Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.26
Celil Çelik
Celil Çelik
@Celilcelik
890 okur puanı
Ekim 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Uzun zamandır böylesine akıp giden, içine çeken bir kitap okumamıştım. Kitabın ismi Minta, anlamı ise " yüzen kaplumbağa" birçok karakter, birçok hayat ve birçok yaşam satırların içinde akıp gidiyor. Anlık mutluluklar yaşanıyor olsa da sonu hep hüzünle biten bir hikayeye şahitlik ediyoruz. Bilhassa yaşadığımız hayatı gözden geçiriyorum ve diyorum ki; bizler de birer mintayız, su keşfedildiği günden itibaren akıp yolunu buluyor, bizler de o suyun içindeki mintalar gibi ölümümüze kadar çabalamaya devam ediyoruz.
Herkese keyifli okumalar dilerim...
Düşünce, anlam, varlık, benlik ve daha niceleri.
Yazar aslında bizim düşünmemizi canı gönülden istiyor ve bunu söylediği sözler, örnekler ile açık bir şekilde dile getiriyor.
Bizden bunu isterken üstün körü değil, gerçek bir mâna, sahih bir düşünce şeklinde yapmamızı dile getiriyor.
Yola çıkın gerisi gelir çünkü yola çıkmak aramak, bulmak ve bulunmaktır diyerek çok güzel izah ediyor.
Ve kitabın sonunda şöyle diyor; tefekkür, tezekkür, teemmül çerçevesinde hareket edin.
Günümüz dünyasında öyle şeyler yaşayıp, birçok şeye şahit olurken, adalet kavramı yerle yeksan durumdayken, bütün dünya freni patlamış kamyon gibi davranırken, bu okuduklarım gerçek mi?
Bunca zenginliğe, sevgiye, güvene sahipken tevazusunu, rikkatini, sadeliğini, kişiliğini bir an olsun kaybetmeyen bir insan, insandan öte bir isim.
Adalet onun için her şey ifade ediyor. Örnek vermek gerekirse; kanun çıkaracağı zaman ailesini toplayıp bir kanun çıkaracağını ve diğer insanların bu kanundan dolayı gözlerinin onların üzerinde olacağını dile getirip, eğer bu kanunu çiğnerlerse iki kat ceza vereceğini dile getirip, kayırma gibi bir durum olmayacağını net bir dille açıklayan kişidir kendisi.
Devlet hazinesini çar çur etmeyen, devlet hazinesi artsa dahi kendisine zam yapmayan, hazineyi halka dağıtmayı tercih eden kişidir kendisi.
Onca bolluk içinde, mevkisi ne olursa olsun çizgisini bozmayan, halkının yiyemediği yemeyi kendisinin de yemeyeceğini sık sık dile getiren kişidir kendisi.
Eleştirilmekten asla korkmayan, yanlışı varsa kabul eden, halka bu özgürlüğü tanıyan, mehabet sahibi bir insan.
Son olarak şunu söylemek istiyorum. "Allah senden razı olsun ey Ömer."
Okur Takip Önerileri
Belirli zamanlarda bu tarz kitapları bir insan olarak okumamız ve gerçekten insan olduğumuzu, benliğimizi hatırlamalıyız. Elimizden akıp giden zamanı nasıl daha iyi değerlendirebiliriz, nasıl daha keyifli vakitler geçiririz, dünya hengamesinde kaybolmadan nasıl ilerleriz, hepsinin cevabı aslında içimizde fakat kalbimiz hepsine artık kapalı vaziyette. Bu kalbi uyandırmak için doğru adımlar atmalıyız. Bunu da yaparken birkaç güzel cümle, huşu uyandıran kelimeler bile yeterli olabilir.
Kemal Sayar adeta kelimelere, cümlelere can vermiş, hem kendisi yazmış hem de yazdıkları konuşmuş ve ortaya harika bir kitap çıkmış. Henüz vakit varken gülüm diyerek bu kitabı herkesin okumasını isterim.
Kim sever fıkarayı...
Yaşar Kemal'in yazdığı hangi kitap kötü olabilir...
Hüyükteki Nar Ağacı, 5 arkadaşın Çukurova topraklarına iş bulma umuduyla başlayan serüvenini ele alıp, yine Çukurova coğrafyasını kusursuz anlatımı ile karşımıza çıkarıyor Yaşar Kemal.
Umut fakirin ekmeğidir. İşte birlikte yola çıkan bu arkadaşlar Çukurova'ya vardığında hiçbir şey umut ettikleri gibi olmuyor çünkü artık tarımda traktörler girmiştir ve insan gücüne ihtiyaç kalmamıştır. Acımasız köy ağaları mevsimlik işçileri bir kalemde silip, selam dahi vermez olmuşlardır. Çaresizlik sıtmanın cirit attığı topraklarda, sıtmalı sudan pança pança içmektir, traktörlerin iş imkanı bırakmadığı topraklarda kapı kapı dolaşıp iş aramaktır. İşçilerin acınası hallerini bir kez daha şahane şekilde ele alan Yaşar Kemal'e kendi adıma teşekkür ederim. Herkese şiddetle tavsiyede bulunurum...
Kitabı aşırı beğendiğimi, sindire sindire okuyarak keyif aldığımı, kitap okumak isteyen herkese önereceğimi belirtmek isterim.
Doğanın, toprağın, kuşların cıvıltısının, yeşilliğin, bunların hepsinden oluşan ve havaya yaydığı kokunun insana nasıl iyi geldiğini bir kez daha görüyoruz. Kitabımızın ismine ev sahipliği yapmış olan Gizli Bahçe uzun senelerdir kullanılmamış bir yerdir. Kitabın ana karakterlerinden olan Mary ve Colin burayı keşfederek adeta küllerinden yeniden doğarlar. Hayata karşı bakış açıları, tutumları değişir. Yitirdikleri umutlar tekrardan yeşerir. Huysuz, aksi, sinirli, kötü bakışlara sahip bu iki karakterin Gizli Bahçe ile nasıl bir insana dönüştüklerine bizzat şahit oluyoruz. İmkansız denilen her olayda bir imkan. Umut yok denilen her şeyde ise bir umut vardır. Yeter ki içimizdeki enerji ölmesin...
Varlıklı bir işadamı olan Carl Spalter, annesinin cenaze töreninde suikasta uğrayarak öldürülür. Polisler bu cinayetin eşi Kay Spalter tarafından işlendiğini söyler ve hapise atarlar. Peki ya gerçekten bu cinayeti Kay Spalter mı işlemiştir? Carl Spalter ne için öldürülmüştür? İşte bunların cevabını aramak için dedektif Jack Hardwick kapanmış olan dosyayı tekrardan açar fakat bunu yaparken emekli olmuş Dave Gurney'in de bu işte olmasını ve ondan başkasının bu olayı çözemiyeceğini düşünür. Ve düşündüğü gibi de olur zaten. Dave Gurney işe başladıktan sonra kimsenin farketmediği küçük bir ayrıntıyı fark eder. Peki bu küçük ayrıntı nedir? Bu ve diğerlerinin cevabı çözümlenmesi zor olan kitabın içinde.
Şimdiden keyifli okumalar...
Bu bir kitap değil! Bu bir hayat hikayesi; acı gerçekler, yaşanan zorluklar, üstesinden gelinmiş başarılar...
Christy Brown saygı duyulması gereken bir yapıtla milyonların karşısında yerini almış. Saygı duyulması gereken şey ise doğuştan beyin felçli olması değil. Yaşadığı zorluklara rağmen annesinin desteğiyle vermiş olduğu mücadele, her umutsuzlukta tekrardan üstesinden gelmesi, hiç vazgeçmeyişi, zaman ilerledikçe hayata daha olumlu bakabilmesi ve zor denilen her şeyi başarmasıydı saygı duyulması gereken şey.
Bence herkesin okuması ve engeli olan insanları daha iyi anlaması için doğru bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Şimdiden herkese keyifli okumalar...
Çok değerli bir maden bulduğumu düşünüyorum. Bu madenin içinde tamamen Faruk Duman var. Yazarın henüz iki tane kitabını okudum ve aşırı etkilendiğimi belirtmek isterim.
Kitaba gelecek olursak eğer, ismi belirtilmemiş ana karakterimiz doğayla iç içe olmaktan haz duyar. Günlerden bir gün yine doğada gezerken bir pars görür ve bütün dikkatini pars'a verir. Ama hiç beklemediği anda ise karşısına aşık olacağı Ceren çıkar. Fakat aralarında çok büyük engeller baş gösterir.
Ve bir kez daha bize doğa ile baş edilemeyeceğini, ne olursa olsun sonunda doğanın galip geleceğini ve bir canlı türüne nasıl yaklaşırsan aynı şekilde karşılık bulacağını tekrardan öğrenmiş oluyoruz bu sayede...
2022 yılının üçüncü kitabını an itibariyle bitirmiş bulunmakta olup, bu senenin en güzel kitaplarından birisini okuduğum için ayrıca mutluyum. Böyle bir kitap okumuşken de, bir inceleme yapmasam ayıp olurdu Nermin Yıldırım'a...
Evli olduğu halde aşk acısı çeken, kendini bu durumdan kurtarmak isteyen Feribe adlı karakterimiz, MİM (mazi imha merkezi) kurumuna gider. Bu kurum insanın unutmak istediği şeyleri, unutmasına vesile olan türlü yaklaşımlarda bulunur. Gittiği kurumda dersler almaya başlarken hayatın getireceği başka sorunlar ile de karşılaşır ve işler daha karmaşık hâle gelir...
Sayfalar ilerledikçe daha da keyiflenen, meraklandıran bir eser olduğunu söyleyebilirim. Yazar bu kitabında gerçekten etkileyici bir dil, üzülürken güldüren, neşe katan bir mizah anlayışı içinde bulunmuş ve hayata dair birçok öğüt niteliğinde cümleler sarf etmiştir. Herkese tavsiye edeceğim bir kitap oldu. Şimdiden herkese keyifli okumalar dilerim...
Ne kitap hakkında ne de yazar hakkında hiçbir fikrim olmadan, rastgele önüme çıktığı ve fiyatı uygun olduğu için kitaplığıma girmeye hak kazandığını düşünüyordum. Fakat kitabı bitirdikten sonra fikrim tamamen değişti diyebiliriz.
Neden mi? Kitap, içerik bakımından oldukça dikkat çekici, olay örgüsü gece başlayıp gece bittiği için oldukça gerilim hissi uyandırıyor. Açıkçası bazı kısımlarda korku ve gerilimi baya hissettim. Ve yazarın doğayı ön planda tuttuğunu görebiliyoruz. Ama en çok hoşuma giden şey ise kelimelerle âdeta dans etmesi oldu. Okuyanlar bilir ancak okumayanlar için söylemek gerekirse, en basit bir olayı, kullandığı kelimelerle heyecanı en verimli noktaya çıkarmış.
Keyif alarak okuduğum bir eser oldu. Şimdiden herkese keyifli okumalar dilerim...
Yazarın ilk olarak "Fil Saati" kitabını okuma fırsatım olmuştu ve konusu beni gerçekten çok etkilemişti. Ve yazar ile başka bir kitabında buluşcağımızı ilk kitabını okuduktan sonra anlamıştım.
Çarpışma kitabına gelecek olursak eğer, konusal yapı olarak ülkemizin sorunlarından birisi olan çocuk istismarı yani pedofili ele alınmış. Açıkçası bunu güzel bir şekilde, herkesin anlayacağı dille yazıya döküldüğü görünüyor. İstismara maruz kalan çocukların yaşadıkları sıkıntıları, travmaları, psikolojik çöküşü, korkularını, polisiye ile güzel harmanlayarak okuyucuyla paylaşmış yazarımız.
Bu tarz kitapların okunması ve bu konularda bilinçlenme adına insana anlam katacağını düşündüğüm için herkese tavsiye ediyorum. Şimdiden keyifli okumalar...
Oğuz Atay'a dair bugüne kadar hiçbir şey okumamıştım. Aslında kitaplarını çok merak ediyordum fakat doğru zamanı bekliyordum. Tam o anda karşıma bu kitap çıktı. Oğuz Atay'ın hayatını, yazar evresini , kitaplarındaki karakterlerin nasıl oluştuğunu ve birçok bilgiyi bizimle paylaşıyorlar. Bu inceleme kitaptan sonra, Oğuz Atay okuma zamanımın geldiğini anlamış oldum. Şimdiden herkese keyifli okumalar...
Hayatım Ciddiye Alınmasını İstediğim Bir OyunduKasım Hasan Ünal · Hayykitap Edebiyat Yayınları · 202176 okunma
Dışarıdan bakıldığında sadece bir kitap gibi dursa da işin aslı hiç de öyle değil demek istiyorum açıkçası. Bu bir başkaldırı kitabıdır. Ülkemizde kadınlara yönelik bakış açısını anlatmaktadır. Yazarımız bu kitap için senelerce düşünmüş, eğitimler almıştır. Savcılık tarafından "müstehcenlik" sebebi ile yasaklanmış. Çünkü yazarımız gerçekleri bir tokat gibi gözler önüne sermiştir.
Kitap üç bölümden oluşuyor ve karakterler kendi ağzıyla konuşmaktadır. Hüsrev Bey'in eve hizmetçi olarak getirttiği ve eşinin ölmesi ile nikahına aldığı Melek'e gözü dönmüşcesine yaptığı cinsel tacizleri ele alan bir eser.
Birinci bölümde davanın hakimi olan Faik İrfan'ın söylemlerini dinliyoruz. Davanın hakimi olarak bahsettiğimiz iğrenilesi bu şahıs Melek'e resmen kin kusup, kendi gözünde kadınları değersizleştiriyor. Okurken bir bir şahit olacaksınız.
İkinci bölümde Melek'in şiveli konuşmalarını dinliyoruz. Ona karşı yapılan kan dondurucu tacizleri anlatıyor. Okurken yutkunmakta zorlanıp, beyninizden vurulmuşa döneceksiniz.
Üçüncü bölümde ise Melek'i Hüsrev Bey'in elinden kurtaran Yalçın'ın konuşmalarını dinleyeceksiniz.
Pınar Kür gibi yazarlarımızın sayısının artması dileğiyle. Şiddetle tavsiye ederim...
Her zaman olduğu gibi, yine müthiş bir eser, müthiş bir fikir, müthiş bir olay örgüsü, hiç sıkmayan, akıcı bir dile sahip, okudukça meraklandıran, okudukça Yunan mitolojisine, arkeolojiye merak saldıran aynı zamanda polisiye ile olaya heyecan katan; gerilimi, korkuyu hissettiren; parmakları kemirten, sonunda vayyy be dedirten bir kitap olmuş, daha doğrusu bir kitaptan fazlası olmuş. Ahmet Ümit'in okuduğum kitaplarında gördüğüm şu ki; sadece polisiyeye bağlı kalmıyor, ikinci planda hep öğretici, merak uyandırıcı konular ile pekiştirip bütünlük sağlıyor ve bunu kusursuz yaptığını düşünüyorum. Bu kitabında da bunu çok iyi bir şekilde harmanlandığını, mitolojiyi sevmeyen insana bile sevdirecek tarzda yazdığını söylemek istiyorum.
Daha önce okuduğum Sultanı Öldürmek kitabında da tarihe büyük bir yer vermişti.
Takip ettiğim @ogretmendennotlar abimiz eğer bu kitabı Tolstoy, Dostoyevski, Çehov yazsaydı klasik eser olurdu demiş. Onun bu söylemine yüzde yüz hak veriyorum. Azımsanmayacak derecede mükemmel, kusursuz yazılmış bir kitap olmuş.
Okuyalım, okutalım.
