Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.26
1gunes1kitap
1gunes1kitap
@1gunes1kitap
387 reader point
Joined on January 2018
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Jack London kitaplarını büyük bir keyifle okumama rağmen ilk defa Ateş Yakmak kitabıyla biraz hayal kırıklığına uğrattı. En sıkılarak okuduğum kitabıydı diyebilirim. Kitap 3 hikayeden oluşuyor:
Ateş Yakmak (1908)
Ateş Yakmak (1902)
Yaşama Azmi
56 sayfalık kısa serüvene şans verilebilir
Mindfulness, şimdiki an içerisinde gerçekleşenlere dikkat etmek, bu dikkatin niteliğini fark etmek ve tüm bu fark edilenleri acele ile yargılamaksızın kabul etmeyi içerir.
Bilinçli farkındalık anda kalmaya gönüllü olmak, mevcut ana düşüncelerimizden çok duyumlarımızla temas etmek ve algılarımızın yanlılığının ve illüzyonun farkında olmaktır.
En mutlu olanlar şu anda olanlardır.
Bilinçli farkındalık yaşama dair olan her şeyi, hoşumuza giden ve gitmeyen her ne varsa onu şu anda olduğu gibi yaşayabilmektir.
Yani yargılamamak hiçbir şey hakkında düşünce sahibi olmamak ya da her şeyi sevmek veyahut hiç eleştirmemek ve kötü yönleri görmemek değildir. Sadece yargıların lensini fark etmek, sevdiğimiz ve hoşumuza giden durumlarda verdiğimiz tepkileri ya da hoşumuza gitmeyen durumlarda verdiğimiz tepkileri fark etmektir. Kendimize, eğer bu deneyimi geçmiş ve geleceğin etkisi olmadan şu anda ilk defa yaşıyor olsaydım "Nasıl algılardım?" sorusunu sorabilmektir ve cevabını olaya bakarken, mevcut durumu algılarken bir alternatif olarak tutmaktır.
Pek çok kişi sevgiye direndikleri için kendilerini sorumlu görmezler. Etraflarında çok sevgi vardır, ancak yalnızlıklarının kendi eksikliklerinden, yani bu sevgiye karşılık vermemelerinden kaynaklandığını fark etmezler. Oysaki bu kimseler, etraflarına şu mesaji vermektedirler: "Başkalarının sevgisi 'içeri giremez." Bu ifade, başkalarının sevgisine karşılık verme sorumluluklarını boşa çıkarır. Sevmek ve sevilmek alanlarında sorumluluktan kaçmak için zarif manevralar yaparız, halbuki kalplerimizin bize ait olduğunu kabul etmeli ve bu alandaki zayıflıklarımız üzerinde çalışmalıyız. Bu, bize yaşamın kapılarını açacaktır."
Sınırlar kitabı bize suçluluk duymadan "Hayır" diyebilmeyi öğretiyor. Hayatımızda sorun yaratan davranışların aslında sınır koyamamaktan kaynaklandığını ve bu problemi yaratan davranışın altında yatan kökenini ve nasıl çözümleyebileceğimizi açıklayıcı bir dille örneklendirerek okuyucuya aktarıyor. Sınır çizmekte zorlanıyorsanız siz de mutlaka bu kitabı okumalısınız
Reader Follow Recommendations
"Yaşlıların yalnızlıklarıyla ne tuhaf bir ilişkileri olduğunu düşündüm. Yalnızlıklarına hem delicesine bağlıydılar, en yakınlarına bile tahammül edemiyorlardı hem de şiddetle korkup kurtulmak istiyorlardı. Yalnızlık avuçlarında bir kor parçası gibi duruyordu, ne kimseye vermeye kıyabiliyorlar ne yanmaktan kurtulabiliyorlardı."
Ömür Diyorlar Buna 5 bölüm 22 öyküden oluşan öyküleşmiş söyleşiler kitabı. Yaşanmış hikayeleri içeren kitapta her öykünün sonunda yazarın dipnotu bulunuyor. En sevdiğim öykü Şapkacı Arlet öyküsü oldu. Kitap, kısa öyküler içermesine ve kolayca bitmesine rağmen okurken çok keyif alabildiğimi söyleyemem. Ben pek sevemedim.
"Çok tuhaftı! Ağlayamadım; ama ruhum paramparça olmuştu."
İnsancıklar Dostoyevski'nin ilk romanı. Varvara Alekseyevna ile Makar Devuşkin arasındaki mektuplardan oluşuyor. Bunlar sadece sıradan aşk mektuplarından ibaret değildir kesinlikle. Yoksulluktan dolayı sefalet içinde yaşam sürmeleri ve aşklarını da bu sefaletin yarattığı engellere rağmen sürdürmeye çalışmaları okuru aşırı etkilemektedir bana göre. Böyle etkileyici bir romanı 25 yaşında yazabilmek zaten ne kadar başarılı bir yazar olacağını başından ispat eder niteliktedir. Şu ana kadar okuduğum her kitabı oldukça akıcıydı. Bir gün tüm kitaplarını okuyabilmek dileğiyle
sonra umursamamayı öğrendim
olagan terk edilişleri ve hayal kırıklıklarını
hayat dört sıra çizik attı göz altlarıma
dört nasihat koydum heybeme, onlarla gömülecegim doğdum, büyüdüm, yenildim
geldim, gördüm, sıkıldım
sevdim, sevildim, yalan
duydum, dokundum
eyvallah...
"İnsan suretine bürüneli beri korkmadan geçirdiğim bir an anımsamıyorum: Daha yüreğimin ilk atışını duyuşumda bile. Aynı anda hem yaşama hem ölüme olan uzaklığı sayan o keskin, yüksek tık sesi, beni daha önce hiç duymadığım bir ürküntü ve telaşla sarmıştı. Insanlar her yanı ölçüp saymayı severler, anladım da, yaşamın yitip giden her bir saniyesine sihirbaz titizliğiyle eşlik eden bu sayacı bağırlarında nasıl taşıyabilirler?"
Şeytan'ın canı sıkılır ve yeryüzüne inip yalanlar söylemek, oyunlar oynamak ister. Kendine 38 yaşındaki Amerikalı milyarder Henry Wandergood'u kalıp olarak görüp onu öldürür ve insan suretine bürünür. Fakat işler pek istediği gibi gitmez. Şeytanı bile bocalatan insanın ikiyüzlülüğü, düzenbazlığına şahit olur. Şeytan bile güvenmenin sonucunu ağır öder. Oyuna giderken oyuna gelir.
Kendinizi zaman zaman gerçekten Şeytan'ın sizle konuştuğunu hissettiren güçlü bir kalemle yazılmış Şeytan'ın Günlüğü. Çok akıcı bir kitap olduğunu söyleyemem ama okunması gereken kitaplardan bana göre
"Olmadığınız bir şeyi olmayı hedeflerseniz, başarısızlığa mahkumsunuz. Kendiniz olmayı hedefleyin. Kendiniz gibi bakmayı, davranmayı ve düşünmeyi hedefleyin. Kendinize en sadık versiyonunuz olmayı hedefleyin. Kendiniz olma haline kuçak açın. Kendinizi onaylayın. Sevin. Bunun için çok çalışın. Insanlar sizi küçümsediğinde ve sizinle alay ettiğinde, onlara kulak asmayın. Dedikodu çoğu zaman üstü örtük bir kıskançlıktır. Oyalanmayın. Direnme gücünüzü koruyun. Yüzmeye devam edin..."
Nora Seed, başarısızlıklar içinde yüzdüğünü ve hayattan vazgeçmeyi düşündüğü anda kendini Gece Yarısı Kütüphanesi'nde bulur. Olasılıklar Kütüphanesi diyebileceğimiz bu kütüphane Nora'nın hayatının seçimlerini farklı yaptığı takdirde nasıl hayatlar deneyimleyebileceğini içeren kitaplarla doludur. Geçmişte herhangi bir seçimi farklı yapmış olsanız şu anda bambaşka hayatlar yaşayabileceğinizi hiç düşündünüz mü?
Nora mutlu olduğu hayatı bulabilmek için kendini pişmanlıklarını telafi etmek istediği birçok farklı hayatta bulacaktır. Peki sonunda o hayata ulaşabilecek mi dersiniz?
Güzel benzetmelerin bulunduğu, Nora'nın kök yaşamında felsefe okumuş olmasından dolayı Camus ve Thoreau'dan alıntılarla bezeli akıcı bir kitap okumak isterseniz şans verebilirsiniz
"Sessizlik nasıl bu kadar gürültülü olabilirdi?"
Içimdeki Müzik; yürüyemeyen, konuşamayan,yazamayan kendini sandalyesindeki alfabe ve kelimelerle ifade etmek zorunda kalan Melody'nin hikayesi. Melody ayrıca müziklerin renklerini duyabilme ve tatları canlandırabilme durumu olan Sinezteziye sahiptir.
İnsanlarla iletişim kurmasını sağlayan Elvira hayatına girdiğinde Melody'nin aslında tüm arkadaşlarından daha zeki olduğu farkedilecek ve okulun bilgi yarışmalarına katılabilecektir.
Insanların acımasızlığına rağmen Melody'nin duygularıyla nasıl başa çıktığını ve ne kadar güçlü bir kız olduğunu okuyacaksınız
Keyifli okumalar
"Müzik çok güçlüdür genç arkadaslarim. Bizi anılarımıza götürür. Ruh halimizi etkiler ve karşılaştığımız problemlere karşı alacağımız tavrı belirler."
Sol ayağı her şeyiydi!
Christy Brown ailesinin onuncu üyesiydi. Onda annesinin küçük yaşta farkettiği bir tuhaflık vardı ve doktorlar bu tuhaflığı saptayamamakla birlikte Christy'de tedavisi olmayan zeka geriliği olduğunu ve hiç düzelemeyeceğini belirtmişlerdi. Fakat annesi bunu hiç kabul etmemis ve daima Christy'in iyi olacağına
"Evin en küçük kızı evlenemez, annesi ölene kadar ona bakmak zorunda" geleneği Tita ve Pedro'nun aşkını yaşayamamalarını ve yakın olabilmek adına hiç istemedikleri bir hayata boyun eğmek zorunda kalmalarını okuyoruz. Elbette Tita'nın duygularının enfes mutfağına nasıl yansıdığını da... Yemek tarifleriyle bezeli olsa da için de pek çok farklı bilgi ve tarifi de akışın içinde okuyucuyu sıkmadan sunmuş yazar. Çok sevdim
"Bakımsız bırakılan bahçede biten ayrık otları, bahçedeki tüm suyu ve toprağı bir asalak gibi emerek bahçenin tamamını ele geçiriyor. İyinin yeşermesine artık imkân yok!"
Kötülerden yani ayrık otlarından arınmış bir dünya... Mümkün mü?
İnsancıl Kıyım, İnsan Kıyımı Örgütü'nün sadece kötülere belirli eşik değerini aşan kötülere etki edip sinir sistemlerini felç eden bir ilaçla ayrık otlarını temizlemeyi kurgulayan kitap. Dünyadan kötüleri arıtmak insan kıyımı mı insancıl bir kıyım mı?
Yazarımız günümüz sıkıntıları olan pandemi, işsizlik, kadın cinayetleri, su kıtlığı, evsiz insanlar konularını kurguyla iç içe geçirerek baş karakterimiz Aren düşünürken bizim de üzerine yeniden düşünmemizi sağlayacak şekilde kaleme almış.
Peki bu ilacı tüm dünyadaki insanlara ulaştırmanın yolu ne? Ayrık otlarını temizlemede Aren başarılı olabilecek mi? Kötülerin olmadığı bir dünya sizce nasıl olur?
Viann ve İsabelle küçük yaşta annelerini kaybetmiş iki kız kardeştir. Savaşa gidip gelmek babalarını çok değiştirmiş anneleri hayattayken tüm uğraşlarına rağmen onu eski hâline getirememiştir. Annelerinin ölümüyle de babaları onları bir bakıcıya bırakıp terk etmiştir.
Viann 14 yaşında Antonie'a aşık olmuş ve hamile kalıp evlenmiştir. Fakat
İstanbul'da aynı sınıfta olan Zeynep ve Ahmet, Zeynep'in Ankara'ya taşınmasıyla mektuplasmaya baslarlar. Kitapta bu mektuplardan oluşmakta. Kitabın çoğu yeri tanıdık. Nereden mi? Hababam Sınıfı filminin repliklerindenBiz büyüklerin kendi çocukluğumuzu unutup çocukları anlayamamiza ders niteliğinde.
"Ah, şüphesiz, insanlar iyidirler. Ama içlerinden birkaç tane de fena çıkar elbet, kimi günler işte hep bu fenalara çatar. Ama bütün insanlar böyle fena değildir ki. Benimkisi rüya tabii. Haksızlık etmiş olmayayım. İnsanlar iyidirler. Yalnız ne var, birbirlerinden müthiş farklıdırlar, işte budur mesele, akıl ermez derecede farklıdırlar. Birisi binbaşıdır da öteki aşağı rütbelerde olur, ne yapalım. Binbaşının karnı toktur, binbaşı sıhhatlidir, yün don giymiştir. Geceleri yatacak yatağı, bir karısı vardır... Ve beriki açtır, topaldır, bir gömleği bile yoktur giymeye. Geceleri eski bir sediri yatak yerine kullanır, bodrumundaki tıknefes farelerin cikcikleri karısının fısıltıları yerine geçer. Eveeet, insanlar iyidir. Yalnız farklıdırlar, hayret edilecek derecede birbirinden farklı."
.
.
Savaştan sonra Almanya'ya dönen Beckmann'ın dünyası giderken bıraktığından çok farklıdır. Hiçbir şey bıraktığı gibi değildir. Ne yurdu, ne yuvası, ne de insanlar...
.
Yazarın tek oyunudur ve ölümünden bir gün sonra sahnelenmiştir.
.
İkinci Dünya Savaşı'ndan birkaç yıl sonra antimilitarist bulunduğu için ülkemizde MEB Yayınları arasında yayınlanmamıştır.
.
11 Mart 1959'da İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği Gençlik Tiyatrosu tarafından Türkiye'de ilk kez sahnelenmiştir.
