Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Memento mori

-baska bir sefer yine buna benzer bir iş çıkarsa, asıl güçlü olan kardesimdir aklınızda olsun,bir Türk kadar güçlüdür!
Sayfa 635 - Cilt1Kitabı okuyor
Reklam
Bize gelince, düşüncelerimizi açıklamayı başka sefere bırakarak, inanmak ve sevmek gibi iki devindirici gücün yokluğunda, insanın çıkış noktası, gelişmenin ise hedef noktası olabileceğini anlamadığımızı belirtmekle yetiniyoruz. Gelişme hedeftir, ideal örnektir. Ideal nedir? Tanrı'dır. Ideal, mutlak, mükemmeliyet, sonsuzluk aynı şeylerdir.
Sayfa 611 - Cilt1Kitabı okuyor
Geçmişe Hangi Koşullar Altında Saygı Duyulabilir? İspanya'da geçmişte, Tibet'te ise bugün hâlâ var olan manastır düzeni uygarlık için bir veremdir. Yaşamı durdurur. Nüfusu azaltır. Münzevilik ve hadımlık Avrupa için bir felaketti. Buna bilince uygulanan şiddeti, zorlama ibadetleri, sırını manastıra dayayan feodaliteyi, yaşça büyük çocuklarını manastıra aktaran aileleri, sözünü ettiğimiz vahşetleri, çilebaneleri, kapalı ağızları, duvar örülmüş beyinleri, sonsuz yeminle hücreye kapatılmış onca bahtsız zekâyı, ilk cüppelerin giyilişini, ruhların canlı canlı gömülmesini, bireysel işkencelerin ulusların çöküşüne eşlik etmelerini ekleyin, kim olursanız olun insanlığın icadı o iki kefenin, yani cüppe ve peçenin önünde titrediğinizi hissedeceksiniz.
Sayfa 603 - Cilt1Kitabı okuyor

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Saatler boyunca onun bebeğini giydirip soymasını izleyen, şarkılarını dinleyen Jean Valjean artık yaşamı önemsiyor, insanların iyi ve adil olduklarını düşünüyor, kimseyi suçlamıyor, bu çocuğu sevdiği için çok yaşlanana kadar yaşamamak için bir neden bulamıyor, geleceğinin Cosette'in yaydığı parlak ışıklarla aydınlandığını görüyordu. Bazen en mükemmel insanlar bile bencilce düşünmekten uzak duramazlar. Ara sıra onun ileride çirkin bir kız olacağını bir tür keyifle düşünüyordu.
Sayfa 519 - Cilt1Kitabı okuyor
Ona okuma yazma öğretmeye başlayan Jean Valjean, bazen çocuğa sözcükleri heceletirken, hapishanede okuma yazma öğrenmesinin amacının insanlara kötülük etmek olduğunu hatırlıyordu. Şimdi ise amacı bir çocuğa okumayı öğretmekti. Bu nedenle yaşlı kürek mahkûmunun yüzüne meleklerin düşünceli gülümsemesi yayılıyordu.
Reklam
Ve aslında, Jean Valjean'ın Chelles ormanının karanlığında elini kavradığı anda Cosette'te bıraktığı gizemli izlenim yanılsama değil gerçekti. Bu adamın bu çocuğun kaderine girişinde Tanrı'nın müdahalesi vardı.
Sayfa 517 - Cilt1Kitabı okuyor
Doğanın Jean Valjean ile Cosette arasına yerleştirdiği elli yıllık derin uçurumu dolduran kader, bir yas duygusunun benzerliğini paylaşan, yaşları farklı ve köklerinden koparılmış bu iki varlığı karşı konulmaz gücüyle birleştirip birbirlerine bağlamıştı. Gerçekten de biri diğerini tamamlıyordu. Cosetre'in içgüdüsü bir baba, Jean Valjean'ın içgüdüsü bir evlat arıyordu. Karşılaşmaları onlar için bir buluşma anlamına geldi. Ellerinin bir araya geldiği o gizemli anda bir birleriyle kaynaştılar. Bu iki ruh birbirlerini fark ettiklerinde birbirlerine ihtiyaç duyduklarını anlayıp sıkıca kucaklaştılar. Sözcükleri en anlaşılır, en yalın halleriyle kullanırsak
Sayfa 517 - Cilt1Kitabı okuyor
Şeytan ara sıra Thénardier'nin yaşadığı batakhaneye gelip igrencligin bu basyapitinin önünde hayallere dalıyor olmalıydı.
Bu küçücük yaşlarda, kendilerini insanların arasında çırılçıplak hisseden ve tanrıyı terk eden bu ruhlarda ne fırtınalar eser?
Sayfa 454 - 1.ciltKitabı okuyor
Bu 1823 yılının ekim ayının sonuna doğru Toulon sakinleri, daha sonra Brest'te Deniz Harp Okulu öğrencilerine tahsis edilen ve o zamanlar Akdeniz filosuna dâhil olan Orion savaş gemisinin büyük bir fırtınanın ardından onarılmak üzere limana girdiğini gördüler. Denizin korkunç dalgalarının epeyce hırpaladığı gemi, limanda büyük ilgi uyandırdı. Bilemediğim bir sancağı taşıdığı için on bir top atışıyla selamlanan bu gemi, toplamda yirmi iki edecek şekilde on bir pare top atışıyla bu selama karşılık verdi. Kraliyet törenlerinin ve askerî törenlerin nezaketi sembolize eden karşılıklı gümbürtü alışverişlerinde, liman ve kale ritüellerinde, güneşin her doğuş ve batışının kaleler ve savaş gemileri tara- fından selamlanmasında, limanların açılış ve kapanışlarında vs., kısacası uygar dünyada toplamda her yirmi dört saatte gereksiz yere yüz elli bin top atışının yapıldığı hesaplanmıştır. Bir top atışının altı franka mal olduğu düşünülürse, her gün dokuz yüz bin, her yıl yaklaşık üç yüz milyon frankın buhar olup uçtuğu söylenebilir. Bu sadece bir detay. Bu arada yoksullar açlıktan ölürler.
Sayfa 435 - Cilt1Kitabı okuyor
Reklam
Waterloo gibi bir çatışmada, rastlantıların olağanüstü inceliğini her şeyden üstün tutuyoruz. Gece yağan yağmur, Hougomont duvarı, Ohain hendeği, top seslerini duymayan Grouchy, Napoléon'u yanıltan, Bülow'un yolunu aydınlatan rehberler; tüm bu felaketler mükemmel bir şekilde düzenlenmiştir.
Tarihi şaşırtan bu karmaşanın, bu vahşetin, bu kahramanlığın en yüce mertebesinden yıkıntıların arasına düşüşün bir sebebi yok muydu? Vardı. Devasa bir gerçeğin gölgesi Waterloo'ya düşmüştü. Bu, kaderin günüdür. O günü insanüstü bir güç yarattı. Başların korkarak öne eğilmesi, büyük ruhların kılıçlarını teslim etmesi bu yüzdendir. Avrupa'yı fethedenler karanlıkta korkunç bir varlığı hissederek hiçbir şey söylemediler, hiçbir şey yapamadılar. Hoc erat in fatis(kaderlerinde bu yazılıydı).10 O gün insanın dünyaya bakış açısı değişti. Waterloo XIX. yüzyılın menteşesidir. Büyük yüzyılın iktidara gelmesi için büyük adamın ortadan kaybolması gerekiyordu. Bu görevi kendisine karşı konulamayan biri üstlendi. Kahramanların paniği bu şekilde anlaşılabilir. Waterloo Savaşı'nda buluttan öte bir göktaşı vardı. Tanrı oradan geçmişti.
Sayfa 404 - 1.ciltKitabı okuyor
Hayattan korkmayın cocuklar ! İyi, doğru bir şey yaptığınız zaman hayat öyle güzel ki!
Sayfa 1025Kitabı okudu
Çeşitli hakların yanı sıra bize büyük ödevler yükleyen, gerçek hayatta tam bir insan ve Hıristiyan olmak istiyorsak ancak aklın ve denemenin süzgecinden geçmiş, iyice çözümlenmiş fikirleri uygulamalıyız. Kısacası, başkalarına kötülük etmemek, kimsenin mahvına sebep olmamak için aklını yitirmiş, kendini bilmez ya da hayal dünyasındaymış gibi değil, sağduyumuzla hareket etmeliyiz. Ancak böyle davrandığımız zaman mistik inançlara körü körüne bağlanmak yerine akla uygun salt insan severliğimizi gösteren, gerçek Hıristiyan eserleri yaratmış olacağız...
Sayfa 987Kitabı okudu
İçlerindeki insanı gizler,ihtirasların hepsi çabuk tatmin edilip geçer,fakat asil ruhlu, güzel bir varlığın yanında bu dış görünüşü kaba, haşin adamlar bir kalkınmayla düzelip iyileşmek,yükselmek, namuslu olmak imkanı aramaktan hiç vazgeçmezler, demin alay edilen "yüce ve güzel" deyimindeki gibi olmak isterler.
Sayfa 985Kitabı okudu
2.794 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.