Kadınla erkek her ne kadar farklı da olsalar, ikisi de birer insan olduklarından aynı haklara sahip olmayı hak ederler.
Bu dünyaya gelen herkes, hangi ülkede gözünü açarsa açsın, kendini yaşama özgürlüğüne ve neşesine sahip olmalıdır. Kimse köle olarak doğmaz. Cinsiyeti ne olursa olsun.
Kadın ne kahkaha, ne kıyafet, ne de anneliktir. Her şeyden önce insandır, insan. Kendi seçimleri olan güzel, hayat çoğaltıcı, hayatı ısıtıcı, güzel bir şeydir kadın. Asıl annelik dışında yaptıklarıyla saygıyı hak eder.
Ancak kız çocuklarının kollandığı ve korkmadığı bir ülkede güneş doğabilir. Kız çocukları bir memleketin hem fiziksel, hem de ruhsal olarak geleceğidir.
Bir kız çocuğu doğuracaktır o ülkenin evlatlarını. Bir kız çocuğu ısıtacaktır o ülkenin yuvalarını. Kız çocukları bir ülkenin annesidir. Anne olsa da olmasa da annesidir.
İnsan, minnacıkken sansürü öğrenirse, erken budanmış bir ağaç gibi geçer hayatı. Bazen ruhlarının boynu bükük insanlar görürüz; işte onlar, seslerinin erkenden kısıldığı talihsiz ailelerden gelirler. Bir babanın ya da bir ananın insana bilmeden yaptığı büyük kötülüklerdir bunlar.
Zamanı anlamak öyle saate bakarak, güneşe bakarak olmaz. Zaman ancak aynalarda ve bir çocuğun büyüyüşünde görülür. Hızlıymış denir.
Bir de aşkta. Aşıkken, dururmuş denir. Bir de üzüntüde, yavaşmış denir.