Rakımı yüksek uçurumları bir ayağı
kırık şövalede gözlerinin en tepesine
çiziyorum, ne zaman niyetlensem
ölmeye, tebessümlerine ayağım takılıyor,
kirpiklerinin en karasına düşüyorum
Hasadı gecikmiş zamanlardan
içi elem dolu kaç hatıra varsa
bana payidar, uzakları sen olan
yolların nasırlı mesafelerine gizledim,
biliyorum dönmeyeceksin
Az ötemden git uzaklara, gözlerimin alabildiğine uzak
Refakatçisi olduğum kasvetli
bir gecenin ayazında, henüz
repertuarında olmayan
müsterih bir vedayla git
Denize kıyısı olmayan herhangi bir kentin
çiçek satan kadınlarının aç kaldığı muhitlerden
deniz kokusu tadında azalan umutlarımızı
mektuplaşmış, öylece uçsuz bucaksız gitmişiz
birbirimizden, mutluluğun esamesi bile olmayan
kadim yalnızlıklara
Taburcu olamadığımız bir sevdadan kalma
günahlarla açtığımız yaraları farklı şehirlere
taşımış, ölü ozanlardan dinlediğimiz şarkılarla
bıraktığı izin ikimizce aynı olduğunu anlamışız
Öldürmeyen acılarla aşina olduğumuz
kaç sevdaya çalınmışsa adımız ve kaç
şarkıda düşük yapmışsa mutluluklar,
biz hep aynı içli karanlıkların nakaratı olarak kalmışız
Birbirimizin uzaklarıydık ikimiz
Kayıp zamanların telafisi olmayan
yaşanmamış mutlulukları, hükmü
bir sılanın yüz kızartıcı özleminde
verilmiş mağrur korkaklardık
Bir nüshası sende kalmış ömrümden hummalı kayıplar,
Bozuk bir plakta malulen emekli olmuş seksenli şarkılar
.............................
Dün gibi hatırladığım vaktini bilmediğim gidişin