Ben ateşim. Nice zamanlar önce halk olundum. Merak edeni ısıtmakla, muhabbet edeni pişirmekle, cüret edeni yakmakla emrolundum. Hazreti İbrahim'i (a.s.) görünce yakmaktan, Muhammed'ül Emin'in doğduğu gece yanmaktan ar ettim. İnsan için çok manaya geldim. Gönül ehlinin gönlünde yanan da zulüm ehlini yakacak olan da benim...
Ben ateşim, kıymetli okur...
Pişmek deyip geçme...
Toprak pişmeden çömlek olmaz;cam pişmeden şekil almaz. İnsan da pişer hakikati anlamak için. Gönlünde hakikat ateşi yanmayan insan, etrafını bir nebze olsun ısıtamaz
Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey.
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
Ben artık şarkı dinlemek değil,
Şarkı söylemek istiyorum..
Nazım Hikmet Ran
İstanbul'un yedi tepesinden birinde şehri temâşâ eden Yavuz Sultan Selim Han yanındaki Hasan Can'a dedi ki:
İSTANBUL 'DA OTURMAK BAHT OLSUN
BAHTI GÜZEL OLAN İSTANBUL' DA OTURSUN.
Nazım Hikmet "Sevdalı Bulut'a" yazdığı önsözde şiire en yakın yazı türünün masal olduğunu belirtiyordu. "Sevdalı Bulut" da bu yüzden şiir gibi okunan, şiirlerle bezeli bir masal...