6 Şubat 04:17
Duvarlar çatlıyor, pencerelerin camları patlıyordu. Yerin altından gelen uğultu korkunçtu. Ayakta olan ne varsa devriliyordu. Her yer toz duman içindeydi.
Genelkurmay başkanı, yeni ikinci Başkan Orgeneral Özturan'a kararını açıkladı: "Müdahale tarihi 12 Eylül'dür. Hemen hazırlıkları tamamlayın." Saat 04:00,takvim bundan sonra belleklere kazılacak 12 Eylül 1980'ni gösteriyordu. Memleket siyah beyazlı günlerin gelişine verilmesi gereken tepkinin şaşkınlığını yaşıyordu. Sokaklardan gelen gürültü, asker postallarının çıkardığı seslerdi.
Reklam
Asfaltta duruyordur, yerden çıkan kanlı bir anı.
Depremi yaşamış şu adama kulak verin şimdi. Alta Loma Otelinin terasına oturup anlattım onlara. Gözlerimle gördüm. Taşınan cesetleri gördüm. Akan kanı ve yaralıları gördüm. Deprem olduğunda altı katlı bir binanın altıncı katında derin uykudaydım. Asansöre koşmuştum. Çalışmıyordu. Bürolardan birinden koşarak bir kadın çıkmış, çelik kirişlerden biri kadının kafasına düşmüştü. Enkazın arasından güçlükle ilerleyip kadına ulaşmıştım. Kadını omuzlayıp altı kat aşağı taşımıştım. Sabaha dek kurtarma ekipleri ile birlikte enkaz çalışması yapmıştım, dizlerime kadar kan ve sefalet içinde. Kolu enkazdan bir heykel parçası gibi uzanan bir kadım çıkarmıştım enkazın içinden. Duman tüten bir kapının eşiğinden içeri dalıp küvette baygın yatan bir kızı kurtarmıştım. Yaralıların yaralarını sarmış, kurtarma ekiplerine öncülük edip yaralı ve ölülere ulaşmalarını sağlamıştım. Elbette korkmuştum, ama yapılması gerekiyordu. Afetin ortasındaydık, söz değil eylem zamanıydı. Yerin koca bir ağız gibi açıldığını ve asfalt sokağın üstüne kapandığını görmüştüm. Yaşlı bir adamın bacağı asfalta sıkışmıştı. Koşarak yanına gitmiş, metin olmasını söyledikten sonra itfaiyeci baltası ile asfaltı kazmaya başlamıştım. Geç kalmıştım ama. Asfalt tamamen kapanınca adamın bacağı kopmuştu. Adamı sırtlayıp götürmüştüm. Dizi hâlâ asfaltta duruyordur, yerden çıkan kanlı bir anı. Herşeyi gözlerimle görmüştüm ve korkunçtu. Belki inandılar, belki dc inanmadılar.
· Münâcât
Umar senden şu kalbim etse her dem tövbe yâ Rabbi Diler olsun hakiki tövbe tövbem tövbe yâ Rabbi Hatâ elbisesin giydim hayırdan şerri çok sevdim Buyurdun "Kabili't-Tevb"im ya madem tövbe yā Rabbi Geçirdim ömrü pür-gaflet kaçırdım vakti vâ hasret Kapından kovma sen affet kulun hem tövbe ya Rabbi Adalettir ceză versen ya rahmettir suçum örtsen Saadettir kulum dersen ki müjdem tövbe yâ Rabbi Kerîm'sin şânın Ekrem'dir Resül'ün ekrem-âdemdir Dahi Mekke'n mükerremdir mükerrem tövbe yâ Rabbi Nedâmet isterim dosttan göğersin yaşla çeşmistan İlâhî çölde yaz destan çü Zemzem tövbe yâ Rabbi Dedin "la taknetû" ferman verip ümmide cân û cân Fakîrindir kulun el-ân müsellem tövbe yâ Rabbi 04.12.2022 / VAN
" Siz hiçbiriniz vatanı sevmiyorsunuz. Daha çok kendinizi seviyorsunuz. Düşüncelerinizin altında da " bundan sonra ben ne olurum" var..."
Reklam
900 üncü Yıl Dönümü (1040-1940): 1940'ta Aylı Kurt yayınlarından çıkmış, Arkadaş Basımevi tarafından basılmış 32 sayfalık küçük bir kitapçıktır. Atsız Türkiye Devleti'nin 1040'ta kurulduğunu kabul eder. Buna göre 1940, devletimizin kuruluşunun 900'üncü yıldönümüdür. Japonlar kuruluşlarının 2600'üncü, Portekizliler 800'üncü yıldönümünü kutlarken Türkiye'nin 900'üncü yıldönümünü kutlamak için hiçbir şey yapmaması, üniversitenin ve Türk Tarih Kurumunun sessiz kalması karşısında Atsız, hiç olmazsa bir kitapçıkla kendisinin bu görevi yerine getirmiş olduğunu ifade eder. Bu küçük eser, Türkiye Devleti'nin 11. yüzyıl başından İstiklal Savaşı'nın sonuna kadarki tarihinin kısa bir özetidir. Destani bir anlatımla kaleme alınmıştır. Atsız 04 Mayıs 1952'de aynı konuda Ankara'da "Devletimizin Kuruluşu" adıyla bir konferans vermiş ve bu konferans metni 1955 yılında basılmıştır. Konu aynı olmakla birlikte iki metin birbirinden çok farklıdır.
900 üncü Yıl Dönümü (1040-1940): 1940'ta Aylı Kurt yayınlarından çıkmış, Arkadaş Basımevi tarafından basılmış 32 sayfalık küçük bir kitapçıktır. Atsız Türkiye Devleti'nin 1040'ta kurulduğunu kabul eder. Buna göre 1940, devletimizin kuruluşunun 900'üncü yıldönümüdür. Japonlar kuruluşlarının 2600'üncü, Portekizliler 800'üncü yıldönümünü kutlarken Türkiye'nin 900'üncü yıldönümünü kutlamak için hiçbir şey yapmaması, üniversitenin ve Türk Tarih Kurumunun sessiz kalması karşısında Atsız, hiç olmazsa bir kitapçıkla kendisinin bu görevi yerine getirmiş olduğunu ifade eder. Bu küçük eser, Türkiye Devleti'nin 11. yüzyıl başından İstiklal Savaşı'nın sonuna kadarki tarihinin kısa bir özetidir. Destani bir anlatımla kaleme alınmıştır. Atsız 04 Mayıs 1952'de aynı konuda Ankara'da "Devletimizin Kuruluşu" adıyla bir konferans vermiş ve bu konferans metni 1955 yılında basılmıştır. Konu aynı olmakla birlikte iki metin birbirinden çok farklıdır.
Ölmezsek bize düşen görev 2040'da 1000. yıl çalışması yapmak olacak.
900 üncü Yıl Dönümü (1040-1940): 1940'ta Aylı Kurt yayınlarından çıkmış, Arkadaş Basımevi tarafından basılmış 32 sayfalık küçük bir kitapçıktır. Atsız Türkiye Devleti'nin 1040'ta kurulduğunu kabul eder. Buna göre 1940, devletimizin kuruluşunun 900'üncü yıldönümüdür. Japonlar kuruluşlarının 2600'üncü, Portekizliler 800'üncü yıldönümünü kutlarken Türkiye'nin 900'üncü yıldönümünü kutlamak için hiçbir şey yapmaması, üniversitenin ve Türk Tarih Kurumunun sessiz kalması karşısında Atsız, hiç olmazsa bir kitapçıkla kendisinin bu görevi yerine getirmiş olduğunu ifade eder. Bu küçük eser, Türkiye Devleti'nin 11. yüzyıl başından İstiklal Savaşı'nın sonuna kadarki tarihinin kısa bir özetidir. Destani bir anlatımla kaleme alınmıştır. Atsız 04 Mayıs 1952'de aynı konuda Ankara'da "Devletimizin Kuruluşu" adıyla bir konferans vermiş ve bu konferans metni 1955 yılında basılmıştır. Konu aynı olmakla birlikte iki metin birbirinden çok farklıdır.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.