Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Yusuf Vural
Yusuf Vural
@yusufvural
Boğaziçi Üniversitesi
45 okur puanı
Haziran 2022 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Bir insanı veya herhangi bir canlıyı gördüğümüz zaman nasıl hemen kendimizi onun yerine koyarız? Bu olayın teknik terimlerle ifade ediliş biçimi empati kavramıdır. Fakat empati aslında beynin ikincil bir adımıdır. Empati yapmak için öncelikle karşımızdaki varlığın ne hissettiğini anlamamız gerekmektedir. Bu kitabın konusu olan ayna nöronlar tam olarak bu işlevi yerine getirirler.
Kitap ilk olarak maymunlar ve insanlarla yapılan deneylerde el, ayak, ağız gibi organların hareketleri ve bu hareketleri anlama, taklit etme mekanizmaları üzerine odaklanıyor. Kitabın bu ilk yarısı çok fazla teknik terim içermekte olduğu için okunması bir hayli zor ve zahmetli. Fakat kitap ikinci yarıdan itibaren daha açıklayıcı ve okunması kolay bir hale geliyor. Bunun sebebi belki terminolojiye biraz alışmış olmam da olabilir.
Kitabın için deneysel veriler ve kanıtlarla dolu, bilgi yüklü. Özellikle nöroloji öğrencileri için müthiş bir kaynak olabileceğini düşünüyorum. Yine de nörobilimle ilgilenen herkes için insan doğası ve davranışları hakkında son yıllarda yapılmış en büyük keşiflerden birini kaşiflerinin kaleminden okumanın oldukça keyifli bir deneyim olduğunu düşünüyorum.
Evrendeki her olayı açıklayabilecek bir "her şeyin teorisi" olabilir? Böyle bir teori varsa da biz ona ulaşabilir miyiz?
Frank Close bu kitabında Lord Kelvin'in 1900 yılındaki bir konuşmasında dönemin fiziğinin en önemli iki problemini vurgulayan "iki karanlık bulut" benzetmesini yapıyor.
Kitap tarihsel olarak dönemin en kapsamlı olan farklı farklı "her şeyin teorilerini" ele alıyor. Örneğin Newton'ın kuramı dönemi için bütün olayları açıklayabilen bir her şeyin kuramıydı. 1905'te Einstein bu kuramın kapsamını genişleterek Newton kuramını Einstein'ın özel görelilik kuramının yalnızca özel bir durumu konumuna düşürmüştür.
Close bu tarihsel yapıyı izleyerek günümüz fiziğine kadar geliyor ve önümüzde duran bir her şeyin kuramının çözmesi gereken problemleri ele alıyor. Bunu yaparken izlediği tarihsel yapı hem fizik tarihi hem de temel bir modern fizik bilgisi için müthiş bir giriş kaynağı yapıyor bu kitabı.
Kitap konusunu hiç uzatmadan vermesi gereken bilgiyi en verimli şekilde veriyor benim görüşüme göre. Popüler bilim kitaplarının kronik her şeyi tekrar etme sorunu bu kitapta çok gözüme batmadı o yüzden. Bildiğiniz kısımları hızlıca tekrar edebilir ve yeni bilgilere hızlıca ulaşabilirsiniz. Benim için de hem bir tekrar hem de gerçekten farklı bakış açılarına kapı aralayan bir kitap oldu bu.
Kitabın başlığına bakarak bunun bir abiyogenez teorisi, yani canlılığın cansızlıktan nasıl başladığının bir açıklaması zannetmiştim. Fakat kitap bundan çok daha genel şekilde yazılmış. Bir çeşit biyolojiye giriş kitabı olarak düşünülebilir.
Canlılığın nasıl oluştuğu ve nasıl kendi kendini sürdüğü hakkındaki temel mekanizmaları anlatıyor kitap. DNA, proteinler ve evrim konularında giriş seviyesi bir bilgi veriyor. Ayrıca yazarın kendisi protein sentezinde doğrudan rol alan taşıyıcı RNA moleküllerinin kaşiflerinden birisi. Bunun yanında ATP molekülünün (canlılarda enerji deposu gibi bir şey) rol oynadığı süreçler hakkında da çalışmaları olmuş.
Biyolojinin içinden birisinden bu süreçleri ve keşifleri dinlemek güzel bir deneyim. Kitabın en güzel yanı, yazar bu bilimin içinde olduğu için DNA'nın nasıl keşfedildiği ya da bakterilerin evrimi hakkındaki deneyler ve bilimsel yöntemler hakkında bilgi vererek biyolojiyi somutlaştırıyor ve eldeki bilgileri sadeleştirerek zarif bir hale getiriyor.
Okur Takip Önerileri
Bir kuramın ya da teoremin doğru olup olmadığına nasıl karar verebiliriz? Ian Stewart diyor ki her güzel kuram gerçek değildir fakat her gerçek kuram güzeldir.
Bu etkileyici bir cümledir fakat "güzel" teorwm nedir ki? Ben bir fizikçi gözüyle baktığım zaman en az kelime veya denklem ile en çok olayı açıklayabilen kuramlara güzel derim. Kuram bu kriteri ne kadar çok karşılıyorsa o kadar güzeldir.
Kitabın başlığına aldanmamak gerek çünkü bu bir matematik tarihi kitabı aslında. Stewart babillilerden modern fiziğin son noktalarına gelene kadar simetri kavramının gelişimini anlatıyor bize. İkinci dereceden denklemlerden grup kuramına ve Lie cebirine bir yolculuğa çıkıyoruz.
Kitap matematik kitabı olduğundan dolayı doğal olarak biraz temel bilgi gerektiriyor. Bu kitabın başlarında benim için bir sorun değildi gayet akıcı şekilde devam ediyordu. Fakat son bölümlere doğru kitap nerdeyse okunmaz hale geliyor. Bu kısımda ne anladığımı çok sorgulamadan okuyup geçtim sadece. Bunun yanında kitapta bir çeviri sıkıntısı da var gibi geldi bana. Bazen cümleleri anlamak için bir kaç kere okumak zorunda kaldım ve sık sık garip gramer yapılarıyla karşılaştım.
Yazarın kitaptaki temel tezi tarihin bir döngü şeklinde ilerlemesidir. Benzer toplumların başına gelen benzer olaylar, gelecekte başka toplumlarda da aynı şekilde yaşanacaktır. Yazar bu tutumuyla aslında tarihi bir çeşit bilim gibi düşünüyor. Bu görüş bana Celal Şengör'ün 
Bilgiyle Sohbet kitabındaki tarih ile alakalı görüşlerini hatırlattı.
Dikkatimi çeken bir şey yazarın din üzerinde bu kadar durması oldu. Toplumların ruhlarına anlam kazandırabilmesi ve ahlaklı yaşayabilmesi için yazar sürekli dinin gerekliliğini ve vazgeçilmez rolünü vurguladı. Kendisinin inancını bilmiyorum fakat bu görüşe kesinlikle katılmıyorum. Ahlakı semavi ve insani olarak kaynaklara ayırmayı çok yanlış buluyorum. Çünkü zaten yazarın kendisinin de bahsettiği gibi dinler de insan toplumlarının ürünüdür.
Günümüzde bilim ve sanat konusunda öncü olarak kabul ettiğimiz Avpupa bir zamanlar ne haldeydi? Antik Yunan ve Roma döneminde bu bölgenin felsefe, sanat ve bilim konusunda dünyada en ileri konumda olduğunu öğrendik hepimiz. Fakat aynı bölge ortaçağda karanlığa gömülmüştü. Bu aydın insanlar nasıl bu kadar karanlık bir hiçliğe gömüldü?
Bu kitap Hristiyanlık ve Hristiyanların Roma'ya karanlığı getirdiğini savunuyor. Yunan ve Roma insanlarının çok tanrılı ve nispeten hoşgörülü dinlerinin katı Hristiyanlıkla yer değiştirmesi bir çağın son bulmasına yol açmıştı. Hristiyanlar eski tanrı heykellerini insanları ifritlerden ve şeytandan korumak için yıktılar. Tapınakları yerle bir ettiler. Ve bunu insanları "kurtarmak" için yaptılar. Hristiyanlar Roma'da insanları "sevdikleri" için onlara zulmettiler.
Bu kitap bana kesin doğru olduğuna inanılan inançların ve bu inançlar uğruna yapılabilecek şeylerin ne kadar tehlikeli olduğunu hatırlattı tekrardan. Bir şeyin herkes için mutlak ve sorgulanamaz doğru olduğuna inanmak, iyi niyetle yapıldığı düşünülen dayanılmaz kötülüklere sebep olabiliyor tarihte de gördüğümüz gibi.
Richard Feynman 20. yüzyılın en büyük dahilerinden birisiydi. Kuantum elektrodinamiğine yağtığı katkılardan dolayı Nobel Fizik Ödülü'ne layık görüldü. Bu kitap, bu büyük ve meraklı şahsiyetin başından geçen anılar ve maceralar hakkında.
Feynman hayatının her döneminde yalnızca "insan" yanını ön çıkarmış birisiydi. Onun için "doktor", "profesör" gibi ünvanların bir önemi yoktu. Bu yüzden resmiyetten de pek hoşlanmazdı. Buna rağmen gittiği hemen hemen her ortama uyum sağlardı. Ayrıca inanılmaz muzip birisiydi. Gittiği her yerde insanların aklına hayaline gelmeyecek şakalar yapardı.
Fizik çalışmak için barlara giden ve nü resimler yapan bir fizikçiydi Feynman. Takdir edersiniz ki böyle bir şahsiyetin başına türlü türlü maceralar gelmesi doğaldır. Bu maceralar yer yer komik yer yer ilham verici oldu benim için. Fakat bilime olan tutkusu ve merakı bana bu adamı rol model yaptı. Onun bilime bu saf bakış açısı benim de içtenlikle hissedebildiğim ve paylaştığım bir his. Bu şahsiyetin başından geçen maceraları okumak ve onun iç dünyasında gezinmek bana büyük bir keyif verdi.
John von Neumann bilgisayar dediğimiz her türlü cihazın temel olarak mucidi sayılabilir. Günümüzde kullandığımız çamaşır makinesinin dijital aksamlarından telefonlarımıza kadar modern bilgisayarların hepsi, von Neumann'ın temelini attığı makinenin büyümüş ve güçlenmiş versiyonlarından ibarettir. Temel çalışma prensipleri hala aynıdır.
Bu büyük dahinin bilgisayar ve beyin arasındaki benzerlikleri ortaya koyduğu hatta beynin de bir çeşit bilgisayar olduğu hakkındaki fikirlerini içeriyor bu kitap. Dönemi için devrimsel bir fikirdi bu. 1950'lerdeki nörobilimin bile önüne geçen bir tahmin becerisiyle von Neumann beynin bilgi sayım kapasitesini kendi tahminleri ile neredeyse doğru bilebilmiştir.
Kitap temel olarak von Neumann makinesi dediğimiz bilgisayarların çalışma prensipleri ile başlıyor. Bu temel prensipler, beyin ile bilgisayarlar arasında bağlantı kurarken işimize yarıyor ileriki bölümlerde. Kitabın ikinci kısmı ise beyin ve pnun hesap yapma yöntemi, kapasitesi ile alakalı. Bu bölüm günümüzde bile hala güncelliğini koruyabilecek kadar sade, isabetli ve mükemmel. von Neumann Claude Shannon'un bilgi kuramını da kullanarak beyin ve bilgisayar arasında ustaca bir bağlantı kuruyor.
Kitap bilim tarihi açısından da bilgisayarlar ve nöroloji açısından da çok önemli bir eser bence. Tübitak'ın bu kitabı dilimize kazandırmasını takdir ediyorum. Çeviriyi de oldukça başarılı buldum.
Bir fizikçinin gözünden "yaşam nedir?" sorusunun cevabını veriyor bu kitap. Ünlü fizikçi Erwin Schrödinger'in fizikten sıkıldığı bir süreçte biyolojiye merak salmasının müthiş bir sonucudur.
Kitabın biyoloji ve fizik hakkında söyledikleri günümüzde artık milyonlarca kere gördüğümüz basit şeylerdir fakat bu kitabı özel yapan şey, bu basit söylemlerin ilk ortaya atıldığı yer olmasıdır. Canlılık ve entropi arasındaki ilişkiye değinilen ve bu kadar temiz bir açıklama yapan ilk kitaptır bu yanılmıyorsam. Ayrıca o zamanlar büyük bir gizem olan kalıtım materyalinin (bugün bildiğimiz DNA) düzensiz kristal yapıda bir molekül olduğunu öngörmüştür Schrödinger. Kitap bu yönüyle James Watson, Francis Crick gibi DNA'nın yapısını çözen öncü biyologlara da ilham kaynağı olmuştur.
Kitap ayrıca Schrödinger'in iki ufak yazısı olan "Zihin ve Madde" ve "Otobiyografik Denemeler"ini de içermektedir. Bunlardan ilki olan zihin ve madde Schrödinger'in nörobilim ve zihin felsefesi konusundaki fikirlerini içeriyor. Üniversite ve sonrasında boş bulunduğu zamanlarda felsefe merakı yüzünden epeyce araştırma yaptığını görüyoruz Schrödinger'in. Bu konuda günümüzde pek kabul görmese de dönemi için farklı ve mantıklı fikirleri olduğunu düşünüyorum.
Otobiyografik denemeler bölümü ise oldukça kısa bir hayat hikayesinden oluşuyor. Kendi ifadesiyle hikaye anlatma konusunda yeteneği olmadığı için bu bölümü kısa tutmuş. Ayrıca meşhur olduğu kısım olan kadınlarla arasının iyi olması konusundan da bahsetmiyor. Bunun sebebi ise gerek görmemiş olması imiş.
Not: İngilizce okuduğum kitapların incelemesini de yine İngilizce olarak yayınlamaya karar verdim.
As everyone knows that we live in a galaxy called Milky Way. People live in low level of light pollution places such as countrysides can see the cluster of stars in center of our galaxy.
This book is about how galaxies are made of and how they stay stable. Galaxies are basicaly star formations rotating around a super massive object, generally a black hole. Rotating of galaxy provides its spiral like shape of galaxy.
Also this book contains a lot of information about star formation and cosmology. Like the other books of the serie (Oxford short introduction) the language of the book is very clear and easy to understand. I suggest this book for anyone who wants to understand how the galaxies or how the universe work.
20. Yüzyılın başlarında, kimsenin tahmin dahi edemeyeceği devrimler sayesinde bütün gerçeklik anlayışımız kökten değişiverdi. Bu kadar kısa zamanda bu bilgimizde bu denli bir değişimin olduğu bir dönem bilim tarihinde görülmemiştir sanırım. 1900 yılında Max Planck'le başlayarak sürekli devam eden kuantum mekaniği, 1905 ve 1915'te tek bir
Sıradan bir taş ile bir canlı arasındaki fark nedir? Bir canlı nasıl çevreye duyarlı olup ona direnç gösterir? Kauffman canlılığı ve canlılığın özelliklerini fiziksel bir bakış açısından incelemenin yanlış olduğunu öneriyor ısrarla. Canlılar, fiziğe indirgenemeyen bir takım modern elan vital özellikler barındırıyor. Kendi içlerinde bir döngü oluşturarak canlılık, canlılığı katalizliyor ve teşvik ediyor.
Kauffman'ın görüşleri kendi içinde gerçekten tutarlı ve yaşamın başlangıcına aydınlatıcı bir ışık tutuyor. Fakat fiziksel indirgemeciliğe düşmanlığını yersiz buluyorum. Bu konuyu bilimsel bir zeminden çok felsefi bir platform üzerinde tartışıyor. Özellikle Richard Dawkins'in bencil genler fikrine olan eleştirisini çok yersiz buluyorum. Dawkins'in fikirleri, Kauffman'ın fikirlerini de kapsıyor hatta bununla da kalmayıp çok daha fazlasını açıklayabiliyor.
Kitap oldukça teknik bir düzeyde yazıldığı için her okuyucuya hitap etmeyebilir. Kuramsal biyoloji, evrimsel biyoloji ve abiyogenez sürecinde kendi kendine örgütlenmeyle ilgili araştırma yapmak isteyenler için ideal bir başucu eseri.
Hepimiz kelebek etkisi denen olguyu duymuşuzdur. Çin'de kanat çırpan bir kelebek, Pasifik Okyanusu'nda bir kasırga çıkmasına sebep olabilir. Bu oldukça dramatize edilmiş örnek aslında kaos fiziğinin başlangıç koşullarına ne kadar hassas tepki verdiğini anlatmak istiyor bize.
Hepimizin lisede gördüğü, bir kaç formülle bütün hareketleri ifade edebildiğimiz ve öngörebileceğimiz fikrini yerle bir ediyor kaotik sistemler. Aslında her tarafımızda bulunuyor bunlar. En basitinden sadece ip ve ağırlıktan oluşan bir sarkaç bile kaotik davranışlar sergiliyor. Üniversitede fizik dersi almış herkesin yaptığı sarkaçlı deneylerde gözetmenin sarkacı çok yüksek bir genlikle salındırmayın uyarısını yapmasının sebebi bu kaotik süreçlerdir.
Kitap kaos ve karmaşık sistemler alanının oluşumunu, gelişimini ve kabul görüşünü tarihiyle beraber mükemmel anlatıyor. Bilim tarihi eseri olarak bu kitap ders olarak okutulmalı bence. Üstelik yazar her bölümde zengin makaleler önererek konu hakkında ileri araştırma yapmanın da önünü açıyor okuyucu için. Bu alana girmek isteyen herhangi birisi için bulunmaz nimet niteliğinde bu kitap.
Mizah, zeka ve duygularımıza hitap eden oldukça entelektüel bir uğraş aslında. Diğer insanları güldürme becerisine sahip insanlar genelde ortalama üstü bir zekaya sahip olurlar. Açıkçası mizah için "olguları birbirine bağlama sanatı" tanımını kullanmayı mantıklı buluyorum kendi açımdan. Ve olguları anlık olarak birbirine bağlayabilmek de belli seviyede bir genel kültürle beraber kıvrak zeka da gerektirir.
Açıkçası bu kitap benim için büyük hayal kırıklığı oldu. Kitabın içeriği hakkında çok yorum yapmayacağım çünkü açık konuşmak gerekirse bu kitaptan neredeyse hiçbir şey anlamadım. Bu dil gerçekten gerekli miydi diye kitap boyunca sordum kendime.
Ben bu dilin gerçekten gereksiz olduğunu düşünüyorum. Gerçekten yazar aktarmak istediği düşünceleri ancak bu kadar karmaşık bir şekilde mi aktarabilir? Richard Dawkins gibi yazarlar bu fikirlerden çok daha karmaşık olanlarını çok daha açık ve basit bir dille anlatabiliyorlar. Üstelik bunu da fikirleri basitleştirmeden yapıyorlar.
Yine de ben burada kendimde de suç olabileceğini düşünüyorum. Belki de gerçekten bu kitabı anlayabilecek bilgiye ya da kapasiteye sahip değilimdir.
Sonuç olarak kitap benim için koca bir zaman kaybı oldu. Kelimeleri bomboş okuyup geçmekten başka bir şey yapamadım. Yeni hiçbir şey neredeyse öğrenmedim.
Herhangi bir kelimenin önüne kuantum kelimesini koyarak google'da bir arama yapmayı denerseniz korkunç sonuçlarla karşılaşabilirsiniz. Kuantum ekonomi, kuantum aşk, kuantum ve tanrı, kuantum diyet?
Kitap bu safsatalar konusunda bir rehber niteliği olarak yazılmış. Ayrıca kuantum mekaniği konusunda da oldukça giriş seviyesi bilgiler veriyor her bölümde.
Hatta bir spoiler verecek olursam kitabın amacı buymuş. Yazar kuantum mekaniğini kitlelere ulaştırmak amacıyla yazmış kitabı. Daha çok dikkat çekmesi için de bu başlığı seçmiş. Ticari olarak doğru bir karar olmuş.
Fakat benim için çok basit bir seviyedeydi kitap. Zaten bildiğim şeyleri tekrar etmiş oldum. Ayrıca kitap bir nevi bir mizah kitabı sayılır. Modern fizik anlatırken okuyucunun ilgisini canlı tutmak için iyi bir yöntem. Kitabın başlarında bu eğlenceli gelse de ilerleyen sayfalarda beni oldukça baydı açıkçası. Kuantum mekaniği konusunda giriş seviyesi herhangi bir kitap okuduysanız bu kitabı okumanıza gerek olmadığını düşünüyorum.
