Böylece, kimsenin korumadığı, bir arkadaşı olmayan, ömrünce kimseden yakınlık görmeyen, nadir bir böceği mikroskopta inceleyen bilim adamlarının bile ilgisini çekmeyen bir insan, dünyadan göçüp gitmişti.
Yürüyüşlerinde, davranışlarında kararsızlık, belirsizlik diye bir şey kalmamıştı. Gözlerinde yeni bir parıltı, canlanma görülüyordu. Aklında daha önce düşünmeye cesaret edemeyeceği fikirler üremeğe başlamıştı.
Doğru yol gergin bir ip boyunca gider; yükseğe değil de, hemen yerin üzerine gerilmiştir bu ip. Üzerinde yürünmek değil de, insanı çelmelemek içindir sanki.
“Eşitlik zamanlarında aralarındaki benzerlikten dolayı insanlar birbirlerine itimat etmezler. Ancak aynı benzerlik, kamuya dair hükümler söz konusu olduğunda sınırsız bir güven telkin eder. Herkes ayni ölçüde aydınlanmış olduğundan, hakikat ile sayısal çokluğun bir arada olması makul görünmez.”
Topluluk sebebiyle daha fazla güç kazanmış bir telkine itaat ve katilin, takdire şayan bir şey yaptığı yönündeki kanaati söz konusudur. Bu kanaat, diger vatandaşların toplu onayını aldığı için daha tabii görünmektedir. Benzer bir eylem kanunen suç olarak nitelense de psikolojik açidan durum böyle değildir.
Kitle suçlarının ardındaki güdü, çoğu zaman kuvvetli bir telkindir ve bu suça iştirak eden bireyler, bir vazifeyi yerine getirdiklerinden emindirler. Hâlbuki suçlunun durumu hiç de böyle değildir.