Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Temet Nosce

Hayatı iyi yaşamak, mutlu ve sevilen olmak her zaman bir umut, bir ışık arar kendine. İnsanların kendine olan güvenini artırmak, onlara umut vermek, kendilerini iyi hissettirmek dünyanın en kolay işidir. Sıcak bir gülümseme, sevgi dolu bir dokunuş, onu beğendiğimizi, ona değer verdiğimizi gösteren ufak tefek jestler bile insanın ruh halini bir anda değiştirebilir.
Reklam
Herkesin kaderi güzel olmuyor. Marifet, kader yolları kapatsa bile o kapıya yeni bir anahtar uydurabilmekte...
Adaleti hemen, o anda görmek istiyoruz ama hayat bizim kadar aceleci değil. O neyi, ne zaman yapacağını çok daha iyi biliyor.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
.....ama bildiğim bir şey varsa o da dünya geliştikçe, insanların giderek yalnızlaşacağıdır. Şimdi kalabalıklar içinde yalnızız, o zaman hepten yapayalnız kalacak insanlık.
424 syf.
·
Puan vermedi
·
10 günde okudu
Kırmızı Pelerin
Kırmızı PelerinGülseren Budayıcıoğlu
8.7/10 · 1.869 okunma
Reklam
"Hayat" dedim içimden, "hepimizi başka dünyalarda yaşatıp her birimizi başka yerinden yaralıyor. Her birimizin dünyası tek ve benzersiz... Birbirimize benziyoruz sansak da, yaşadıklarımız biz başkalarından ayırıyor. Kiminin hayatına güneş daha çok gös teriyor yüzünü, kimi ise ayla, mehtapla idare etmek zorunda ama en aydınlık sandığımız dünyalarda bile dışarıdan hiç görülmeyen koyu karanlıklar var."
Uzun süre zihni onu korumak adına, rüyalarda bile bu acıya ait ipucu vermemeye çalışır. Ancak yine de yaşananlar unutulur mu derseniz, unutulmaz. Kişi bunlardan kaçabilmek için elinden geleni yapar. Bu acılar mangaldaki köz, sobadaki ateş gibidir. Sönse bile ne külü biter, ne dumanı, ne isi. Bu kişiler unuttum sansada, yıllar boyu burnunun direğini sızlatan o is kokusu bir türlü bırakmaz peşini. Yüz kere de yıkansa, bin kere de abdest alsa, nereden geldiğini bir türlü bulamadığı o koku ruhunu karartır. Ruh karardıkça aydınlıktan, iyiden, doğrudan, güzelden bucak bucak kaçar. Nerede is var, pis var, karanlığın kötülüğü var, hep oralara çeker hayat onları. Neden diye sormak aklına bile gelmez, aydınlık yarken ben neden karanlıktayım diye sormadan yaşar gider hayattı. O koyu karanlığın kalın örtüleri altında kendinden bile saklanır.
İnsanda bu kadar derin iz bırakan olayları, onlara bağlı çekilen acıları, kanayan yaraları hiç kimse bir başkasına kolayca anlata maz. Bu tür olaylar yaşandıktan sonra kişi bir süre bunun şokunu atlatamaz, sonra da içini çok acıtan bu anıları zihninin en derinle rine gömmeye, yok etmeye çalışır. Anlatmak, bu olayı, bu acıyı ona yeniden yaşatacağından kişi hep susmayı tercih eder. Daha da kötüsü çocuk haliyle bu yaşananlardan kendini suçlar, sanki yaptığı bir hata yüzünden o sebep olmuştur tüm bunlara.
Zamanla onlar da büyür, aklı başında yetişkin oldum, dünyayı tanıdım sanırlar ama tanıdıkları, o güne kadar onlara gösterilen dünyadır. Artık başkalarına ihtiyaç kalmamıştır, yine kendi elleriy le, kendilerinin hakkından gelirler. İşte ben bu odada insanları en çok kendi ellerinden kurtarmaya çalışırım. Düşman içinde değil de karşındaysa onunla mücadele etmek daha kolaydır ama içindeyse? İçine işlemiş, her bir hücrene sızıvermişse...
Her ne kadar tek bir dünya var zannetsek de aslında her insanın baktığı, içinde yaşadığı, dokunduğu, kokladığı dünya birbirinden çok farklıdır. Her birimiz kendi dünyamızda yaşarken arada bir unuturuz günlerimizin sayılı olduğunu, takarız kafaya bir şeyler, takılınız o taktıklarımızın peşine, dünyayı zehrederiz kendimize. Kimine de hayat takar, dünya takar kancayı. Daha hayata gözle rini açar açmaz, geldiğine geleceğine pişman eder onu. Neresinin acıdığını da bilmez bu insanlar, bir yerleri durmadan sızlıyordur. ama neresi? Hayatta kalabilmek için çabaladıkça batar, tutunacak yer ararken çoğu zaman onları en çok yaralayanların eline yapışır. Dostu düşmanı henüz bilmez, hem bilse ne olacak, o elden başka tutacağı el yoktur ki...
Reklam
Hiç acı, hiç hüzün yok muydu o evde? Olmaz mı? Acısız, hiç kırılmadan, örselenmeden yaşayabilen birileri var mıdır acaba dünyada? Ben olmadığını düşünüyorum. Duyguların varsa, her ikisini de hayat yolunda mutlaka yaşayacaksın demektir. Acının da, tatlının da kökü zaten evlerimizdedir. Taş her zaman yakından gelir ve en çok da yakından gelen taş acıtır yüreğimizi. İnsan geçmişini, hele ki çocukluğunu düşünürken garip bir hüzün çöküyor üstüne. Acısıyla tatlısıyla özlem dolu bir duygu bu... Yeniden yaşayamayacağınızı bildiğiniz, sadece size özel, size ait bir şeyler var içinde.
İnsanın kendisiyle yüzleşmesi, sanıldığından daha zordur. Başkalarını tartmak, onları anlamak her zaman daha kolaydır ancak bizler başkalarının gerçeklerini anladıkça, içimizde hissettikçe, kendimize doğru giden yolun kapısını da açmış oluruz. Onları dinlerken ya da okurken, hikâyenin bir yerlerinde mutlaka kendimizi de görürüz. Kimi kendini görür görmez kapatır gözlerini görmemek için, kimi oralara daha dikkatli bakar görmek için. İşte en çok gözlerini kapatmayan, kendini tanımak, kendi gerçeklerini görmek, bulmak, anlamak, gerekirse yürüdüğü yolu yani kaderini değiştirmek isteyenler gitmelidir psikiyatriste.
Aslinda bir psikiyatriste gitmek, o odalarda ağır ağır sahibine bile pek hissettirmeden gelen değişimin başlangıç noktasıdır.
216 syf.
·
Puan vermedi
·
11 günde okudu
Sıra Dışı Bir Adam ve Diğer Öyküleri
Sıra Dışı Bir Adam ve Diğer ÖyküleriAnton Çehov
8.1/10 · 1.024 okunma
858 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.