Öncelikle kitapla hayatı harmanlayarak kendi fikirlerimi arz edeceğim. Başta belirteyim ki sonradan okurken sıkılmayasınız..
Daha önce Tutunamayanlar'ı (benim gibi) okuyanlar gayet iyi bilir ki Oğuz Atay'ın kalemi candandır. Tutunamayanlar'da Selim'e doyamamıșsanız. Tehlikeli Oyunlar'da Hikmet'le tanıştığınıza memnun olursunuz.
Oğuz Atay hayatın içinde daima kendimizle girdiğimiz diyalogları kitaplarında bize yansıtır. Dolambaçsız düz sade bi o kadarda karışık işlerle uğraştığımızı... Bizim dışlanmışlıklarımızın zaman üzerindeki tesirini yazarken ădeta ilmek ilmek atar her kelimesini, o attığı ilmekteki ipler bağlar kitap ilerledikçe ortaya güzel bi motif çıkar sanarsınız... Hayatın kendiside budur ya? Aslında ortada ilmek falan yoktur o söküktür. Oğuz Atay bizi bize yăni kendi hiçliğimizde varolmaya çalışmamızı yansıtır. En azından ben böyle düşünüyorum ve insanlığın nesli tükenmeye yakın olduğu bi' çağdayız. Bu dönemde bu kitabı keșfedip okumuş, okurken yaşamış hatta bununlada kalmayıp kendini bulmuş insanlar olarak toplanalım diyorum tıpkı "Son Yemek"te (Sayfa 426) olduğu gibi.
Okuduğunuz için teşekkürler.