Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Baran

Baran
@Baran48
"sabahları sökün eylerken şafak güneşinin sıcaklığını iyi sakla yine geleceğiz!"
361 okur puanı
Ocak 2018 tarihinde katıldı
Baran yorumladı.
Film önerilerinizi yorumlara bekliyorum.
Baran okurunun profil resmi
Gelincik, germinal, duvar, görünmeyen misafir, baran, kurak günler, abluka, joker
Trem okurunun profil resmi
Teşekkürler.
Reklam
Baran yorumladı.
Aşk zordur. Aşkı ancak serseri ruhlu kişiler yaşayabilirler. O bizden azçok bir gözüpeklik bekler. İnsanların çoğu aşkı yaşamaktansa onu filmlerde,romanlarda, şiirlerde görmek isterler. Kimileri filmlerde gördükleri oyunculara aşık olurlar da gerçek aşkı yaşamayı göze alamazlar. Gerçek aşk yakıcıdır, ezicidir, insanı sonu belirsiz bir yere sürükler.
Sayfa 97 - Bulut yayıncılık 4. BaskıKitabı okudu
Baran okurunun profil resmi
“ Aşka ömür biçilmez! Süre biçilen yerde ise aşk yoktur. Sorunuz karşı cinse duyulan sevginin yoğunlaşmış biçimi olarak aşkla sınırlı. Oysa aşk olgusu bunun üstünde bir varoluş, bir kültür meselesidir. Kısaca, hangi kültürü taşıyorsanız, o kültürün "aşk” olgusunu yaşarsınız... Bu halkın Ferhat ile Şirin'i, Leyla ile Mecnun'u, Mem u Zin'i vardır. Ve halkın yaşattığı bu destanlarda, bu kültürde aşkın ne süresi vardır ne de sonu. Bu, kadın ve erkeğin birbirini sevmesindeki niteliktir, düzeydir. Bu nitelik aşktır... Marks'ın dediği gibi; “burjuvazi gölgesini satamadığı ağacı keser”. Burjuvazinin dünyasında Ferhat ve Şirinlerin sevda ağaçları tüketim kültürünün balta darbelerine maruz kalır. Aşk bir varoluş biçimidir derken, aşkı karşı cinslerin ilişkisi anlamında daraltamayız. Aşk hali ya da aşıklık; hayata, halka, insanlara, doğaya, kavgaya ve bir insana… kısaca seni vareden her şeye insan olmanın erdemiyle yaklaşabilmektir. Bu hali kişiliğe dönüştürmüş onurlu bir insanın karşı cinsle sevgiye, güvene, paylaşmaya, sadakate ve sonsuzluğa dayalı kuracağı karşılıklı ilişki de elbette aşka tekabül eder. Bugün insanlarımızın kafasına aşkın ömrü şu kadar gündür, aydır, yıldır teranelerini sokanların hayatına bakın. Burjuvazinin allayıp pulladığı Televole ilişkilere bakın. Küçük-burjuva aydın, sanat takımının yaşadığı alçalmaya bakın. Bu kesimlerin hiçbiri gerçek aşkı, sevgiyi, bağlılığı, mutluluğu yaşamamıştır, bilmezler. Onlar aldatmayı yaşar, onu yazarlar, köpekleşirler ve bu matah bir şeymiş gibi köpekleşmelerine “aşk” adı verirler...."
Baran yorumladı.
Sigara içmek kanser riskini çok büyük oranda artırır, üstelik sadece akciğer kanserini de değil, mesane, boğaz ve diğer organlarda oluşabilecek kanserleri de. Fakat mantık bizlere, sigara içmenin, tek başına, bu habis tümörlerden hiçbirinin sebebini oluşturamayacağını söylüyor. ... David Kissen, akciğer kanserine yakalanmış hastalarda sıklıkla, duyguları "frenleme" eğilimi görüldüğünü yazmıştır. Kissen yaptığı birkaç çalışmada, akciğer kanserli hastaların "habis tümör gözlenmeyen akciğer hastalarına ve normal kontrol gruplarına kı­yasla, duygu ifadesi bakımından zayıf ve kısıtlı bir üretim içerisinde olduğu" şeklindeki klinik izlenimlerinden bahsetmiş­tir. Kissen'in tespitlerine göre, akciğer kanseri riski, duygularını etkili bir şekilde ifade etme yetisinden yoksun erkeklerde beş kat daha fazlaydı.
Sayfa 123 - İletişim yayınlarıKitabı okudu
Baran okurunun profil resmi
Vücudumuzda ‘bağımsız’ gibi görünen sistemlerin, aslında evrim süreci içerisinde karşılıklı etkileşimlerden beslendikleri, niceliksel gelişmenin nitel sıçrayışlara neden olduğunu görürüz. Çevirisini yaptığım bir kitapta; duyu sisteminin önemi ve diğer sistemlerin doğuşu, gelişmesi üzerinde çok önemli bir vasfa sahip olduğunu anlatıyor. Genetik araştırmalar içsel mekanizmaların, hareket ve titreşimi kaydetme yeteneğine sahip olan ilkel dokuma alıcılarından evrimleştiğini göstermektedir. Primitif balıkların vücutlarının yan kısımları boyunca saç benzeri dokunma alıcı çizgisi vardı. Alıcılar, etrafındaki potansiyel avcıları, ona yaklaşan sudaki dalgalanmaların titreşimlerinden tehlikeye karşı uyarırdı. Zamanla gelişen tüy hücresi alıcıları, balığın kafasına giden/göç eden sıvı dolu zarlar haline gelir ve kafanın kemikli yapılarında keselerle çevrili hale gelir. Balığın çevresiyle ilgili daha doğru algı verir. Akabinde bu süreç iç kulaktaki yerçekimi alıcılarının öncülüdür. Diğer yandan bebeğin anne karnındaki gelişimi, titreşimi işleme yeteneği bu ilkel durumu yansıtıyor. Anne karnındaki 1. Ayında işitme ve vestibüler sistem, işitme kesesinden -yerçekimi alıcılarını da içeren sıvı dolu keseler- ortaya çıkar. Yapılan araştırmalar deri ve kemiklerin ilk ilkel ses alıcıları olduğunu belirtiyor. Anne karnındaki bebekler iç kulağın gelişiminden aylar öncesinde bile düşük frekanslı seslere tepki verdiklerini gösterdi. Bu bağlamda, terapik dinlemenin ( bir ses türü –klasik,jazz müzikleri ya da doğa sesleri ile elektronik tınılarla birleştirilmiş müzik) duyu bütünlemeye, vestibüler sistemlere, sosyal katılım, işlevsel aktiviteyi olumlu anlamda geliştirdiğinden, down-sendromlu, otizmli ya da genel anlamda gelişme sorunları yaşayan çocukların gelişim süreçlerinde kullanılan müdahale yöntemlerinden biridir. Not: Kitabı okumadım bununla beraber bahsettiğin kanser nedenleri üzerinden, duyu sistemleri üzerinden örneklendirmek istedim.
Z.K okurunun profil resmi
Teşekkür ederim 🙏

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ahmed Arif - Anadolu
Beşikler vermişim Nuh’a Salıncaklar, hamaklar, Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır, Anadoluyum ben, Tanıyor musun ? Utanırım, Utanırım fukaralıktan, Ele, güne karşı çıplak…
Baran okurunun profil resmi
Anlıyor musun?
131 öğeden 1 ile 5 arasındakiler gösteriliyor.