Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Ahsen Özdemir
Ahsen Özdemir
@Ahsozfe
Sa
İnstagram: book.ghostt
instagram.com/book.ghostt?igs...
22 Ekim
100 okur puanı
Mart 2023 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Puanım: 6,3/10
Benim en sevdiğim klişelerden biri olan küçük kasaba kurgusuyla geldim. Maalesef aman aman güzel bir kitap değildi ve okurken farkettimki biraz sıkılmışım. Yine de kötü değildi, idare eder tarafları vardı.
Everly, annesinin vasiyeti üzerine büyük travmalar yaşadığı kasabaya, doğduğu yere geri dönmeye karar verir. Everly, geçmişte olan bir olaydan dolayı hem kendi ailesi tarafından hem de Hayes tarafından hoş olmayan bir karşılamayla karşı karşıya kalır. Yine de sürekli kaçmaktan bıktığı için kasabada ki evine yerleşir. Geçmişte yaşanan olayda Everly'nin babasının, Hayes' ın ailesine verdiği zarardan dolayı aralarında bir nefret oluşur. Bu nefret zamanla arkadaşlığa ve aşka dönüşür.
Eksikleri olan bir kitaptı. Bayılmadım ama okunur. Serinin gidişatına bakacağım, ona göre devam ederim sanırım.
Evettt uzun süredir beni böyle geren bir kitap okumamıştım. Kabuslarıma girdi, gerim gerim gerildim. Bu şekilde gerebiliyorsa zaten amacına ulaşmıştır. Tess Gerritsen'den okuduğum ilk kitap ve eminim son olmayacak.
Kitabın ilk 50-60 sayfası hiç sarmadı. Sürekli tıbbi terimlerle ilgili ameliyatları falan okuduk. Az kalsın yarım bırakıyordum ama 50'den sonrası akıp gitti.
Bu sefer daha önceden tec@vüze uğrayan kadınları rahimlerini çıkartarak katleden bir seri katille karşı karşıyayız. Boston dedektifleri Moore ve Rizzoli bu olaylar üzerine davayı üstlenir.
Ben dedektiflerden Rizzoli'yi açıkçası çok sevemedim. Biraz daha pasif kalmış gibi geldi. Yazarımız kadınlara yapılan haksızlıkları, kadınların yaşadıklarını karakterlerle bize sunuyor. Rizzoli ise çocukluğundan beri küçük kız olarak görülmüş, önemsenmemiş biri olarak karşımıza çıkıyor. Başlarda ısınsamda sonrasında bencil bir karakter olduğunu farkettim.
Onun dışında katil beni çok tatmin etmedi. Evet gerçekten güzel bir şekilde bize aktarıldı ama bence katil böyle ana karakterlerden biri çıksa daha şok edici olurdu. Ya da kitabın başından beri okuduğumuz dikkat çekmeyen, yan karakterde olabilirdi. Yine de kitabı kesinlikle okuyun pişman olmazsınız. Gerilimi net bir şekilde hissedeceksiniz.
Puanım: 9/10
Adı bilinmeyen bir ülkenin bilinmeyen bir şehrinde bir adam trafikte kırmızı ışığı beklerken bir anda kör olur. Ama bu normal bir körlük olan siyah bir hiçlik yerine her şeyin bembeyaz olduğu bir körlüktür. Daha sonrasında "beyaz körlük" olarak adlandırılacak bir hastalıktır. İlk vakadan sonra hızla yayılmaya
Okur Takip Önerileri
Sarah Jio ile tanışmama sebep olan kitabın yorumuyla geldim. Hem yazarın dili hem kitabın gidişatı adeta sizi içine çekiyor. Tek oturuşta okuyup bitirdiğim bir kitap oldu.
Kitabımız iki farklı zamanda geçiyor. 1933 yılı Vera'nın ve 2013 yılında Claire'in benzer hayat hikayelerini ve yollarının kesişmelerini okuyoruz.
Kocası Ethan'la mutlu bir evliliğe sahip olan Claire, bebeğini kaybetmesi üzerine hayat enerjisini yitiriyor. Bu süreçte çiftin evlilikleri de çalkantılı bir hale bürünüyor. Claire bu sıkıntılı dönemden kendini işine vererek çıkmaya çalışıyor. Patronu ona bir araştırma fırsatı sunuyor. En son 80 yıl önce görülen yazın ortasında bir kar yağışı günümüzde de gerçekleşiyor. "Böğürtlen Kışı" olarak adlandırılan bu durumu Claire araştırmaya karar veriyor. Araştırmaya devam ederken 80 yıl önce bu zamanlarda bir kadının bebeğini garip bir şekilde kaybettiğini öğreniyor. Bu durum Claire'in dikkatini cezbediyor ve araştırmasını derinleştiriyor.
Sonu beni tatmin eden bir kitaptı. Sarah Jio, genel olarak sonları güzel yazıyor ve bu kitapta da bunu belli etmiş. Onun dışında kafa dağıtmak için okunabilecek yumuş yumuş bir kitap diyebilirim ;)
Kocam, eski karısı ve ben mutlu bir aileyiz
Lafı dolandırmayacağım, ben ikinci şans konulu kitaplardan nefret ederim'-' bu seri ümit vadediyordu ama kitap tabiri caizse çıldırmalıktı. Kitabın tamamı klişelerden oluşuyor. Talia ve Foster evlenmeyi planlıyorlar. Bir süre sonra Foster, Talia'nın yakın arkadaşı Vivien'i sevdiğini söylüyor ve Talia'yı terk ediyor. Foster
Çok büyük heveslerle başladığım ama sonu hüsranla biten bir kitapla geldim. Açıkçası bu kitap acayip bir şekilde övülüyordu. Eh bu kadar abartılmaya gerek yokmuş bence.
Kitabımızda mafyavari olarak nitelendirebileceğim bir kurgu var. Bazı kartlar var ve bu kartlar hayati önem ve güç anlamı taşıyor. Bu kartlara sahip olan kişiler davaları
Puanım: 9/10
Yazarla daha önceden hizmetçi serisiyle tanışmıştım ve gerçekten potansiyelinin olduğunu düşünüyordum. Bu kitapta ise o potansiyele ulaşmış diyebilirim. Tek oturuşta bitirdim. Hem yazarın dili bakımından hem kurgu bakımından gerçekten çok beğendiğim kitaplardan oldu.
Ethan ve Trica yeni evlenmiş henüz cicim aylarında olan bir çifttir. Kendilerine sürekli ev aramaktadırlar. En sonunda emlakçı kuş uçmaz kervan geçmez bir dağın başında bir ev bulur. Buldukları ev ise ünlü psikiyatr Adrienne Hale'in evidir. Adrienne Hale yıllar önce ortadan kaybolmuştur ve ona ne olduğunu kimse bilmiyordur. Çiftimiz evi gezip görmek için karlı, fırtınalı bir havada yola çıkar. Eve vardıklarında ise orayı ürkünç ve gizemli bulurlar. Fırtına bastırdığı için orada mahsur kalırlar. Trica, evin içinde gezinirken Adrienne Hale'in hastalarıyla yaptığı seansların ses kayıtlarının bulunduğu kasetlerle dolu bir oda bulur. Ve tabiki onları dinlemeye başlar ve psikiyatrın kayboluşuyla ilgili ipuçlar bulmaya çalışır.
Kitabımız tam olarak bir psikolojik gerilim kitabıdır. Ben katili tahmin ettim sayılır (zaten kitapta toplam 5 karakter var:)). Sadece kitabın başı aynı Taş Kağıt Makas kitabına benziyordu. (Aynı şekilde kar fırtınası, ev de mahsur kalma, çiftimiz vs.). Yine de bu kitap benim için yeterliydi tavsiye ederim:3
Puanım: 8.5/10
Başından sonuna kadar beni sinir eden bir kitaptı. Çoğu sayfa da yarım bırakmak zorunda kaldım ama buna rağmen kendini okuttu ve sonu beni tatmin etti diyebilirim.
Ana karakterimiz Sarah, çok başarılı bir savunma avukatıdır. İşini ve kariyerini çok önemsemesine rağmen eşi Adam'ı da çok sevmektedir. Adam ise karısının üzerinden geçinen ve çıkış yapamayan başarısız bir yazardır.
Adam, Sarah'ı aldattığı kadını öldürmekten suçlanır. Bu suçu üzerinden temizleyebilecek tek kişi ise Sarah'tır. Bir yandan eşinin ihanetiyle yüzleşen Sarah bir yandan katili bulmakla uğraşır.
Kitapta adamakıllı tek bir karakter yoktu diyebilirim. Özellikle Adam'ın annesi tam bir geri kafaydı. Adam'dan bahsetmek dahi istemiyorum. Aynı anda iki kadını sevmenin normal olduğunu düşünen bir hasta.
Kitap bence amacına ulaştı. Ben ters köşeyi yedim. Katil tahmin edilebilirdi ama kitaptaki diğer öğeler dikkat dağıtıcıydı. Hiç beklemediğim şekilde beğendim diyebilirim. Eğer sonuna kadar sabrederseniz bence tatmin olursunuz.
Puanım: 7.6/10
Yüz Karası'nın yazarından yeni bir kitapla geldim. Kitaba çok hevesli bir şekilde başladım ve beklentimi karşıladı diyebilirim. Her ne kadar eksiklikler olsa da benim için yeterli bir kitaptı. Konusundan bahsedelim.
Hazel, annesiyle ve uyuşturucu satıcısı olan üvey babasıyla birlikte yaşamaktadır. Her şeye
Şu ana kadar serideki en sevmediğim kitap oldu. Kusursuzca Kusurlu serisi tam olarak tek oturuşta bitirmelik, çerezlik bir seri. O yüzden olaylar ışık hızında falan gerçekleşiyor. Şu ana kadar rahatsız etmesede bu kitapta biraz göze battı.
Ana erkek karakter Sergei, duygularını belli edemeyen, herkesin korktuğu bir mafya. Geçmişinde psikolojik sorunlar yaşadığı için sık sık kriz geçiriyor ve bu kriz anında yanına yaklaşan herkese zarar veriyor.(direkt öldürüyor)
Angelina'nın babasını öldüren Diego, Angelina ile zorla evlenmek ister. Onunla evlenmek istemeyen Angelina, bir uyuşturucu kamyonunun içine saklanır. Kamyonu patlatacak olan Sergei, Angelina'yı alır ve kendi evine getirir. Sonrasındaysa aralarında aşk başlar.
Herkesin korktuğu, kendilerini öldürecek korkusuyla yanına bile yaklaşılmayan Sergei'ye, Angelina layleylom bana bir şey yapmaz diye gelip gelip duruyor. Bu aşamanın biraz yavaş işlenmesini isterdim. Karakterin psikolojik sorunları bu kadar kısa sürede bir kadın için düzelemez, bana biraz saçma geldi. Bir de Sergei'nin davranışları beni rahatsız etti. Bu tarz korumacı karakter beni bayıyor. Uzun lafın kısası eh. Yinede kitabı çok seven var bilemiyorum ben o kadar beğenmedim.
Normalde beğenmediğim kitapların incelemesini yapmıyorum, vaktimi harcamak istemiyorum ama bu kitaba bir inceleme yapmam gerekti.
Yazarlardan bazıları biraz daha sıradışı, farklı konuları ele alıyorlar. O yazarlardan biri de bu. Evet sürekli aynı konuları okumayalım, farklı konuları da okuyalım mükemmel bir düşünce ama bence bazı şeyler de olmasın. Kitapta sıradışı olan şey yaş farkı. Bir amca ile bir genç kızın aşkı. Her şey sanki çok normalmiş gibi bir de sevgilinin babası ile yaşanıyor bu aşk. Olayları biraz daha normale bindirebilmek için, en azından vicdanımız rahat etsin diye yazar kızın sevgilisini ilgisiz, gamsız boş beleş bir adam olarak nitelendirmiş. Kızımız Jordan, sevgilisi Cole ile aynı evde kalıyorlar. Cole, kirayı ödemiyor kendi üzerine düşen sorumlulukları yapmıyor. Haliyle en sonunda evden atılıyorlar. Yardımlarına Cole'un babası Pike yetişiyor. Jordan, Pike'in evinde kalmaya başlıyor. Ordan da aralarındaki aşk alevleniyor falan filan.
Kız asla ne istediğini bilmiyor. Madem bir karar aldın arkasında dur. Onun dışında Jordan ve Pike'in bir kimyası vardı onu göz ardı edemem ama yaş farkı sürekli göze battı. Bazı sahnelerde iğrendim resmen. Kitap okurken kitabın içine girebilmek, adapte olabilmek için kendimi ana karakterin yerine koyarım. Belki de bu yüzden bu kadar sevmedim bilemiyorum. Sevenleri de mevcut ama benim açımdan böyle iyi okumalar
Puanım: 7/10
Serinin ikinci kitabıyla geldim. Yazar gerçekten akıcı yazıyor bunu söylemem gerek. Birinci kitaba baktığımda ikisini de aynı seviye de sevdiğimi söyleyebilirim. Yinede bu kitabı bir tık daha düşük buldum.
Bu kitapta Eden ailesinden Knox'un hikayesini okuyoruz. Knox, ailesinin otelinde şef olarak çalışıyor. Biraz daha kendi halinde takılan, sakinliği seven bir adam. Knox, kardeşi Eloise'in isteğini kıramayıp şehirden gelen bir misafirin kendi çatı katında yaşamasına izin vermek zorunda kalır.
Memphis, iki aylık bebeğiyle New York'tan Montana'ya taşınır. Şehirdeki zengin hayatını bazı sebeplerden dolayı geride bırakarak bebeğiyle birlikte yeni bir sayfa açar. Memphis bekar bir anne olarak çocuğuna bakabilmesi için iş bulması lazımdır. Eden'ların otelinde temizlikçi olarak iş bulur. Sırf bebeği Drake'e daha iyi bir hayat sunabilmek için Montana'ya çalışmaya gelir. Bebeğiyle birlikte kalabileceği tek yer ise Eloise'in bulduğu Knox'un çatı katıdır. Knox ve Memphis, iki yaralı kalp...
Başlarda Memphis'e daha çok ısınmıştım ama hikayenin gidişatında ondan biraz soğudum. Yine de beğendiğim kitaplara girebilir. Seriye devam edeceğim:)
Puanım: 10/10
Kitap okuma alışkanlığımı kazandığımdan beri 10 puan verdiğim ilk fantastik kitap oldu kendisi. Kitap adeta her yerde karşıma çıktı. Herkes kitabı almak istiyor, alanlar öve öve bitiremiyor. Aslında başlarda biraz önyargılıydım, yine şişirilmiş bir kitaptır dedim ama yanılmışım. Gerçekten övgüyü hakeden bir kitap.
Puanım: 7.9/10
Genel olarak bu tarz seri kitaplar ortalama oluyor ama bu kitap beni şaşırttı. Fazla bir abartısı veya eksiği yoktu, her şey kıvamındaydı.
Kitabımız bir kasabada geçiyor. Ana karakterimiz Winslow Quincy, Montana'ya polis şefi olarak geliyor. Kasabaya geldiği ilk gün gittiği barda Griffin Eden ile tanışıyor. Birbirlerini turist sandıkları için bir gece geçiriyorlar. Ertesi gün Winslow göreve başladığında ikili tekrar karşılaşıyor. Hemen ardından ise kasabada bir kadın ölü bulunuyor. İntihar ederek öldüğü söylense de Winslow bunu kabul etmiyor ve araştırmaya başlıyor. Bu süreçte Winslow ve Griffin birbirlerini daha yakından tanıma fırsatı buluyorlar.
Kitapta polisiye olsada polisiye ağırlıklı bir kitap değildi. Daha çok romantizim ağırlıklıydı. Sadece sonu yine aceleye getirilmişti. Biraz daha özenilebilirdi yine de tavsiye ederim efenim
Puanım:6.2/10
Ben yine bu kitapta da ağlamadım. Aslında çok umutluydum herkes şarıl şarıl ağladığı, çok beğendiği için ama olmadı:( Karakterleri bir sevdim bir sevemedim. Hepsinin bir yönü beni gıcık etti.
Ana karakterimiz Kacey, annesi ve babası tarafından 17 yaşında evden atılmıştır. Arkadaşı Lola onun elinden tutmuş ve bir müzik grubuna gitarist olarak almıştır.
Diğer bir ana karakterimiz Jonah ise kalp nakli olmuş ve vücudu yeni kalbini kabul etmediği için sayılı ömrü kalmıştır. Jonah ölmeden önce dünyaya bir iz bırakmak istemektedir. Bir yandan limuzin şoförlüğü yaparken bir yandan da cam sanatıyla ilgilenir. Yine bir gün limuzin şoförlüğü yaparken bir rock grubunu almakla görevlendirilir. Ama oraya gittiği zaman grubun gitaristini kendinden geçmiş bir halde sarhoşken bulur. Onu o halde bırakmaya gönlü razı gelmez. Paparazilerden de korumak için onu evine götürür. Sonrasında ise olaylar gelişir.
Kacey'e çok ısınamadım nedense. Asla güven vermedi bana. Onun dışında ben kitabı bir kitap sanıyordum. Maalesef seriymiş ve ikinci kitabın konusu beni derinden yaraladı. Gereksiz uzatılmış ve seri olmuş. Ama bu kitabı tavsiye ederim. Birinci kitabı okuyup ikinci kitabı okumayabilirsiniz. İyi günlerrr:3
