Aklına bir cümle takılır. Cümlenin tamamı, söyleyenin sesi, duyduğun an ne hissettiğin her şey aklındadır ama cümleyi kimden duyduğunu bir türlü hatırlayamazsın. Mümkün olsa da elimi Beynimin içine sokup kurcalaya kurcalaya çıkarsam dersin ama elbette mümkün değildir. Zamanla bu cümleyi Başka şeylerle bağdaştırırsın aklında; Örneğin bir şarkıyla, bir şiirle, bir kişiyle... Fakat bunların hiçbiri doğru değildir. O küçücük cümle günlerce, aylarca, Hatta bazen yıllarca beynini kurcalar durur. Işte öyle bir cümlesin sen. Hep seni düşünmüyorum da aklımda bir yerde sürekli yerin var. Bir gün seni aklıma hangi olay, hangi ses, hangi his yerleştirdi bulup o dakika kazıyacağım beynimden! Şimdilik olduğun yerde kal! Sakın kıpırdama! Eller yukarı!
Bir kitap okudum hayatım değişti!
Keşke böyle diyebilen insanlardan olsaydım. Çok kitap okudum ve daha okunacak Çok kitap var. Ama ne zaman yeni bir kitap okusam ufkum genişledikçe dünyam daraldı. Bazen güzel hayatlar görüp kendime üzüldüm, bazen üzgün hayatlar görüp onlara üzüldüm, bazen hayatın önemsizliğini göremedim diye üzüldüm, bazen de kıymetsiz bir hayata tüm hayatımı verdim diye üzüldüm...
Dostoyevski okudukça gördüm ki yıllar değişir, şartlar değişir ama bir tek şey değişmez: insanın karanlığı...
Dünya gibi...
Geçer günler, dünya döner ve hep karanlığa bakar bir yüzü. Geçer günler, ömür biter ve insanın daima karanlıktır bir yüzü.