Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

sanem

Bu şehir yüzyıllardır erkektir ve kadınları sevmeyi bilmez. İşte bu yüzden, bu şehirde ben her gün kendimi defalarca öldürürüm. Bomba olur patlarım; kulesinden, köprüsünden aşağı atlarım. Elimde bir bıçak her yerime saplarım. Tavandaki bütün ipler kendimi asmam için sallanır. Arabalar önlerine atlamam için yol alır. Denizinde, lağımında, çöpünde kimliksiz cesedim. Kimsesizler mezarlığında daracık çukurlara sığar dev cesaretim.
Reklam
Omzumda hiç kapanmayan bir yara Topuğumda hiç kaynamayan bir kırık Saçlarımın ucu yanık yanık. Binlerde yıldır kandırıldık. Ben artık doğurmayacağım.
Pencereden dışarı bakıyorum. İçimde ateşler yakıyorum. Yaptığım her yemek o ateşte pişiyor. Doğurduğum her çocuk o ateşte eriyor. Sevdiğim her erkek o ateşte ölüyor. Bir bardak su içsem… söner mi? İstediklerimi nehre gömsem… cinayetler biter mi? Her şey senin yüzünden, diyor babam. O kupkuru bir adam. İçinde ne ateş var, ne su. O da biliyor, benimse içimde hem ateş var hem su.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Geceleri ben ağır, çok ağır bir taşın altında uyurum. Gündüzleri hafif, çok hafif bir yaprağın ucunda yaşarım. Gece beni taş ezer. Gündüz rüzgâr devirir. Kanadıkça kanarım. Hayallerimi o yüzden kanla yazarım.
Hayat güller serpilmiş bir yol değildir. Bir savaştır; savaşmalıyız.
Reklam
İnsan yaşadığını duymak istiyor Çocuk kiraz ağacından düşsün istiyor Dizi kanasın Bassın feryadı istiyor. İnsan duyduğunu yaşamak istiyor, Bırakmıyorlar.
Çözemediğim her soru midemde yumruk kapanmayan her kapının arkasında çocukluk.
DURGUN SU Yüzümde bu yaşıma bir kuşku taşıyıp bu yaşadığımı yüzüme soğuk su çarpar gibi İyi gibi bir akşam üstü hırkasız yaşama uğraşı bir ihtimal dışında yalnız çiçek gibi saksıda ölüyorken bir ihtimal daha yok demek insanı sağken böyle öldürüyorlar tetikte bilindik bir yüz her zaman göğsüne dolanan katil sarmaşık senden güneşi böyle çalıyorlar kupkuru ölmek ama ayakta görünen o ki kusursuz öldürüyorlar Ona bir bıçak verseler elini kana bulayacak bana bir bıçak verseler bir meşeyi soyarım ancak rüzgârı tutarım mesela giden günlerin hatrında kalarak ağaca şiir okurum ancak Buraya kritik bir tarihi düşmek bana Katili bilmek ölüye ne katar
Kolayına kaçıp birbirinden farklı insanları aynı kefeye koyuyoruz, gene kolaylık olsun diye onlara cinayetler, toplu eylemler, ortak görüşler yüklüyoruz - “Sırplar katliam yaptı…”, “İngilizler yağmaladı…”, “Yahudiler el koydu…”, “silahlar ateş verdi…”, “Araplar reddediyor…” filan ya da halk hakkında “ çalışkan, becerikli, tembel, kuşku verici…” diyerek duygusuzca yargılarda bulunuyoruz ve bu kimi zaman bu kanla sona eriyor.
İstisnasız her insan karma bir kimlikle donanmış; unutulmuş çatlakları, hiç akla gelmeyen dallanmaları ortaya çıkarmak ve kendisinin karmaşık, biricik olduğunu, yerinin başkası tarafından doldurulamayacağını keşfetmesi için kendi kendine birkaç soru sorması yeter.
Reklam
Gelecek, geçmişin duvarlarının ardında değildir.
Vücudumuzdaki atomlar, örneğin karbon, oksijen ve demir atomları, ancak yıldızların çekirdeğinde sentezlenebilen materyallerdir. Yani bizim bedenimizi oluşturan madde, bir zamanlar yıldızlara aitti. Örneğin kanımıza kırmızı rengini veren demir, ancak güneşten en az 8 kat daha büyük yıldızlarda sentezlenebilir. Bedenimizde kim bilir hangi yıldızlardan kalıntılar taşıyoruz. Carl Sagan’ın tabiriyle, Yıldız tozuyuz.
Kabul, inançların sorumluluğunu insanlara verir. “ ben öyle gördüm, ben öyle duydum, o yüzden inanıyorum” demek gerçek dışı bir şey söylenmektir, aslında söylenmesi gereken şudur: “ ben öyle gördüm, ben öyle duydum ve gördüğümü ve duyduğumu kabul etmeyi seçtim.” Her insan kendi inançlarının sorumluluğunu üstlenmelidir.
Zenon, bize rahatsızlık veren duyguların aklımızın, yanlış inançlar ve fevri kararlar tarafından dengesinin bozulmasından kaynaklandığını düşünüyordu.
99 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.