Leylekler içgüdüsel olarak göçerler. Yolculuklarının başlangıcı iklim ya da beslenme koşullarındaki bir değişikliğe değil, içlerindeki saate dayanır. Günlerden bir gün, hareket zamanı gelir, hepsi bu.
Yıllar boyunca, bir erkek ile bir kadının arasında her şey yanar, her şey tükenir. Yani iyi olan her şey demek istiyorum. Bir gün, küllerin arasında uyanırlar.
Türklere bakın… Bir zamanlar canlı renkli uzun kıyafetleriyle ne kadar çarpıcıydılar. Oysa şimdi düğmeli mavi redingotları, kırmızı mühürlü şarap şişelerine benzeyen Yunan takkeleriyle o çekicilikten eser kalmadı!
Aslında kitap hakkında inceleme yazmayı düşünmememe rağmen gözüme batan, beni rahatsız eden demeyeyim ama eksiklik olarak gördüğüm bir şeyden bahsetmek istedim Serenad kitabı ile ilgili. O da şu; ben okuduğum her kitapta, konunun yaşandığı yerden kültürler ve insanlar arıyorum. Serenad’da bulamadığımsa tam olarak buydu. Kitap biraz fazla entellektüel ağızla yazılmış gibi geldi bana. Yani söylemek istediğim şu; kitaptaki yaşanılan şehir İstanbul yerine yurtdışından farklı bir şehir olsa ve Kerem, Ahmet gibi isimler yerine de yabancı isimler kullanılmış olsa, kolaylıkla kitabın yabancı bir yazar tarafından yazıldığını ve çeviri bir kitap okuduğunuzu hissedebilirdiniz.
Hatta; arttırarak söylüyorum ki sanki kitap yabancı dile çevrilmek için yazılmış gibi. Yani yabancılar okusun ve “Aa bunlar deveye binmiyormuş, bizim gibi yaşıyorlarmış.” desinler diye yazılmış gibi.
Azizim, benim kadar siz de bilirsiniz ki siyasette insanlar yoktur, fikirler vardır; duygular yoktur, çıkarlar vardır; siyasette bir insan öldürülmez: Bir engel ortadan kaldırılır.