Babam böyle bir kutunun içinde yaşadı. Belki çok düşünmüştü, belki az. Belki keyfi yerindeydi, belki değildi. Hem yaşıyor hem de yaşamıyordu. Şimdi ise öldü.
Şimdi bur'da olsan, dursa dünya
Yankılansa her taraf adınla bir anda
Bulutlarda, kayıp bir akşamda buluşsak öylece
Öylece bir anda
Desen nezaketen "Değişmemişsin hiç
Bak, aynısın hâlâ, omuzlarında dünya"
Gözlerin sürekli bakar şu boşluğa
Ve aklımdan geçenler devasa muamma
kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda
yaşarsın kalbimin kızıl saçlı bacısı
en fazla bir yıl sürer
yirminci asırlılarda
ölüm acısı.
Ölüm
bir ipte sallanan bir ölü.
Bu ölüme bir türlü
razı olmuyor gönlüm.
Ben önceden karşında kalsedon rengindeki göldüm
Yoruldum yıldızları saymaktan bahar bile borana döndü
Daha şafak sökmeden ağlardın
Oysa sen eskiden temiz bileklerine kızlar gibi bazalt bağlardın
Şimdi bur'da olsan, dursa dünya; yankılansa her taraf adınla bir anda
Bulutlarda, kayıp bir akşamda buluşsak öylece, öylece bir anda
Desen nezaketen "Değişmemişsin hiç; bak, aynısın hâlâ, omuzlarında dünya"
Gözlerin sürekli bakar şu boşluğa ve aklımdan geçenler devasa muamma
Kayra
Kuşların arkasından el sallayanların, kime selamı var sence?
Bir lisan bilirim terbiyesizce muzır neşriyat sansürle
Tütüyor kafamın bacası beceriksizce günlerce
Neyse ne bedeli ödeyin gideyim bütün mesafeleri tak ikiye böleyim
Önün, arkan, sağın, solun, sobeyim nankörce
Ne diyeyim hayat dediğin saçmalığın böylesiyse
Aldatıcı bi' gösterişle yürümeyi reddedişte ruhun erozyonu
Ehlileşti seni yaadedişle
Tozu dumana kattı sakince başka türlüsünü yapamaz
Beni bu güzel cinnet bahçesinden
...bir yüzden ziyade yüzün gölgesi olan çehre kimdi, kimindi? Karşımdaki çehre hem tanıdık hem de yabancıydı. Tanıdıktı, çünkü benden de bazı çizgiler vardı o çehrede: yabancıydı, çünkü daha önce böyle bir çehre görmemiştim