Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ecem

Ben umumi durumun felaket uçurumuna yaklaşmış olduğunu gördüm, daha çoktan görmüştüm. Yapılan antlaşma veya ateşkesle de hiçbir şeyin temin edilmemiş olduğunu ve edilemeyecegini dahi gördüm. Sonradan yapılacak şeyin bir an önce yapılmasından başka bir çare olmadığı kanaatine de o zaman vardım. Ve bunun için o zaman hilafet ve saltanat tahtında oturan zata ve doğrudan doğruya bir şey yazdım ve dedim ki, falan ve falan adamlardan kurulu bir hükümet heyeti kurunuz ve beni, dedim, o heyet içinde başkumandan yapınız. Ve isimlerini saydığım insanların da her birine ayrı ayrı yazdım: "Her halde bu taç sahibi ile konuşunuz, dediğim şekilde bir hükümet heyeti kurunuz ve beni de çağırınız. Bana başkumandanlık sıfatını veriniz. Bu zavallı insanlar, bu alçak ruhlu insanlar sandılar ki ben bir başkumandanlık istiyorum. Yalnız böyle kuru bir ünvânı almak arzusundayım. Arkadaşlar! Ben böyle bir unvan için o makamı istemiyordum. Ben o makamı yıkmak için oraya gitmek istiyordum.
Sayfa 26
Reklam
Bu yüzyılların ve yüzyıllarca yaşamakta olan insanların, belki çok acı, çok kanlı olaylarla ve belki çok büyük felaketlerle bulmuş olduğu bir sonuçtur. Tam cesaretle söylüyorum ki dünyanın bugünkü umumi koşullar ve yüzyılın, insanların kafasında yapmış olduğu bugünkü değişikliklere göre bütün İslam âleminin şimdiye kadar vehmedildiği bir noktadan sevk ve idaresine maddi olanak yoktur ve olamaz.
Sayfa 19
Efendiler, hanımlar! Bunun sebeplerini açıklayabilmek için bu devletlerin, özellikle Osmanlı Devleti'nin izlediği umumi siyaseti hatırlatmak istiyorum. Denilebilir ki Osmanlı Devleti'nin devlet siyaseti olarak, millet siyaseti olarak, halk siyaseti olarak muayyen görülebilir bir siyaseti var değildi. Devletin başına geçen taç sahipleri,
Sayfa 17

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İsis ve kocası Osiris Tanrıça Nut'tan doğmuş olan ikizlerdi. Seth ve Nephthys bunların yine Nut'tan doğmuş ikizler olan genç akrabalarıydılar. Bir gece Osiris ayrıntılara dikkatsizlik sonucunda diyebiliriz- Isis olduğunu sanıp Nephthys ile birlikte oldu. Bu gecenin meyvesi olarak Osirisi'n en büyük oğlu olan Anubis dünyaya geldi ama yanlış kadından. Nephthys'in kocası Seth bu duruma çok kızdı ve ağabeyi Osiris'i öldürmek için bir plan yaptı. Gizlice Osiris'in ölçülerini aldı ve tam ona göre bir lahit yaptırdı. Sonra bir akşam neşeli bir eğlence esnasında Seth lahitiyle geldi ve tanrılara lahitin hangi tanrıya uyarsa onun lahiti mezarına hediye olarak götürebileceğini duyurdu. Partideki herkes lahiti denedi ve tabii ki Osiris içine girdiği zaman lahit ona tam geldi. Birdenbire Seth'in 72 tane suç ortağı içeri daldı, lahitin kapağını kapattılar, sarıp sarmaladılar ve lahiti Nil nehrine attılar. Böylece tanrılardan biri ölmüş oldu. Böyle her bir tanrı öldüğü zaman, ardından mutlaka bir yeniden doğuş gelecektir.
Sayfa 228
Sami halk Ana Tanrıça sistemlerinin dünyasını istila ediyordu, böylece erkek egemen mitolojiler baskın hale geldi. Böylelikle Ana Tanrıça bir bakıma çok çok eskilerdeki bir Buyükanne Tanrıça haline geldi.
Sayfa 220
Reklam
Tibetli Budistlerin, Oluş Çarkı adı verilen çarkı gösteren ögretici bir resimleri vardır. Manastırlarda bu resim, manastırın içinde değil dışında durur. Resimde, Ölüm Tanrısı’nın korkusuna kapılmış olan insan zihnindeki dünya imgesi görülür. Altı varlık âlemi, sonsuz dönüşünü sürdüren çarkın tekerlek parmaklıkları olarak temsil edilir: biri hayvanlar âlemi, biri insanlar âlemi, biri cennetteki tanrılar âlemi ve dördüncüsü de cehennemde cezalarını çeken ruhlar âlemi. Beşinci âlem, kavgacı iblisler, antitanrılar ya da Titanlar âlemi. Altıncı ve sonuncu âlem ise aç hortlakların, başkalarına duydukları sevgide bir bağlılık, yapışkanlık ve ondan bir beklentisi olanların âlemi. Aç hortlakların doymak bilmez bir midesi ve ufacık bir nokta şeklinde ağızları vardır. Ama tüm bu âlemlerin hepsinin de ortasında kurtuluş ve aydınlanma olasılığını temsil eden Buda bulunur.
Sayfa 210
Mitoloji siirdir ve şiirsel dil çok esnektir. Din, şiiri düzyazıya çevirir. Tanrı gerçek anlamda yukarıda ve harfi harfine şöyle düşünüyor ve yukarıdaki Tanrı’yla doğru bir ilişki kurabilmek için böyle davranmanız gerekir, der.
Sayfa 185
Hayat acıdır; hayat ızdıraptır ve hayat korkunçtur -ama Tanrı’nın işine bakın ki hayattasınız.
Sayfa 152
Büyüleyici bir şey: Bir zamanlar hem ölüm hem üreme tanrısı olan pek çok tanrıyı birbiri ardına keşfediyorsunuz. Haiti Vudu geleneğinin ölüm tanrısı Ghede aynı zamanda cinselliğin de tanrısı. Mısırlı Osiris ölülerin yargıcı ve tanrısıydı ve aynı zamanda hayatın yeniden doğuşunun da tanrısıydı. Bu çok temel bir tema -ölenin doğması. Hayatın olabilmesi için ölüm de olmak zorunda. Güneydoğu Asya'daki, özellikle de Endonezya'daki kafa avının da kökeni buraya dayanır. Kafa avı kutsal bir eylem, kutsal bir cinayettir. Genç bir adamın evlenip baba olmasına izin verilebilmesi için önce gidip cinayet işlemesi gerekir. Ölüm olmadan doğum olamaz. Bunun anlamı, her neslin bir sonraki neslin gelebilmesi için ölmek zorunda olduğudur. Bir çocuk doğurunca ya da doğurtunca artık ölüsünüzdür. Çocuk, yeni hayattır ve siz sadece bu yeni hayatın koruyucusu olursunuz.
Sayfa 147
Mesela çölde yürürken bazen uçup omzunuza konan büyük bir sinek vardır. Navaho mitlerinde bu sinek, Büyük Sinek ya da Küçük Rüzgar olarak bilinir. Atalarının sınavdan geçerken onlara sorduğu tüm soruların cevabını genç kahramanlara fısıldar. Büyük Sinek, gizli bilgeliği açıklayan kutsal ruhun sesidir.
Sayfa 127
Reklam
Tapınak ruhun bahçesidir. Bir katedrale girerken bir ruhani imgeler dünyasina girersiniz. Bu, ruhani hayatinizin ana rahmidir-ana kilisesidir. Etraftaki tüm sekiller ruhani değerle yüklüdür. Katedralde imgelem antropomorfik formdadır. Tanrı, isa ve azizlerin hepsi insan biçimindedir. Mağaralarda ise imgeler hayvan biçimindedir. Ama inanin bana, bu ikisi aynı şey. Biçim ikincildir. Önemli olan mesaj.
Sayfa 112
Antik mitler beden ile zihin uyumunu saglamak amacıyla tasarlanmıştı. Zihin tuhaf yollara sapabilir ve bedenin istemedigi seyleri isteyebilir. Mitler ve ayinler, zihnin bedenle harmonisini saglama ve hayat seklini doğanın dikte ettigi şekle sokma araçlarıydı.
Sayfa 100
Görünmeyen Gücün hayvan elçileri artik ilkel dönemlerde oldugu gibi insanligi egitmek ve ona rehber olmak için gelmiyor. Ayilar, aslanlar, filler, dad keçileri ve ceylanlar artik hayvanat bahçelerindeki kafeslerde. Artik insan, kesfedilmemis ovalar ve ormanlardan olusan bir dünyaya yeni gelmis biri degil ve en yakin komsularimiz vahsi hayvanlar yerine, atestopundan bir yildizin etrafinda durmaksizin dönen bir gezegenin üzerinde mülk ve mekan pesinde çekigen insanlar. Ne beden ne vücut olarak artik, bedenlerimizin ve zihin yapimizin seklini yine de yasamlarina ve yasam bicimlerine borçlu oldugumuz Paleolitik milenyumlarin o av yarislarinin oldugu dünyada yasamiyoruz. Onlarin hayvan elçilerinin anilari, hâlâ içimizde uyuyor olmali; çünkü vahsi dogayla bulustugumuz zaman kisa bir süreligine uyanip kipirdantyorlar. Dehset içinde uyanip kükrüyorlar. O harika resimlerin oldugu magaralardan birine girdigimiz zaman da, bir tanisiklik hissiyle yine uyaniyorlar. O magaralarda transa dalmis samanlar için içerideki o karanlik neyse, geceleri, uykumuzda ziyaret ettigimiz ayni karanlik bizim de içimizde olmali.
Sayfa 99
İlk Budist deyiş
Mysterium tremendeum et fascinans. (Tüm hayat keder doludur.)
Sayfa 94
958 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.