Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.24
Erdi Bilici
Erdi Bilici
@BiliciErdi
180 reader point
Joined on July 2018
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
İslam'ın Orta çağı yoktu, sorusuna gayet güzel cevaplar vermiş. Aslında çağ sıralamasının Avrupa merkezçi bir bakış açısına göre yapıldığı, ve bu çağ sıralamasında Avrupa'da meydana gelen orta çağ sonrası aydınlanma-reform-rönesans döneminin, diğer kültürde olmadığını, diğer kültürlerin de aynı aydınlınma çağını yaşamadan, Orta çağdan kurtulamayacağı fikrinin absürt olduğunu çünkü zaten bu antik çağ tercümelerine sahip çıkan kültürün İslam kültürü olduğu düşüncesi hakim.
Diğer yandan aslında yunun Roma pers antik çağının mirasçısının Avrupa nın olmadığını, bunu yapanın İslam kültürü olduğunu ve o dönemde yazılan çoğu eserin ciddi bir tercüme fırtanası ile tercüme edildiği, daha sonra ise Arapçadan Avrupa ya geçtiğini, Avrupa yı bu konuda eleştiren bir bakış açısına sahip.
Her halükarda bazı soruları cevaplamış olsada yine aynı şekilde, kafanda başka sorulara neden oluyor, mesela yeni bir çağ sıralaması yapsak bile, yine de sanayi devriminin, teknik ve teknolojinin neden Avrupa da gerçekleştiği, ve konjonktür olarak kendimizi daha ileri seviyede gördüğümüz o zaman diliminde bunu neden yapamadığımız, şu an yenik bir medeniyet olarak, ilk nereden başlanması gerekiyor? Tarih yazımında her kanattan saldırı altında olan sadece kendi kültürümüz için demiyorum, tekdüzeleşen dünya için, bunu nerede ve nasıl başaracağımız konusunda ilk nereden başlanmalı?
Fantazi kurgu severler için önerilebicek, bir kitap divyurdu serisinin ikinci kitabı.
Kitabı içeri hakkında konuşmak kitap hakkında ipuçu veya hafif fragman vermek bile, siz okuyucuları kızdıracağından bu konuda yazmayacağım.
Ama evet serinin üçüncü kitabı için güzel bir şekilde sonlandırmış.
Bide en son olarak yinede şarkiyatçı bir bakış açısıyla yazıldığını unutmayalım lütfen..
Oryantalist bakış açısıyla karşı taraftan nasıl göründüğümüzü, bizi nasıl anlamaya çalıştıkları açısından okunmaya değer mi diye baktığımızda, aslında işin özünün her düşünce ve görüşe sahip olan dünyanın en objektifi olduğunu idda eden bir adam da dahi olsa, objektif olamayacağını göstermesi açısından önemli olduğunu düşünüyorum.
Başlangıç olarak kitabın kaynakça kısmının çok başarılı olduğunu dile getiren bu kitap hakkında inceleme yazısında bulunan arkadaşlara katılmıyorum. Zaten kitabı okuduğunuzda beni anlayacağınızı düşünüyorum, hani bir biyografiden çok sanki bir tarihi roman bir öykü yazmış dersiniz. Sadece gözlerinizi açmanız yeterli. Düşünceleri anlattığı kitapta eleştiri adı altında, kaynağı mesnetsiz iddialarda bulunmak bu kadar kolay olmamalı. Zaten çoğu yerde nasıl dedirten bölümlerde, altında herhangi bir kaynakça ibaresi bile bulunmuyor.
Ve üst üst çoğu kez incelenen konu peygamber efendimizin yaptığı evlilikler,, ötesi yok. Bilimsel biyografi yazarı sadece ve sadece bunu vurgulamak için, cinsellik vurgulamak için yazmış dersiniz. Ateist olduğunu belirten bir oryantalist bile hristiyan olmadığını vurgulayan bir nebze olsun diğer şarkiyatçılardan farklı olabileceğini düşündüğüm bir adam bile,, kitaptakı vurguyu cinselliğe vuruyorsa, bunun arkasındaki temel fikri, kötü niyeti siz değerli okuyuculara bırakıyorum.
Okuyun ama düşünürek okuyun, sorgulamayı bırakmadan, okuyun. Bizi realist gerçekçi bulmayan batının kalemiyle yazılan bu kitabın kötü niyetini bilerek okuyun..
Reader Follow Recommendations
Çağdaş yaşam düşüncesi üzürine yazılan, 14 farklı hikayeden müteşekkil, ilk öykü kara kız ve öykünün sonu, açıkça belirtmek gerekir ki, her şeyin, hiç bir şey olmadığı sonucuna vardığını düşünüyorum.Sadece yaşamak için yaşayan, bir mahlukat olmadığımızı bu tip öykülere rağmen, bir kez daha ve yüksek sesle söylemek gerekirse eğer, sen insansın ve bir yaratıcın var, yoksa kurmuş olduğunuz o ahlak sistemi, iyi ve kötüyü ayırt eden o değer yargılarınız nasıl oluştu?
Bir tarih iktisat karışık kitabı, üç seri halindeki maddi Uygarlık ın 15. İle 18 yüzyıl arasındaki avrupa ve dünya ölçeğinde gündelik hayattın yapılarını teknik, teknoloji, nüfus, kullanılan araç gereçler vb. Yapılarla günümüze doğru seyri ve evrimleşmesini konu alıyor, ayrıntılı bilgiler içeriyor. Her okunduğunda farklı bir şey öğrenilebilecek kitaplardan. Keyifli okumalar.
Evet ansiklopedi okumak biraz zor. Tabi burada belirli bir nokta veya konu başlığı seçip, sadece d maddeyle ilgili bilgileri değil de kitabı baştan sona okumak biraz zor. Ama şöyle düşünelim bir bahçeye girdiniz ve binbir renkli çiçekler, vs. ve adını dahi bilmediğimiz daha önce karşılaşmadığımız bir şeyler. Şimdi şunu demeye çalışıyorum aslında hem bir genel bilgi hem de anlamasan dahi bu bühçedeyken içine sinen o güzel koku bile yetiyor. Herşeyi anlamlandırma çabamız bir yana anlamadığımız yerlerde dahi bir koku bırakıyor içimizde. Tabi öğrendiklerin ve sindirdiklerin de cabası. Büyüklüğü görmek istiyorsan, bir oku sabırla oku, gül kokusu içine sinsin:) İyi okumalar..
İslam Ansiklopedisi 1. CiltİSAM / İslam Araştırmaları Merkezi · Diyanet Vakfı Yayınları · 198810 okunma
Bireysel psikolojinin kurucusu tarafından yazılmış. Kurgu olmayan, salt bilgi içeren ve anlatılan bilgilerin ışığında adepte olmanı sağlayan bir kaç vaka (olayla) ilişkilendirilip anlatılan bir psikolji bilim kitabı.
Karakteristik özelliğin doğuştan olmadığını belirtiyor. Ayrıca bir insanı sadece belirli bir olgu ve davranış biçimiyle tanımanın mümkün olmayacağını. İnsanı tam anlamıyla tanımanın mümkün olamayacağını da anlatıyor. Bir insanı değerlendirirken onun en başına süt çocukluğu dönemine orada yaşadığı insanın iç dünyasındaki travmaları hesaba katarak değerlendirmenin doğru olacağına değiniliyor.
Gizemli kapıları açan bir kitap, karakteristik özellikleri öylesine neden sonuç bağlamında anlatıyor ki ağzın açık okuyorsun.
Bu kitabı lisede okumaya çalışmıştım ancak okuyamamıştım. Şimdi neden o dönem okuyamadığımı daha iyi anlıyorum.
Keyifli okumalar.
DİRİLİŞ NEDEN VE NİÇİN
Daha ziyade düşünce ve feslefi bir kitap olarak yorumlanabilir. Farklı açıdan bakmak için, insanın kendi içinde anlam arayışına girmesi gerekiyor.
Şöyle ki bu dünya düzeni için insan olarak yapılması gereken şeyin tüketmek için üretmek feslefesinden ya da intihara ve bir yok oluşa seyredegelen dünya için, üretmenin insan içinden kendi benliği dışına eşyaya ve insan hakikatlerine maddi doyumdan manevi doyuma ve sürekli sürekli tüketen insanın amaç arayan insanın asıl hakikati İslâm da bulabileceklere yazılmış bir eser.
Az ve öz sayfa herkes farklı bir şey anlayabilir. Ama kitabın iyi olması da bence burdan kaynaklanıyor.
Keyifli okumalar.
Senin Gerceğin- Kitabın Gerçeği
Oldukça başarılı bir kitabın, bu kadar az okunması beni düşündürdü. Benim için yaşanmış kurgusal olmayan kitaplar daha fazla insanlara anlatıyor kendini, daha çok anlaşılmayı hak ediyor gibi.
Şimdi bu kitabı okuyunca insan gerçekten sanki sadece filmlerde olabilir dediği, her sene bir defa da olsa dünya gündeminde yada kendi ülkesinin gündeminde olan o Filistin ve İsrail savaşını gerginliği bir kere de olsa bir dakikalık da olsa görüyor. Kimisi bakıp geçiyor, kimisi iç geçirip geçiyor.
Peki ya sen kendin böyle bir savaşın ortasında olsaydın ve Filistinli olsaydın.. Atalar boşuna dememiş ateş düştüğü yeri yakar diye. İnsanoğlu kendi hikayesi olmayan tüm hikâyelere yabancı.
Anlamak için hala çaba sarf ediyorum. Ama bence herkes kendi içine dönüp bakmalı böyle bir şey yaşasaydı kim yazar gibi karar verebilirdi ki.
Biraz barış argümanları ile dolu biraz hümanistlik akıyor kitapta, yaşananların gerçeği daha çarpıcı,kitabın gerçeği ise çok başka.
Gerçeği içinde biliyorsun kitapta değil.
İyi okumalar.
Bir Dostoyevski klasiği daha, boşuna dünya klasiği olmamış bir kitap.
Aslında insanın, psikolojik tahlilerini çok iyi yaptığını biliyoruz yazarın lakin bu kitapta acımasızca yapıyor bunu, diyor ki adeta kusurlusun bunu biliyorsun, kusuruna rağmen mutluluğa erişmek için çabalıyorsun.
Ezilen sensin bilerek dahi olmayacağını bildiğin bir şeyin peşinden koşacağını da biliyorsun. İnsan elbette mutluluğun peşinden koşmalı, lakin bile bile o acınası sevgiye tutunmak niye, Vanya ya neden adaletsiz olunur. Neden bırakılacağını, defalarca affetmeye rağmen, neden sevdiğini bilmediğin halde devam edersin, sevginin nedensiz oluşu...
Peki ya Vanya yı tercih etmeme sebebi neden, mutlu olacağını bile bile sevemiyor insan.
Bazı şeylerin açıklaması çok zor, Dostoyevski yaşadığı o hayatla asla barışık olmamış biri, nasıl olsun,insan kendini bildikçe yaşadığı hayattan zevk alamaz.
Keyifli okumalar.
Dostoyevski bu kitabı herkesin bildiği gibi ticari kaygılarla veya borcu olduğu için 25 günde yazmış. İlginç olan belki burasıdır. Ancak bu kaygıyla bile yazması, yeteneğine gölge düşürmemiş.
Hepimuz kumarbaz olmayı, en azından kazanmayı isteriz öyle tasvir ve tutku dolu anlar anlatıyor ki, gerçekten kendimi kumarbaz hissettim.
Aslolan kazanmak değil, aslolan oynamakta değil, o anı o hissi alabilmek, rulette dönen o topun saniyeler sonra masaya bıraktığın, bıraktıkları o paranın o senin olması veya tüm servetini kaybederken o topun yavaş yavaş dönmesi tüm bunlar olurken de sende oluşan o duygular. Kaderinin o topa bağlanması.
Herkes para kazanır, kimi beyniyle kimi bedeni gücüyle. Sonuçta ortak bir üretkenlik vardır.
Ancak kolay yoldan para kazanma, kazanma isteği ilk çağlardan beridir insanoğlunun vazgeçilmezi. Tüm bunları bilmesine rağmen bunun ne gibi felaketlere yol açtığını bilse bile bu tutkudan, bu arzudan, asla vazgeçemez insanoğlu.
Keyifli okumalar.
Yine Dostoyevski' nin bir öykü kitabı. Çok derinden etkileyici xu beyaz geceler öyküsü bir aşkın yeşilçam gibi dramatize edildiği ancak çok çarpıcı bir öykü.
Ve insan sever, gençken sever, kendi kendini yer, aşkla ilk tanıştığında öyle sudan çıkmış balık gibi olur ki, bu duygu o hayalperest aleminde yaşadığı duygudan bin katlı güzel, öyle heyecanlı.
Ve seçimler, o yaşlarda yapılan seçimler, beklemek, katıksız sevmek, gideceğini tercih edilmeyeceğini bile bile sevmek, ama sonunda olundu değerdi diyebilmek.
Kızı da sevgiyi de, reddilmeyi de, kandırılmayı da aslında sevilmediğini de bile bile, anlamak sevmek.
Marifet sevmekte olsa idi, kalbin şu dünyada saygı görülmesi gereken en yüce varlık olurdu.
Ama sevmek bazen yetmiyor. Yetmeyecek, kader diye birşey var azizim ve seçimleriniz.
Keyifli okumalar.
4 öyküden oluşan bir kitap. Ev sahibesi aralarında en iyisi olduğunu düşündüğüm ve kitabın ismi olan öykü.
Ruh tahlillerine dair benzetmeleri ve seni içine alan o psikolojik analizleri karakterle özleşmeni sağlıyor, sanki öykünün kahramanı gibi dolaşıyorsun kitabta.
Ve en güzel tarafı da benim hoşuma giden tabi herkesin hoşuna gitmeyebilir, öykünün tam anlamıyla bitmemiş, bitirmiyor oluşu.
Çoğu zaman içimizde yaşadığımız o ruhsal devinimleri öyle güzel betimliyor ki, tamamen yabancı olduğun bir karaktere bile o kadar sıkı bağlıyor ki sizi, ve insan aslında o kadar da yabancı saymıyor kendini, içinde olan o duyguyu o kötülüğü ve o iyiliği hemen fark ediyor.
İnsan okudukça güzelleşir, okudukça anlar, benliğinle yüzleşmek için belki Dostoyevski okumalısın arkadaş.
Turgenyev in hayatını bilmek ve dönemin popüler akımı olan nihilizmin egemen olduğu bir zamanda yazılıyor kitap, bu ikisini birleştirdiğimiz zaman kitabı daha bir iyi anlıyor olacağız.
Turgenyev Alman hayranlığı olan bir Rus, yani etnik olarak Rus düşünce olarak beğendiği alman. Ayrıca Tolstoy döneminde yapılan özellikte kitapta geçer kuşak çatışması ve düello aslında Tolstoya bir gönderme içerebilir.
Yazıldığı döneme bakılınca Turgenyev in yeni yeni ayak seslerinin duyulduğu bir ortam. Nihilist bakış açısıyla yazılmış bir kitap. Dolayısıyla kitabın sonu gelmemiş ve karakteri öldürmekle sonlandırılmış bir kitap eleştirisine katılmıyorum.
Hiç olan bir adamı öldürmekten başka ne yapabilirdiki. Keyifli okumalar.
*AYLAK ADAM*
Romanın başlangıç ve bitişinde aylak diye tabir ettiğimiz romanın baş karakteri C. yürüyor.. Kitapta o yürürken (aylaklık ederken) mevsimler geçiyor, güz, yaz.. İşte bunlar kitabın bölümlerini oluşturuyor.
Tutunmayanları ya da yabancı adlı kitabı okuyanlar az çok bunda o insanı-toplum içinde sıkıştıran o hissi bulmaya, anlaşılmaya çalışıldığının farkına varmak isteyecekler.
Kitapta aslında aramak, bulmak meselesini, o, yabancılaşmayı veya o geç kalmışlık hissini o can sıkıntısını arıyor.
Ve çok güzel diyor, insanın bir tutamağı olmalı.
Sevgili okurlar herkesin bir tutamağı var mı? Sizinkiler ne?
