Kendinizi asla küçümsemeyin, tavırlarınızı yılgın tutmayın, çünkü dava bir adamla başlar ve o kişi, 'Ben varsam, bu dava vardır,' dedikçe, gerçek manada sorumluluk sahibidir.
-Başını kaldırmadan ''Karın sessizliğini bilirim,'' diyor Vehimi, ''lakin güneşin de mi sessizliği var devletlum?'' -''Var ya, hem de karın sessizliğinden çok daha boğucu bir sessizlik. Karın sessizliği içindeki dinginliği;güneşin sessizliğiyse korkularını uyandırır.''
-Halk dediğin, binbir başlı canavar öyleyse Hamdi.
-Öyledir, ancak haksızlık etme. Türk milleti seçkin ve basiretlidir. Her daim ilahi bir sevkiyatla hakkın ve mazlumun yanındadır. Tarihi az da olsa bilen insaflı insanların yadsıyamayacağı bir hakikattır bu.
Düşmanımızın niyetini derhal anlayabilir ve tedbir alabiliriz; zira önyargıları, zaten düşmanlıklarının esas sebebidir. Ancak dostlarımızın önyargıları derinlerde gizlidir. Zorlu bir fitne peyda olmadıkça, dostumuzu, düşmanımızdan daha zor tanırız.
Okay Tiryakioğlu'nun Çelik Hilal Günlükleri serisinden kitap. Sürekli vehimlere düşmesinden kendisine Vehimi lakabı verilmiş Çelik Hilal Teşkilatı'nın kurucusu Orhun Çelebi'nin Yavuz Sultan Selim Han döneminde Demir Haç ve Yavuz'un İslam Birliği'ni sağlama amacıyla rakibi olan Memlüklere karşı giriştiği mücadeleler konumuz.
Bir bakıyoruz Kudüs Vikarı Kardinal Garcia'nın Haçlı birliği sağlamasını önlemeye çalıyor Vehimi, bir bakıyoruz kalbiyle didişiyor ve tabii ki Yavuz Selim Han'ın zaferi sonrası Kutsal Emanetlerle bizzat ilgileniyor.
Tarihi roman konusunda usta olan yazarın anlatımıyla tarihin içinde Vehimi Orhun Çelebi ile dolaşırken Selimi'nin gazellerinin bizlere eşlik etmesi bizleri iyice kendisine bağliyor.
Kıbrıs 1571 yılında fethedilip 1878 yılında İngiltere'nin kiralık olarak himayesine geçene kadar Osmanlı toprakları içerisinde bulunmuştur. Adadan Türk askerinin çekilmesi ile adada huzur bozulmuş, Rumlar arkasında Avrupa'nın şımarık çocuğu Yunanistan ile birlikte Enosis'i gerçekleştirme yolunda katliamlara girişmişlerdi. Sonuç olarak 20 Temmuz 1974 tarihinde Türkiye 1963'te imzalanan Garanti Antlaşması gereğince adaya müdahalede bulunuyordu.
Kitap işte bu dengelerin 2002 sonrası nasıl değiştiğini ve ülkelerin uyguladığı politakaların nelere sebep olduğunu anlatıyor. Bu tarihten sonra başa gelen Türk hükümetinin AB yolunda Kıbrıs'ı nasıl feda etmeye hazır olduğunu gözler önüne seriyor. Bir tuzak olan Annan Planı'nı kabul eden KKTC olmasına rağmen Rum kesiminin AB'ye alınmasının politik olarak dönemin hükümetinin hatası olduğu vurgulanıyor.
Rumların çözüm için şartları hiç değişmezken hep taviz vermesi gereken tarafın KKTC olması bu yolu hep tıkamıştır.Rumların istediği Türk askerinin adadan çekilmesi şartı eski Rum katliamlarına rağmen ne kadar kabul edilebilir. 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'nin eşit bir tarafı olan Kıbrıs Türkleri nasıl azınlık statüsünü kabul edebilir.
Kendisi de bir Kıbrıs gazisi olan yazar bunları ve çok daha fazlasını kitabında bizlere anlatmış.
Fakat bunları söylerken kitabın bir çok yerinde sürekli olarak aynı olaylar anlatılamış ve gereksiz bir uzatma söz konusu olmuştur. İkilemelerin arasına virgül konmasının sebebini ise çok merak etmekteyim.Bu benim için kabul edilmesi zor bir konu. Yazım konusunda da hatalar yer bulmakta kitapta.