Nietzsche'ye göre eğer metafizik, iki dünya arasındaki ayırımla, özün ve görünüşün, doğrunun ve yanlışın, akli ve duyusal olanın karşıtlığı ile tanımlanıyorsa, onu Sokrates icat etmiştir.
Günümüz çalışma düzeni içerisinde insan, kendisine ait özellikleri sergileyememekte, bireyselliğini ortaya koyamamaktadır. Katı bir zaman çizelgesine tabi kılınan çalışan, makinenin ritmine ayak uydurarak adeta onun bir parçası haline gelmektedir. Bu durum çalışanların işlerinden haz duymalarını engellemektedir. Ancak çalışanların işlerinden haz
Günümüz toplumları makine toplumlarının bir uzantısıdır. Bu toplumlarda duygular da McDonaldlaşmaktadır. Bu ifade ile kastedilen, duyguların taşlaşması, yavanlaşması ve yapaylaşmasıdır. Mekanikleşme, sömürge alanın doğanın son kalesi sayılan duygular alanına taşımıştır (Mestrovic, 1999, 273). Önceden paketlenmiş haberler, bireysel merhamete karşı
Nietzsche, bilim aracılığı ile "evrenin tüm muammalarının çözülebileceği ve derinlemesine anlaşılabileceği"ne duyulan inancın büyüsü altında kuramsal bir kültürün doğduğunu kederle anlatır. Ona göre "şeylerin en derindeki gerçek özü"nü gizleyen tam da bu iyimser yanılgıdır.
Kötülüğün sıradanlığı” kavramını ilk kez gündeme taşıyan ve felsefi literatüre katan Arendt, bu kavramla canavarlıkların canavarlara, zorbalıkların zorbalara ihtiyaç duymadığını anlatmak istemiştir. Yahudi sorununun nihai çözümünde yer alan Eichmann ile ilgili sorun, psikoloji ve psikiyatr alanında ileri gelen uzmanların incelemelerine göre onun
Antik dünyadan günümüz Homo Creator insanına kadar yaşadığımız değişimlerin sebebini bilme merakıdır diyerek geçiştiremeyiz. Bilme merakı elimizde buna sebep verecek bir malzeme nedeniyle ortaya çıkan bir yan üründür. Tıpkı; Eğer elinizde bir çekiç varsa her şeyi çivi olarak görürsünüz cümlesinde olduğu gibi.
Teknoloji, bilim ve getirdiği sonuçlardan olan mekanik bir yaşam bize refahın elde edilme gayesi üzerine değildir. O, kendimizi diğer canlı türlerinden ve doğadan daha üstün olmamızı gerektiren düşünmemizden kaynaklanmaktadır. Kendimizi yeryüzünün tanrısı kılma yolunda giriştiğimiz ve sonuçları içerisinde vahim bir hal alan tahribatı da getiren bir yoldur.