Seviyorum ya ufuk boşuna saklıyor seni.
Sevgilimsin bu soğuk şeyler içinde yine.
Denizde hiçbir yere ulaşmaksızın koşan o ciddi gemilerde yol alıyor bazan öpüşlerim.
Sen, kadın, neydin orada, hangi dalı, hangi dilimi bu sonsuz yelpazenin?
Uzaktın şimdiki gibi.
Ormanda yangın!
Mavi haçlarla yanıyor.
Yanıyor , yalazlanıp yanıyor, parıldıyor ışık ağaçları halinde.
Devrilip göçüyor çatırtılarla. Yangın. Yangın.
Ve ateş yongalarından yaralı ruhum hora tepiyor.
Seslenen kim? Yankılarla doluşmuş bu sessizlik ne?
Özlem saati, sevinç saati, kimsesizlik saati, hepsinin içinde benim saatim!
Bir boru ki içinden rüzgar şarkıları geçmede.
Vücuduma düğümlü bir ağıtlar tutkusu.
Seviyorum susmanı, yokluk gibisin çünkü, sesim sana varmadan işitiyorsun beni.
Havalanıyor gibi gözlerin yerlerinden ve sanki bir öpüşle kapanmış ağzın yeni.
Benim ruhumla dolu bütün nesneler gibi
yine benim ruhumla yükselirsin her şeyden.
Ruhuma benziyorsun, düş kelebeğim benim, karasevda sözüne benziyorsun tıpkı sen.
Tek dalganın üstünde giderim, tutkuyla sert,
Aysı, güneşsi, kızgın ve soğuk, apansızın,
boğazında uyurum öyle mutlu, öyle ak
ve tatlı adaların, körpe kalçalar gibi.