Bir gün bu yalanların biteceği fikriyle geçer zaman. Bir daha o boğucu yalan evlerine geri dönmekten uzak durarak. Sonra işsiz kalınır mesela ya da bir adam sevilir veya terk edilir, beş parasız. Belinda evleri seni yeniden ikiyüzlü kucağına davet eder. Yeniden kapana kısılmaya,yeniden makarna ve korkunç bir Allah bilgisiyle doldurulmuş evlere. Her eğitimli, genç kadının kalbinde bir "Ah Belinda" kabusu yaşar. Bütün hayat bu kabusa kıstırılmamak için harcanır. Her gün o evlerin hayatı üzerini örtecek, nefes alamayacaksın korkusuyla daha çok çalışılır. Erkekler belki daha çok para kazanmak, daha başarılı olmak için çalışır.Ama kızlar, lisede derslerine de iş yerindeki ödevlerine de bunun için daha çok çalışır; ele geçirilmemek için! Hırçınsak bu yüzden. Yalan söylemeyi iyi biliyorsak, budur sebebi. Yaşamaya çalıştık. Biz aslında başlangıçta, canlı, kocaman gözlü, korkusuz kız çocuklarıydık. Bir daha o oturma odalarının kasavetinde öldürülmemek, sindirilmemek, ikiyüzlü kadınlara dönüşmemek için hep uzağa, daha uzağa gittik, düştük. Biz hep o evlerden uzak durmalıyız. Duracağız da. Çünkü, Biz yaşamalıyız. Yalnızsa yalnız; o da olur.( Milliyet,20.09.2004)