Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Barış arıcı

Barış arıcı
@Barisarici01
1 okur puanı
Aralık 2023 tarihinde katıldı
Hedonizm, egoizm ve kariyerizm çağındayız. Çağımızın ölümcül putu bunlar.
Reklam
Dünyaya rasyonel bir gözle bakan kişiye, dünya rasyonel bir bakış açısı sunar.
Sınırsız Hipergamik fırsatçılık, kadınların erkeklere yönelik en kötü gaddarlıklarının çoğundan sorumlu olsa da, Hipergami kendi başına insan türünün evrimleştiği çerçevedir. Hiçbiri iyi ya da kötü değildir, ancak nasıl değerlendirildiklerine ve nasıl uygulandıklarına göre bu hale gelirler.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsanlar sık sık "başarmanın" nasıl bir his olduğundan bahseder­ler ama yola koyulmak bir yere varmaktan çok daha değerlidir. Eğer fazla erken başarır ya da fazla erken varırsanız işte o zaman gidecek başka yeriniz kalmaz. Başarı da tıpkı sevgi gibidir kıymetini herkes bilmez, ona sahip olanlar bile. Dahası, yaşamak daima ileriye bakmak, yola devam etmektir. Asla arkanıza bakmayın çünkü o zaman kendinizi kaybolmuş hissedebilirsiniz.
Yaşam, bize bütün kitapların öğrettiğinden daha çoğunu öğretir. Çünkü yaşam, bize karşı direnir. İnsan, ancak engellerle karşılaşıp onları aşmaya çalıştıkça kendini tanıyabilir,"
Reklam
Zehrin zehir özelliği, doza bağlıdır. Yüksek dozda mutluluk sorgulaması hayatı mahveder, zira aşırı büyük umutlar ancak acı verici hayal kırıklıkları doğurur. Uygun dozda bir mutluluk sorgulaması ise, günlük hayata hoş bir değişim getirir. İnsan gündelik hayatın griliğine nasıl biraz renk katabileceğini bilirse -lezzetli bir yemekle, endişelerden uzak bir gevezelikle ve daha birçok şeyle-, mutluluk mümkün hale gelirr.
Haşa zulm etmez hiç, kullarına Hüdası! Herkesin çektiği, kendi işinin cezası!
Bazı acılar zamanla insana acı vermez, mutluluk verir, Mavi haptan kırmızı hapa geçmek gibidir...
Kadınların maskülenleşip erkeklerin feminenleştiği yahut oğlan çocuğu olmaktan kurtulamadığı bir zamanda yaşıyoruz...
Bütün dünya kazananları sever ve kimsenin kaybeden biri için zamanı yoktur.
Reklam
Orta yaşın tam olarak ne zaman başladığını kestirmek, bence mümkün. Hayatınızı irdelediğiniz andır o ve açılan olasılık kapılarıyla artan fırsatlardan ziyade çevrenizin yeni yeni bilincinde, uykudan henüz uyanmışsınız ya da karaya vurmuşsunuz gibi bir hisse kapılırsınız. İşte buradayım, dersiniz kendi kendinize. Demek bu hale geldim. Durumunuzun -fiziksel, entellektüel, sosyal, finansal olarak- tamamıyla değişken olmadığını; halihazırda yaşanmış şeylerin, hikayenin geri kalanını büyük ölçüde belirleyeceğini anladığınız ilk andır.
Nasılsın? Sorusundan daha derin bir soru olabilir mi? Bilindik şeyleri söyleyivermek tembellik gibi geliyor, bu yüzden içime bakıyorum ve bu her zaman kötü bir fikir oluyor. Hisleri aramak, bir gemide yoğun sise fener tutan bir gözcü olmak gibidir. Elini uzatsan dokunacakmışsın gibi duran nesneler, karanlığa geri çekilir ya da kendilerini ejderhalar gibi gösterir.
Ramazan bitti fakat Allah’ın senin üzerindeki hakkı bitmedi. Ölüm seni buluncaya dek bu haktan mazur değilsin. Ve bil ki ameller yalnızca Allah için yapılırsa kabul olunur. Yerin ve göklerin Rabbi olan yüce Allah Ramazanda ve sonrasında yapacağımız amelleri katında kabul etsin Âmin yaRabbi
Kalbimizde Allah'ın rızasına aykırı olarak beslediğimiz her bir duygunun gönül dünyamızı bulandırması için ona açtığımız bir kapıdır adeta. Kardeşleri Yusuf'a karşı o kadar büyük bir haset beslemişler ve bu hasetle gözleri ve gönüllerini öyle bir kör etmişlerdi ki gönülleri şeytanın bir talan alanı haline gelmişti. Onun için en büyük cihat insanının kendi nefsiyle yaptığı cihattır. Bu mücadele cihad-ı ekberdir. Nefisle yapılan cihat aynı zamanda şeytanla yapılan cihattır.
İnsan, hayatı yaşamak için doğar, ancak her şey ona bağlıdır. Onu ıskalayabilir.Nefes almaya devam edebilir; yemeye devam edebilir; yaşlanmaya devam edebilir; mezara doğru ilerlemeye devam edebilir... ama bu hayat değildir, bu kademeli ölümdür.Beşikten mezara, yetmiş yıllık kademeli bir ölüm.
Ruhun olgunluğu, içindeki gökyüzüne dokunuyor. Bir kez içindeki göğe yerleştin mi, bir yuva buldun mu eylemlerinde ve davranışlarında muhteşem bir olgunluk yükselir. O zan yaptığın her şeyde bir zarafet vardır. O zaman yaptığın her şeyin ta kendisi bir şiirdir. Şiiri yaşarsın; yürümen dans olur; sessizliğinse müziktir.
Reklam
Söylediğimiz ve yaptığımız şeylerin gereksiz olanlarından vazgeçersek, hem boş zamanımız hem huzurumuz artar. Bu yüzden her seferinde şunu hatırlamak gerek: Bu gereksiz bir şey mi? Fakat yalnızca yaptığımız gereksiz işleri değil, gereksiz düşüncelerimizi de azaltmamız gerekir, böylelikle bunları gereksiz işler izlemez.
Bir musikî parçasının ruh okşayıcı güzelliği notalar sayesinde gerçekleştirildiği gibi ahkâm ve ameller de ancak adab-ı muaşerete riayetle güzelleşir, takdir edilir
Annelik tehdidi altında” diye bir cümle kursak, abartı söyleniyor mu bilmiyorum… Ama sonuçta bir gerçek var ki, kadının liberal limanlarda özgürlük ve özgürlük arayışı giderek “daha ​​az anne” ve “daha ​​az eş” büyüyüp hızla hazırlıyor… Hatta kadının liberal limanlarda özgürlük ve özgürlük arayışı çekinen, korkan, kaçınan bir ruh haline dönüşüyor… Batı kadının yüceltti ama anneliği aşağıladı… Kariyeri, konumu, konforu, kâr ve kazanç için çırpınan iş kadının, anneliği erteliyor… Çalışma hayatı sürecinde fitrattı ile nasıl çatıdığını ve uzaklaştığını fark etmiyor… İş kadınının olmayı başaranlar , anneliği saymıyor, özgürlüğün tadını çıkarmak için çırpınıyorlar… Dışarının çekim gücü çok güçlü… dışarıda huzur arayanlar modernizmin evsizliğine kurban gidiyor… Seküler salvolar, feminist rüzgarlar, açık yozlaşma, kadın erkek ihtilafı ile birlikte rollerin karışmasına, meşruiyet zeminin kaymasına neden oluyor… Erkeksi kadınlar , kadınsı erkeklerin dünyasında annelik tükeniyor… Şu gerçek unutuluyor… Kadın kadındır, erkek erkektir… Karşılıklının eşiti değil alternatifidir… Mümin erkekler, mümin kadınların birbirlerindendir… Biribirlerinin kardeşleridirler… Biribirlerinin velileridir… Biribirlerinin görünümleridir… Birbirlerinin rakibi değil refikidirler… Birbirlerinin hasm
Annelik tehdit altında” diye bir cümle kursak, abartı sayılır mı bilmiyorum… Ama bildiğim bir gerçek var ki, kadının liberal limanlarda özgürlük ve eşitlik arayışı gittikçe “daha az anne” ve “daha az eş” sonucuna hızla hazırlamaktadır… Hatta zamanla annelikten ürken, çekinen, korkan, kaçınan bir ruh haline dönüşmektedir… Batı kadını yüceltti ama anneliği aşağıladı… Kariyeri, konumu, konforu, kâr ve kazancı için çırpınan iş kadını, anneliği erteliyor… Çalışma hayatı sürecinde fıtratı ile nasıl çatıştığını ve uzaklaştığını fark etmiyor… İş kadını olmayı başaranlar, anneliği işten saymıyor, özgürlüğün tadını çıkarmak için çırpınıyorlar… Dışarının çekim gücü çok güçlü… Dışarıda huzur arayanlar modernizmin evsizliğine kurban gidiyor… Seküler salvolar, feminist rüzgarlar, açık yozlaşma, kadın erkek ihtilafı ile birlikte rollerin karışmasına, meşruiyet zeminin kaymasına neden oluyor… Erkeksi kadınlar, kadınsı erkekler dünyasında annelik tükeniyor… Şu gerçek unutuluyor… Kadın kadındır, erkek erkektir… Birbirinin eşiti değil tamamlayıcısıdır…
Zalim, gaddar ve hukuk bilmez Amerika'da, Mason ve Museviler lobisi yüzünden Filistinlilerin kan ağlamasına bazı Müslüman devletler gibi kâh ciddi, kah tarafsız, kâh ilgisiz durmaktadırlar. İsrail zalim ve devlet terörü yapan insafsız bir İslam düşmanıdır..
Birinden nefret etmek kendinizi cezalandırmaktır. Uğradığınız bir haksızlığı tekrar tekrar söylemek, zihninizdeki kötü sahneleri tekrar tekrar yapmak, kısır içsel konuşmalara sürüklenmek şimdinin yaratıcı gücünü elinizden alır.
Reklam
Öyle bir hale gelmiş ki, halk arsında namaz külfet olmuş. Bir Namaz kılayım da kurtulayım, diyor insanlar. NAMAZ, Allah'ın huzuruna çıkmaktır. "Huzura bir çıkıp kurtulayım denir mi?
İnsanın nereden gelip nereye gideceği sorusundan, insan kaçıyor. Hayat bu dünya ile sınırlandırılıyor, her şey bu hayata hapsediliyor. Böylece insan anlamını, var oluşunun amacını kaybetmeye başlıyor
İslami kimlik basit bir etiket değildir, bir hakikatin tespit ve tescilidir... İslami kimlik bir kılıf değildir, onurlu bir duruş v sahici bir varoluştur..
Kendimizle yüz yüze geldiğimiz ,sessiz kalabildiğimiz anlar ayırmamız lazım hayatımızda. İnsan hep kitap okumayabilir, bir sohbette bulunmayabilir; ama kendi başına sessizce oturup tefekkür etse dahi hayatına büyük bir anlam katmış oluyor.
Hayata negatif baktığınız zaman hiçbir şey yapamazsınız , eleştiri oku önce sizi deler . Siz dersiniz ki ben karşıdaki adamı eleştiriyorum; ama durum hiçte öyle değildir, o ok önce sizi deler . O adam algılar veya algılamaz hiç önemli değil; ama o sizin içinizde bir ukte olarak oturur