Fedin, 24 Şubat 1892'de Saratov'da doğdu, Moskova ve Almanya'da eğitim gördü ve I. Dünya Savaşı sırasında Almanya'da staj yaptı ve tutuklandı. Serbest bırakıldıktan sonra Berlin'de ki Sovyet büyükelçiliğinde tercüman olarak çalıştı. Rusya'ya döndükten sonra Bolşevikler'e katıldı ve Kızıl Ordu'da görev yaptı; 1921'de Partiden ayrıldıktan sonra Devrimi destekleyen ancak edebiyat ve sanat özgürlüğü isteyen Serapion Kardeşler adlı edebi gruba katıldı.
İlk öyküsü "The Orchard" 1922'de Bakunin v Drezdene (Dresden'deki Bakunin) adlı eserinde yayınlandı. İlk iki romanı en önemli eserleridir; Goroda i gody (1924; tr. Şehirler ve Yıllar olarak, 1962, "Sovyet edebiyatındaki ilk büyük romanlardan biri") ve Bratya (Kardeşler, 1928) Ekim ayındaki entelektüellerin sorunları ile ilgileniyor Devrim ve savaş zamanı hapishanesine dayanarak "Alman burjuva dünyasının izlenimlerini" içeriyordu.
Daha sonraki romanları arasında Pokhishchenie Evropy (Avrupa'ya tecavüz, 1935), Sanatorii Arktur (Arktur sanatoryum, 1939) ve tarihi üçlemesi Pervye radosti (İlk sevinçler, 1945), Neobyknovennoe leto (Olağandışı bir yaz, 1948) ve Kostyor (Ateş, 1961–67) idi. Ayrıca Gorky sredi nas (aramızda Gorky, 1943) adında bir anı yazdı. Edward J. Brown onu şöyle özetliyor: "Fedin, muhtemelen büyük bir yazar olmasa da, belirli bir zaman ve mekanın atmosferini iletme yeteneğine yüksek derecede sahip biriydi. En iyi yazımları, kendi deneyimlerini yeniden hatırlayıp yaratmasıdır ve hafızası, geçmişini zenginleştiren bir deneyim haline getiren uzun geçmiş sahnelerin duyumsal öğelerini seçip tutabilir."
Fedin, 1959'dan ölümüne kadar Sovyet Yazarlar Birliği'nin başkanlığını yaptı.
Çok acı çekti insanlar. Hepsini gözlerimle gördüm. Insanları kıyma gibi yaptılar. Bazen nesneleri birbirinden ayırmamız imkansızdı. Çamuru kandan, sopaları kemikler den ayıramazdınız. Birbirine karışmıştı her şey.
Yaşam rahatken adalet aramıyorsun.
Ancak zorlaştığında adalet istiyorsun. Öyleyse hayatı zor olanlar, kolay olanlardan daha çok adaleti hak ediyorlar. Bu durum da hayatı kolay olanlar nerdeyse adaleti inkar edecekler.
"Gorki'nin 1920'lerde genç Sovyet edebiyatının oluşumuna katkısı olağanüstüydü. Kimi edebiyatçının yazısında oynadığı rolle, onların yeteneklerinin sonraki gelişimini belirledi ve izlemeleri gereken yolu daha da güzelleştirdi. Yaşama karşı ilgilerini uyandırmaktan, bakışlarını gerçeğe yöneltmekten hiçbir zaman usanmadı Gorki.
Ne kadar az bilirsen o kadar iyi uyursun.” der Gorki.
İzahını Sartre yapar:“Uyursan gece biter, uyuyamazsan sen."
Son noktayı Freud koyar:
“Çok uyumak kaçmaktır, uyuyamamaksa yakalanmak..."
Fedin'in Gorki ile sohbetlerinde aktardığı bu anısını Gorki, ona dünyanın çeşitli yerlerinden gönderilen mektupları okuyarak destekliyor. Bu anı ne yazık ki tek değil ve bir emsal teşkil etmiyor. Dönemin (19. ve 20.yüzyıl) Rusyası için korkunç bir toplumsal gerçeklik. Özellikle Rusya'da aile reisleri yoksulluk karşısında eşini ve çocuklarını öldürüp onları bu acı hayattan kurtardıklarını düşünüyor. Ve sanırım Rusya'daki bu yoksulluk tablosu okurların aklında ilk olarak şu düşüncelerin doğmasına neden olacak: Raskolnikov, Rusya'daki açlığın ve yoksulluğun öcünü almış.
"Ona tanıdığım bir dizgiciden söz ettim. Adam çok çocuklu bir ailenin babasıydı. Evde öylesine bir açlık yaşanıyordu ki, adam kafasını korkunç bir düşünceyle bozmuştu. Tüm ailesini ardından da kendisini camdan aşağı atmak."
°
●MAKSİM GORKİ’NİN ASIL ADI NEYDİ?
19. yüzyıl Rusya’sının en önemli yazarlarından olan Maksim Gorki’nin asıl adı Aleksey Maksimoviç Peşkov’dur.
●KÜÇÜK YAŞTA ANNESİ TARAFINDAN TERK EDİLDİ
Maksim Gorki, 5 yaşındayken babasını kaybetti ve dedesi ile büyükannesinin yanına taşındı. Annesinin de kendisini terk etmesiyle birlikte dedesi ve kalabalık
Tepesi süpürgeye benzeyen bir söğüdün altında durdular.Yanlarında tek gözlü bir atın hasta bacaklarıyla çevirdiği gıcırdayan,eski bir Personel değirmeni vardı.Kuyunun dibine indirilip sonra yavaşça yukarı çekilen kovalardan etrafa sıçrayan sular yağmur tıpırtısını andıran sesler çıkarıyordu.Bostanın çatlaklarla dolu tahta sulama kanallarına açılan oluktan havaya çürük tahta kokusuyla karışmış serinletici bir rutubet yayılıyordu.
Olağandışı Bir YazKonstantin Fedin · Evrensel Basım Yayın · 20024 okunma
Anoçka’ nın yüzü kızardı.İgor
Pavloviç’e korkuyla baktı.
Birden yanağına bir öpücük kondurup etrafa yayılmış eşyaların üstünden zıplaya zıplaya kaçtı.Çı-
karnen alıp fırlamıştı.Karla kaplı meydandan geçerken ayağındaki annesine ait ayakkabıların izleri kalıyordu ardında.
İlk SevinçlerKonstantin Fedin · Evrensel Basım Yayın · 20025 okunma