Bu kitap bana çok değer verdiğim bir arkadaşımdan hediye, kitapçıya girip adını dahi ilk defa duyduğumuz bir yazarın sadece kitapta geçen "bu kahve bugün kendime yaptığım ilk iyilik olacak" sözüne dikkat kesilmemiz sebebiyle aldığımız, son derece riskli bir seçimdi.
Fakat yine de, bu risk beni delicesine pişman etmediği müddetçe gayet zevkli bir histi. Yani kitaba dair hiçbir fikrimin olmamasına rağmen kötü değildi.
Akıcı ve sürükleyici idi. [19 günde bitirmemin sebebi ise mental yorgunluğumun acısını kitaplardan (hayattan) uzaklaşmakla çıkarmam..]
Yazarın anlatışı, Kafka'nın anlatım tarzına oldukça benziyor.
Yazarı tanımıyorum ama bu eseri sevdim. Başka eserlerine de şans vermeyi düşünüyorum.
Ana karakterin içsel bunalımlarına (bunu ben böyle tanımlıyorum, Bay Wahrlich bunu asla kabul etmezdi.)
sıkça yer veriliyor, hatta sadece karakterin iç dünyası ile gerçeklik arasında bağlantı kurmaya çalıştığınız bir eser de diyebilirim. Ama bu okuyucuya muazzam bir keyif veriyor.
Beni rahatsız eden tek kısım bazı müstehcen bölümlerin olmasıydı.
Toparlayacak olursam, kitap gayet güzel, akıcı. Bir şans verilebilir diye düşünüyorum.
Son olarak.. Uzun zamandır sürekli fikir-düşünce, felsefe ya da ilmi eserler okuduğum için biraz bunalmıştım. Bu açıdan bir hikaye tatmak hoş oldu.
Gerçek deliler yaygaracı, saldırgan, küstah ve sağı solu belli olmayan insanlardır. Bense sessiz, sabırlı, akvaryumda unutulmuş bir balık kadar utangaç biriyim.
Bayan Betchle'nin son sözlerine birlikte gülmek biraz kederlendiriyor, bu hayatın üstesinden gelebilmek için kim bilir kaç kez ölü taklidi yapmıştım, hatta ölü taklidi yapmanın temel yaşam ilkelerimden biri olduğunu bile söyleyebilirim.
Şu anda hiç kimse bana kötülük etmediği halde, kendimi kötüye kullanılmış hissediyorum. Kimse beni kötüye kullanmasa da her zaman kötüye kullanılmış olduğumu ve en son kötüye kullanılma vakalarını artık fark etmediğimi düşünüyorum.