Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Süheyla Bayrav

Süheyla BayravFilolojinin Oluşumu yazarı
Yazar
8.5/10
2 Kişi
21
Okunma
2
Beğeni
1.174
Görüntülenme

Süheyla Bayrav Gönderileri

Süheyla Bayrav kitaplarını, Süheyla Bayrav sözleri ve alıntılarını, Süheyla Bayrav yazarlarını, Süheyla Bayrav yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Öte yandan, dilde, yalnız değişmelere ilgi gösteren ta­rihsel dilbilimin, çağdaş dilin öğretiminde tutumu ne olabi­lirdi? Ayarlayıcı gramerin yapmağa zorunlu olduğu yanlış ­doğru cetvellerini dizemez, bu biçim bir davranışı şu neden­le yerer: bugün yanlış dediğimiz bir kullanımın elli yıl sonra normal dilin malı olmıyacağını güvenle söyleyebilir miyiz? Tarih, bize, bayağı, yanlış denilen sözlerin, deyişlerin bir sü­re sonra yaygın dile girdiklerini, soylulaştıklarını göstermi­yor mu? Ama, okullarda, gramer öğretiminden vazgeçile­mez.
XIX. yy
Genetik görüş dışında bilimli ça­lışma yapabileceği olumsuz görülen bu dönemde amaç, çeşit­li dillerin tarih boyunca gösterdikleri biçimleri toplamak, bunları karşılaştırmak ve değişmelerin kurallarını bulmaktı. , Böyle bir çalışma dil olgularını, örneğin bir sesi, bir morfolo­ji birimini tek başına incelemeyi gerektiriyordu. Bu yüzden tarihsel dilbilimine atomist denir. Bu dilbilimi, konuyu kü­çük birimlere böler. Dilin öteki olgularından ayırdığı biri­min zaman içinde oluşumunu izler.
Reklam
En başta, kapsamlarını göz önünde tutarak Bibliyografyaları türlere ayırabiliriz: a - Genel ve uluslararası olanlar. b - Genel ve ulusal olanlar. c - Belli bir konuyu ele alanlar. İkinci bir sınıflama da gereçleri işleme biçimlerine gö­re yapılır: Bazıları, kitap ya da makale başlıklarını (yazar, başlık, yayımevi, basılan yer, forma, sahife sayısı, baskı tari­hi) sıralamakla yetinir. Bazıları, tanıttıkları eserleri özetler. Bir kısmı da daha ileri giderek, kitap ve yazar hakkında ay­rıntılı bilgi verir, hatta eseri eleştirir.
Öte yandan, XIX. yy. tarzında kökenbiliın çalışmaları, yani bir kelimenin geldiği en eski biçimi bulmak, bize ne ka­zandırır? Sözcük bilgisi çalışmalarına bir başlangıç sağlar. Adeta zaman boyutu dışında, sıfır dereceye yerleşmiş bir te­mel bilgidir. Böylece kelimeye o sıfır dereceden bugüne uza­nan bir gelişme düzeyi tanınmış olur.(82) (82) Kelimenin zaman ve yüzeyde aldığı yoldan, anlamında az ya da çok şey kalmaması ne kuram bakımından, ne günlük deney bakı­mından düşünülemez. Kelimenin şimdiki halinde geçmişinden kala­nı kökenbilim hatırlatmalıdır" P. Imbs, Cahiers de lexicologie
Yazı dili ile konuşma dili arasındaki ayrılığa değinen Sartre, konuşma ana dilidir, ama yazı dili her zaman öğrenilmiş, ya­bancı bir dildir, der.
Tek dilde olan sözlükler, tanımlarında bir tür daire çizmekten kaçınmalıdır. Pek çok yapıtta bu hataya rastlanır: bir kelime eş anlamlı başka bir kelimeyle açıklanır. O kelime de birincisi ile. Bu sakıncaya değinen Paul lmbs, Nouveau Larousse Illustre'den bazı örnekler vermiştir. İşte bunlardan birkaçı: Humilier, rabaisser. Rabaisser, amoindrir, humilier. Ya da Accueil, reception que I'on fait a quelqu'un. Reception, maniere de recevoir, accueil.
Reklam
Bir dildeki birimlerin her birinin başka bir dilde tek kelime ya da deyimle karşılanamayacağı düşünülürse, söz­lük hiçbir zaman bakışımlı listeler halinde ortaya çıkmaz. Az ya da çok, üst-dile baş vurmak zorundadır.
Tarih belgelerinin eleştirisi hiçbir zaman basit ve me­kanik bir iş sayılmaz. Yazı, gereç, teknik ayrıntılar, bir belge­nin uydurma olduğunu kanıtlasa bile, belge değersizdir de­nemez. Böyle bir belge niçin uydurulmuştur, sorusu bazı var­sayımların ortaya atılmasına, tartışılmasına yol açar. Kaldı ki, uydurma bir belge de bir gerçeği yansıtabilir: kaybolmuş ama gerçekten var olan bir belgeyi.
İlginçmiş
Yunanca, arkaik dönemde, soldan sağa olduğu gibi sağdan sola da yazılırdı; hatta bustrofedon °(fr. boustrophe­don) denilen tarzda yani çift sürülür gibi, soldan sağa giden satır bitince, yarım bir daire çizilerek ikinci satır sağdan sola devam ederdi.
Paleografi, ideogramatik, yani anlam­ları resimlerle belirten yazılardan, kelimeleri, daha sonra he­celeri belli simgelerle gösteren ve nihayet hecelerdeki sesle­ri ayırmayı başararak harf kavramına dayanan sistemlere nasıl varıldığını anlatır.
58 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.