Ömür bahçesinin gülü solmadan
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Ecel bir gün bize gelip çatmadan
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Nice gaflet ile mağrur olursun
Kervan geçer gider yolda kalırsın
Billahi sonra çok pişman olursun
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Dolu rüzgarla çıkıp ufka giden yelkenli!
Gidişin seçtiğin akşam saatinden belli,
Ömrünün geçtiği sahilden uzaklaştıkça
Ve hayalinde dolan aleme yaklaştıkça,
Dalga kıvrımları ardında büyür tenhalık,
Başka bir çerçevedir, gitgide, dünya artık.
Daldığın mihveri, gittikçe, sarar başka ziya;
Mavidir her taraf, üstün gece, altın derya...
Mutsuzluktan söz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
sevgim acıyor
Biz giz dolu bir şey yaşadık
onlar da orada yaşadılar
Bir dağın çarpıklığını
İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı, bulanık bir göl gibi.. Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi. Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı. İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı.
Kurmadığın her cümle için ruh kendine yeni ifade yolları arar. Bazen bir şarkıda, bir yazıda, bir fotoğrafta ya da sadece duruşun ve bakışınla... Her söylemediğimiz şey için yeni bir yol arasaydık, bugüne kadar söyleyip geçtiğimiz şeylerin ne kadar boşa gittiğini görmüş olmazmıydık?
Yıldızsız bir geceydi
Bir dağ çiçeği gibi şimdiden hasretteydim
sürgündüm çok uzaklardaydım,
Ve gözlerindi sürgün sebebim..
Çok çabuk çekildin hayatımdan
Kaderle el eleydin,
Bense kederle sarhoş...
Yarım kalmıştı hikayemiz
Göçmen kuşları gibi gelip geçtin bu şehirden
Belkide hayatımdan
Duymadın haykırışımı, acılarımı,
Benimsin sanmıştım uçtun avuçlarımdan
Tutamadım, gitmede diyemedim
Olamadın bir yıldızın kayışı kadar hayatımda
Zaman çok kısaydı bizim için
Yetmedi gözlerimizden yaşı silecek kadar
Nede elveda diyebilecek kadar...
Abdülhak Hamit Tarhan