"Psikolojide yıllardır bilinen ve geniş kanıtlara dayanan bir gerçek bu. "Olumsuzluk yanlılığı" diye biliniyor.
Doğuştan gelen bu insan tuhaflığının internette muazzam bir etkisi olduğuna dönük kanıtlar gitgide artıyor. YouTube'da algoritmanın sizi seçmesini istiyorsanız videonuzun başlığına koymanız gereken sözcükler hangileri? YouTube trendlerini takip eden en iyi siteye göre, "nefret ediyor, mahvediyor, fırçalıyor, yok ediyor" gibi sözcükler. New York Üniversitesi'nde gerçekleştirilen büyük bir çalışmaya göre, tweet'lerinize eklediğiniz her ahlaki infial sözcüğüyle birlikte retweet'lenme oranınız ortalama yüzde 20 artıyor, bu oranı en çok artıran sözcükler ise "saldırı", "kötü" ve "suç(lamak)". Pew Araştırma Merkezi tarafından gerçekleştirilen bir çalışmaya göre de, Facebook paylaşımlarınızda "bir fikre katılmadığınıza dair içerleme dolu bir mesaj" olduğunda aldığınız beğeni ve paylaşımların sayısı iki katına çıkıyor. Dolayısıyla sizi ekran başına mıhlamayı öncelik edinen bir algoritma kasten değil ama kaçınılmaz olarak sizde infial ve öfke uyandırmayı öncelik ediniyor. Ne kadar infial uyandırırsa, sizi o kadar meşgul ediyor zira.
Yeterli sayıda insan yeterli ölçüde zamanı sinirlenerek geçirdiğinde kültür değişmeye başlıyor. Tristan'ın söylediğine göre, "nefret bir alışkanlık haline geliyor". Bunun toplumumuzun iliklerine işlediğini görebiliyorsunuz.
“ İnsanlık halihazırda bu sorular üzerinde uzlaşmaya varmaktan çok uzak. İnsanların eski anlatılara inancını yitirip henüz yeni bir anlatıya kucak açmadığı, hayal kırıklığı ve kızgınlığın yarattığı nihilist aşamadayız hâlâ. Peki sırada ne var? İlk adım, kıyamet kehanetlerinin sesini kısıp panik durumundan şaşkınlık durumuna geçmek. Panik bir kibir biçimidir. Dünyanın ne yöne (aşağı doğru) ilerlediğini bildiğine emin bir histen kaynaklanır. Şaşkınlık duymak daha mütevazı, dolayısıyla daha sağduyuludur. İçinizden kendinizi sokağa atıp, "Kıyamet geliyor!" diye bağırmak geliyorsa, kendinize şunu söylemeyi deneyin: "Yok, öyle değil. İşin aslı dünyada neler olup bittiğini anlamıyorum, o kadar. “
"Ne yapacağımı, bu halin beni nereye götüreceğini sorma, bende artık kuvvet yok, akıl yok, düşünce yok, yalnız aşk var. Mavzer kurşunu gibi çarptığını yere seren bir aşk...
“Aynaya yaklaşıp kendine yakından baktı ve kahkahalarla güldü.
"Biraz histeri, biraz da melodram ha?" diye sordu. “Boş ver, olur böyle şeyler. Peynir Surat’ı çiğnemiş adamsın, isterse iki kere on bir yıl sürsün, bütün o editörleri de ezip geçersin. Burada duramazsın. Devam etmek zorundasın. Biliyorsun ki sonuna kadar gitmek zorundasın.”