Benim adım Yusuf. Aydın'ın Kuyucak ilçesinde doğdum. Mevsimler sonbaharı gösteriyordu yanlış hatırlamıyor isem. Bir gün var ki hayatımın ilk karanlık günüdür. Ruhumu aydınlatmayı başaramamamın başrolünde o gün yatar. O gün eşkiyalar sadece anamı babamı değil, şu hayatın bana özgür kıldığı tek şeyi de çaldılar. 3 jandarma ve kaymakam geldi, baktılar yabancı ama acınası hikayeme. Kan gövdeyi çoktan kaplamıştı, ıssız ve sessiz oturmuş ölümü kabullenme çabasında idim. Ölüm benim için gelmemişti ama beni de es geçmemişti.
Nasıl ki çevreye uymak Selahattin Bey’in dramıdır; çevreye uymamak da Kuyucaklı Yusuf’un dramı olacaktır. Yusuf’un çevreyle olan uyumsuzluğu başlangıçta onun yaradılışından kaynaklanıyor gibidir. Kuyucaklı Yusuf’un içine dönük kişiliği bu izlenimi yaratır. Ancak onun olaylar karşısındaki davranışları ve içinde bulunduğu yaşamı yorumlayış biçimi ortaya çıktıkça, yazar tarafından ortaya serildikçe, bu uyumsuzluğun aslında insanın özüne aykırı olan ve onu yozlaştıran yaşam biçimiyle çatışmaktan kaynaklandığı anlaşılır.