Seyyid Hüseyin Nasr Gönderileri
Seyyid Hüseyin Nasr kitaplarını, Seyyid Hüseyin Nasr sözleri ve alıntılarını, Seyyid Hüseyin Nasr yazarlarını, Seyyid Hüseyin Nasr yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsan, belirli bir açıdan bakıldığında kendisi için muğlak ve bilinmez olan iki sessizlik dünyası arasına yerleştirilmiştir. Birincisi doğumdan önceki dönem ve ikincisi ise ölümden sonraki dönemdir. Bu ikisi arasında insan hayatı ani bir çığlık gibi sonsuz sessizliği kısa bir anlığına, onunla birleşmek için dağıtan bir uğraktır.
Manevi müzik, söylevden (hitap) ve onun olmadığı yerde de güzelden (cemal) neşet eder. Konuşma varsa uzaklık vardır, sessizlik varsa yakınlık vardır. İşitme olduğu müddetçe, cahillik vardır ve cahillik ikilikte bulunur. Manevi müziği dinlerken akıl tahtından indirilir, emir yasak olur, iptal eden de iptal edilmiş. Semai ayinin ilk evresinde, tüm iptal edenler iptal edilmiş, tüm iptal edilmişler iptal eden olur.
Şahname hazreti peygamberin meşhur hadisinin terminolojisi'ni kullanırsak, bir alanda küçük cihadın değerlendirmesi iken, Mesnevi büyük cihadın öyküsüdür..
Şiir yazmak, kelimelerin arka planındaki asli kelimeleri ortaya çıkarmak demektir.
İslam vahiy kutsal bir kitap olarak vahyolunan kelimeye dayandığı için, edebiyat, İslam halklarının hemen hemen tümünün sanatları arasındaki üstün ve imtiyazlı bir konuma sahiptir.
Gerçekten denilebilir ki Arapça Allah'ın Cebrail aracılığıyla İslam peygamberi ile konuştuğu kelam diliyse, farsça'da meleklerin dilidir. (İran milliyetçiliği yapmış biraz yazar)
Avrupa dillerindeki paradise sözcüğü ve aynı zamanda arapçadaki Firdevs sözcüğü ve gün bahçe anlamına gelen, Avesta'ya ait pairi daeza sözcüğünden türemiştir.
İslam ve ondan önce Bizans hristiyanlığı, kubbe yapımında Sasanî tekniklerini kullanmış ve farklı sanat biçimlerini yansıtan kubbe yapımları üretmiştir.
Kişileri aşan Bir manevi disiplini beraberinde getiren ustacılık ilişkisi sayesinde bir anonimlik ortaya çıkıyordu. Bu anonimlik, Ferdi yaratıcılığı tahrip etmek şöyle dursun, onu, mizaç farklılıklarını aşıp daha üstlere geçmeyi zorluyordu.
Yeryüzünde yavaş yavaş yükselen İslami kentler, tabiatın kendi kaynaklarını azami derecede kullanır ve metrik halde bırakıldığında genellikle yeryüzünün sinesine yavaş yavaş geri döner.