Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm
Sende tattım yemişlerin cümlesini
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar
Ben sana teşekkür ederim beni sen öptün,
Ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün;
Serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim;
Sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata,
Ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta.
Sen bana çok güzeldin, senin ayakların da.
Durdum.
Dinledim.
Güneşler geçti üzerimden. Yağmurlar, rüzgarlar geçti. Kara kara bulutlar gelip durmuştu başımda, derken baktım, onlar da geçti.
Bekledim. Günler geçti üzerimden. Başta saydım bir bir, sonra bıraktım. Aylar geçti. Bir başıma oturup düşündüğüm balkonlardan, serin sessiz yaz akşamları geçti.
Gittim sonra. Şehirler geçti yanı başımdan. Şehirler dolusu insanlar geçti, el sallamadan. Hepsini sevdim.
Çağırdım, ay göründü karşıdan, kuşlar geçti. İnsan yalnız gelmeyeceğini bildiğini böyle fazla çağırır dedim, acılar geçti.
Tanıdığım en güzel insanlar yenilgiyi, acıyı, mücadeleyi, kaybı yaşamış olan ve diplerden çıkış yolunu kendileri bulmuş insanlardır.
Güzel insanlar öylece ortaya çıkmazlar, onlar oluşurlar.
İnsanoğlu bir gün; Virgülü kaybetti: Söyledikleri birbirine karıştı.
Noktayı kaybetti: Düşünceleri uzayıp gitti, ayıramadı onları.
Ünlem işaretini kaybetti bir günde: Sevincini, öfkesini, bütün duygularını kaybetti.
Soru işaretini kaybetti bir başka gün: Soru sormayı unuttu. Her şeyi olduğu gibi kabul eder oldu.
iki noktayı kaybetti bir başka gün: Hiçbir açıklama yapamadı.
Hayatının sonuna geldiğinde Elinde sadece tırnak işareti kalmıştı. "içinde de başkalarının düşünceleri vardı yalnızca."
Alex kanevsky