"Günah içinde yaşıyorum. Ölürken kendim için yaşıyorum. Artık hayatım bana ait olmaktan çıkıyor. O, kötülüğün kurbanıdır şimdi. İyilik Tanrı'dan gelir. Ama kötülüğü kendim yaratıyorum. Düzensiz isteklerime bırakıyorum kendimi. Özgürlük adına, özgürlüğümü zorla zincire vurdum.
Kutsal olan şeylerimi ölümsüzlüğe sürükledim."
“(Ey insanoğlu!) sana gelen her iyilik Allah'tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir.”
Nisa suresi 79.ayet
Sadi ne güzel söylemiş:
"hayattan meyus olanlar, güzel sözler söylerler. Görmez misin ki., kalemin ucu kalemtıraş ile kesilince, kalemin dili daha keskin olur."
Bir körün parmak uçları kadar hassasına az rastlanır kalbin.
Ormanlara atılan mazlum cesetler, izleyeceğimiz bir futbol maçının keyfine gölge düşürmüyor. Sevdiğimiz insanlara karşı yapılan büyük haksızlıklar karşısında bile, dudaklarımızdan ancak birkaç zayıf cümle dökülebiliyor. Üzüntü kalbe inemiyor, kalp buğzedemiyor.
Bir bedenin organları gibi olduğumuz söylenmişti bize ve biz buna inanmıştık. Çünkü bu sözün sahibi peygamberimizdi. Vücudumuzun bir parçasının geçirdiği rahatsızlık hani bütün vücudu ateşler içinde bırakacak, bütün vücut bu rahatsızlıktan elem duyacaktı? Kol kesilirken dudak gülüyor, ayak kesilirken kollar el çırpıyor, bir göz oyulurken diğer göz futbol maçı izliyor. Bir cinnet olmalı bu!
Büyüyünce doktor olmak isteyen çocuklar, büyüyünce cellat oldular. Mirasları için anne babalarını, kalpleri için sevgililerini, ilkeleri için kendilerini öldürdüler.