Öyle bir zevk ki susuzluktan ölmek üzere olan bir adamın son gücüyle ulaştığı kuyunun ağulu olduğunu bile bile gene de suyundan doyasıya, minnetle içmesi gibi bir şey.
Tutunabileceği tek nokta o anda bulunduğu noktaydı: şimdiki zaman. Geri kalanın tümü, şekilsiz bulutlardan, dipsiz, uçsuz bucaksız boşluklardan ibaretti.
Ömrümde ilk olarak öç almanın tadını duyuyordum. Bu, ilk içildiği zaman kanı kaynatıp başı döndüren kokulu bir şaraba benziyordu. Sonradan ağzımda bıraktığı paslı, madenî, buruk lezzet bana zehirlenmişim gibi bir duygu verdi.
Nevrozluların kaçtığı gerçeklik dünyasına insanların oluşturduğu toplum ve kurduğu ilişkiler egemendir; bu gerçeklikten yüzünü çeviren nevrozlu, aynı zamanda kendini insan toplumundan da dışarı çekiyor demektir.
Vicdan, içimizde bulunan belirli isteklere karşı gelen şeylerin içerdeki duyuluşudur; fakat asıl sorun, bunun başka bir şeye bağlı olmaması, yani kendi kendinden emin olmasıdır.
"ve elbette ki, sevgilim, elbet,
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle; işçi tulumuyla bu güzelim memlekette hürriyet..."