Yazar, kitabında bildiğimiz Robinson hikayesini yeni bir bakış açısıyla yeniden kaleme almış. İlk Robinson'da batı kültürünün beklentilerini karşılayan, bu kültürün gereği olarak ne yapması gerekiyorsa onu yapan ve mutlu sona bu doğrultuda ulaşan bir roman kahramanı anlatılırken bu kitapta "aslında ne olabilir"in cevabı aranmış. Kitabın maceradan çok felsefik yönünün ağır bastığını söylemeliyim.
Robinson, ilk kitapta olduğu gibi bir deniz kazası sonucu ıssız bir adaya tek başına düşer. Burada önce durumunu kabullenmez, ilk karşılaştığı hayvan olan keçiyi öldürür, adaya sırtını döner ve kendini kurtaracak bir gemi bekler. Ancak zaman geçtikçe kurtulma ümidi kaybolur ve adayı sahiplenme safhası başlar. Bu safhada batı kültürü ne gerektiriyorsa onu yapar, hayvanları evcilleştirir, tarlalar oluşturur ve ürünleri saklar. Bu arada gemiden kurtardığı silinmiş kitaplara düşüncelerini yazmaya başlar. Nihayet Cuma sahneye çıkar ve yeni bir safhaya geçişe neden olur.
Hikaye bu şekilde devam ediyor. Ancak dediğim gibi felsefik yönü oldukça ağır basan bir roman. Bu nedenle kolay okunan bir kitap değil, bununla birlikte felsefeye meraklı iseniz oldukça tatmin edici bir okuma vadediyor. 20 sayfalık sonsöz de kitaba yaraşır bir ağırlıkta.