- Merak etme canım kızım, çok daha iyisini, çok daha güzelini alırız sana. Şimdilik satmak zorunda kaldık, diyerek kızının kumral dalgalı saçlarını okşuyordu. O da istemiyordu elbette bütün bu yaşanılanları.
Ancak Türkiye’ye zor şartlarda gelip çektikleri geçim sıkıntısı yüzünden tekrar Bulgaristan’a dönen Türklere inat dayanmalıydı bu zor duruma. Direnmeliydi. Dönmemeliydi. Sabretmeliydi. Kızı gözyaşları ile ağlıyordu belki. Ama onun içi kan ağlıyordu. Yine de bir yolunu bulmalı ve devam etmeliydi. Ailecek bu zorluğun da üstesinden gelecek, özgürlüklerin kısıtlandığı o zalim yönetime boyun eğmeyecek ve asla geri dönmeyeceklerdi. Bunun için ne gerekiyorsa yapacaktı Halide Hanım. Hatta bu yüzden değil miydi ki kolundaki anne yadigârı saati satması? Üç kuruşa gitmişti güzelim parça? Neden? Birkaç ekmek ve yoğurt alabilmek, güçlü durabilmek için. Evet, zordu. Ama çok daha zorlarını görmüştü. Yaşadığı psikolojik baskı ve gönül yükünün yanında bu hiçbir şeydi. Çünkü biliyordu ki sıkıntılar geçiciydi, para kazanılırdı. Zor ve önemli olan hürriyetti!
#nurayçalışkan #göçmenkızı #okuyorum #kitapalıntısı s.58
Uzun, düz bir yoldu takip ettikleri. Sarı sarı günebakan tarlaları, ekinler, toprağı kavuran güneş, sıcaktan ısınmış mis gibi ot kokusu, ağustos böceğinin melodisi... Hepsi öyle güzel görünüyor, öyle huzur veriyordu ki aileye...
Köklerimiz göçebe bizim!
Ta Orta Asya'dan Anadolu'ya,
Hazar'a, Balkanlar'a, Avrupa'ya olan göç, hiç durmamış;
Sürekli bir yer değiştiriş, bir arayış,
Her gittiği yerden esinleniş;
Dilinden, dininden, kültüründen etkileniş,
Dedim ya köklerimiz göçebe bizim:
Yaşam bir direniş!
Kitabın ilk okuyucularından biri olarak, gerçek bir hayat hikayesinden esinlenmiş olan bu romanı çok beğendim.
Sosyal medya sayfasında gördüğüm kadarıyla, kitabın yazarı Nuray Çalışkan mesleğini aşkla yapan bir doktor, tam bir seyahat düşkünü ve harika bir anne. Kitabına da bunlardan hepsinden bir parça koymuş ve üzerinde de 5 yıl çalışmış.
Öncelikle ‘Göçmen Kızı’ gerçek bir göç hikayesi; küçük bir Türk kızının 1989’dan 2024’e uzanan hayatını anlatıyor. Ailesiyle Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç etmesi, eğitimi, bir doktor ve anne oluşu, seyahatleri, ayrıca şu yaşadığımız pandemi dönemine bile değinilmiş.
Bazen kaybetmenin, bazı şeyleri eksiltmenin, bizi eksiye düşürmek değil de, bize avantaj sağlamak olduğunu öğrendim.
Kitapta kendimi bulduğum, sanki kendi hayatımı okumuş gibi hissettiğim birçok bölümler de vardı.
Kitabımıza dönersek; Adelina ya da Türkçe adıyla Nilay’ın öyküsü, ülke değiştirmenin travmalarını, zorluklarını yaşarken, zamanla işler yoluna girer ve göçmen kızımız Tıp Fakültesine girer. Burada günümüze geliriz, genç kadın hekim kahramanımız bizleri İsviçre’den Tibet’e, Güney Amerika’dan Balkanlar’a sürecek bir aşk hikayesine sürükler. Pandemi de işin tuzu biberi olur ;)) Sürprizli sonu için de kitabı okumanızı tavsiye ederim.
Bu kitabı okurken, arkada hafiften şu türküyü de dinleyin:
”Ben bir Göçmen Kızı gördüm Tuna boyunda,
Elinde bir besli kuzu hem kucağında...”
Sizin de kitaplığınızda mutlaka bir ‘Göçmen Kızı’ olsun...
GÖÇMEN KIZI
“Hayatta olduğumuz sürece yenilikler, sürprizler, değişiklikler hep bizi bekliyor olacak. Belki iyi, belki kötü… Her gün bir öncekinden farklı olacak. Ve biz bu belirsizlik ve sürprizlerle yaşamayı seviyor olacağız.”
“Her şey zekâ ve yetenek değildir! Bunlar mutlu etmez insanı. Merhamet ve olumlu bakış açısı çok önemli. İnsanları
Yazarı Nuray Çalışkan mesleğini aşkla yapan bir doktor, tam bir seyahat düşkünü ve harika bir anne. Kitabına da bunların hepsinden bir parça koymuş.
Göcmen Kızi küçük bir Türk kızının 1989'dan 2024 e uzanan hikayesi.. Ailesiyle Bulgaristandan Turkiye'ye göç etmesi, egitimi, bir doktor ve anne oluşu, seyahatleri ve aşk... Bir doktorun gözünden pandemi dönemine de değinilmiş.