"BEN İLMİN ŞEHRİYİM, ALİ DE ONUN KAPISIDIR."(1)
Nur Risaleleri'nde "Keramet-i Aleviye" diye sunulan bu büyük iddiaların temel dayanağı, işte bu hadistir. Bu hadisin Nur Risaleleri'ninde zikredilmesinin sebebi, müellifinin gizli ilimlerin Hz. Ali'ye verildiğine inanması ve bundan kendisi ve risaleleri lehine
Hayvansal yiyecekler verimsiz bir bitkisel protein kullanımını temsil ediyor, zira yaklaşık 500 gram et üretmek için bir hayvanın kilolarca tahıl ve yem tüketmesi gerekiyor. Örneğin, Cornell Üniversitesi'nden David Pimentel ve Marcia Pimentel'e göre, 1 kilo biftek için 13 kilo tahıl ve 30 kilo yem; 1 kilo kuzu eti için 21 kilo tahıl ve 30 kilo yem; 1 kilo domuz eti için 5,9 kilo tahıl; 1 kilo hindi eti için 3,8 kilo tahıl; 1 kilo tavuk eti için 2,3 kilo tahıl ve 1 kilo yumurta için 11 kilo tahıl gerekiyor. ABD'deki besi hayvanları tüm ABD nüfusunun tükettiğinin yedi katı tahıl tüketiyor. Oysa besi hayvanları için kullanılan tahıl, bitki bazlı bir beslenme uygulayan 840 milyon insanı besleyebilir.
Pimentel'lerin çalışması, 1 kilo hayvansal proteinin, 1 kilo bitkisel proteinden 100 kat fazla su gerektirdiğini gösteriyor. Başka bir çalışmaya göre 1 kilo biftek için 15.415 litre su gerekiyor; koyun ve kuzu eti için 10.412 litre; domuz eti için 5988 litre ve tavuk için 4325 litre, 1 kilo elma içinse 822 litre su gerekiyor; muz için 790 litre; lahana için 237 litre; domates için 214 litre; patates için 287 litre ve pirinç için de 2497 litre. 1 litre süt için gereken su miktarı ise 1000 ila 2000 litre arasında değişiyor.
Sayfa 23 - Metropolis Yayıncılık, 3.Baskı, Şubat 2021
İoanna Kuçuradi bir konuşmasında: ''Hani sorarlar ya, ıssız bir adaya düşsen yanına ne alırsın, diye, ben Küçük Prens'i alırım,'' diyordu.
Küçük Prens başımızın tâcı, o şaşmaz ama
Marlo Morgan 'ın iki kitabı yanımda olduktan sonra, her şey yolunda olur, diyebilirim.
Bir sürü şeyler söyleyenler var, umrumda değil.. Yok
''Hafif bir yağmur yağmaya devam ederken, Googana düz çıkıntının önünde ayağa kalktı, yüzünü göklere doğru kaldırdı ve ağzına giren yağmur suyunu yuttu. Ateşin yanına döndüğünde Beatrice'e, ''Bana yağmurun tadına bakmayan insanlardan söz et. Onların tüm yaşamları boyunca böyle şanlı bir biçimde ayakta durmadıkları doğru mu.? Onların, bulutlar açıldığında koşuşturduklarını ve kafalarının üstünde bir sopanın ucundaki bezi tuttuklarını duydum. Bunu neden yapıyorlar.?'' diye sordu.'' (Sayfa: 287-288)
Halit Ertuğrul’un “Kendini Arayan Adam” kitabı, yaşanmış hikayelerden esinlenerek yazılmış, inançsız ruhların kuşkularını, açmazlarını ve bunalımlarını ele alan bir eserdir. Kitap, bir öğretmenin atandığı köye gitmeden önce yaşlı bir adamın hikayesini dinlemesiyle başlar ve bu hikaye, öğretmenin hayatına derin bir etki bırakır. Eser, Risale-i Nur’un önemine ve her yaştan insanın hakikatle yüzleşmesine vurgu yapar.
Kitabın yazarı Halit Ertuğrul, eğitimci ve yazar kimliğiyle tanınır. Adıyaman/Besni’de doğmuş, çeşitli eğitim kurumlarında öğrenim görmüş ve doktorasını sosyoloji alanında tamamlamıştır.
Kitap, okuyuculara bir öğretmenin maceralarını sunarken, aynı zamanda kişisel arayış ve inanç konularında derin düşüncelere sevk ediyor.
Kum taneciklerinin sayıya, gelmeyecek kadar sonsuz olduğunu düşünenler vardır. Bazıları ise sayılabilseler bile, bilinen hiçbir sayının bunun için yeterli büyüklükte olmadığına inanır. Ama ben size sadece Dünyayı değil evreni de doldurup taşıracak kadar çok miktarda kum taneciğini simgeleyen sayılar göstermeye çalışacağım.
Arkhimedes (MÖ 287-212)
Kum Sayıcı
12 Eylül 1980 gecesi, Türkiye'de askerin köşebaşlarını tuttuğu dakikalarda, Başkan Carter, Kennedy Center "Damdaki Kemancı" müzikalini izlemektedir. Paul Henze, Be- yaz Saray'ın ABD için önemli olayların ve gelişmelerinin izlendiği "Situation Room" adlı bölümünde darbeyi öğrenir ve Başkana iletilmesini ister. Carter, locasının yanındaki telefonun sinyal sesi üzerine telefonu alır, Dışişleri Bakanı Muskie'den "Takması gibi, örneğini su'nun komuta heyeti Ankara'da yönetime el koydu. Herhangi bir kuşku veya kaygıya Amerika'nın etkinliğin gerek yok. Müdahele etmesi gerekenler etti" haberini alır ve teşekkür eder, "iyi gele der, "Damdaki Kemancıyı izlemeyi sürdürür. Türkiye'de saatler 03:30, Wasşünür, uygulamak için 20:00'dır. (M. Ali BİRAND, 12 Eylül 04:00, Karacan Yayınları, s. 286-287). Ameia Jurdan kurtuluşu yakal CIA'sı, Dışişleri, Pentagon'u ve Başkanı'yla rahatlamıştır.
MAVİ TRENİN ESRARI
AGATHA CHRISTIE
287 SAYFA
#HERAYAGATHACHRISTIE
#Ortakokuma
#Okudukbitti
Nisan ayına heyecanlı bir başlangıç yaptık sevgili Fatma ve sevgili Sevilay ile. Kızlar teşekkür ederim eşlik ettiğiniz için. Yeni heyecanlarda buluşmak üzere.
Kitabın konusundan önce yazılma hikayesini sizlerle paylaşmak istiyorum. 1927 yılında
Bir göç, yerleşme ve dönüşüm romanı “Işık Ülkesinden.” Zeynep Göğüş’ün ilk romanı. Bosna’dan çıkış sonrası İstanbul’a kök salmaya çalışan bir ailenin çelişkileri, çıkmazları, çatışmaları içinde eski ile yeninin mücadelesi, dün ile bugünün doğurduğu yarın anlatılıyor. Her şey değişiyor yani. Sadece dönüp de geçmişe bakıldığında fark edilse de bu değişimin boyutu, aslında hikâye hep aynı. Her zaman duyduğumuz şu “nereden nereye” mevzusu bütün olan. Hani sık sık söylenen, “o günlere dönüp yeniden başlasam” hissiyle yaşanan o buruk tadı bırakıyor insanın zihninde Işık Ülkesinden ve kurgunun akışı okuru, o geniş ailenin bir üyesi yapıveriyor. Son sayfaya geldiğinde de okur çıkış kapısını bulamayıp kurgunun içine hapsoluyor. Akıcı bir dil, uyumlu bağlantılar, sıkıcı betimlemelerden uzak bir anlatımla “herkes için zamanın aynı şekilde akmadığını” (s.288), “gerçeklerin değişken olduğunu” (s.287), “hiçbir mekânın zaman olmadan anlaşılamayacağını” (s.254), “kumdan kalelerimizi dalgaların yutması gibi ömrümüzün geçtiğini” (s.218) bir kere daha hatırlamış oluyoruz.