Birçok kadının yazgısının, gerçekleştirilememiş yeteneklerinde düğümlü kaldığını, kendilerini ve güçlerini tanımadan bu dünyadan çekip gittiklerine inanıyor Suna. Özellikle annesinin kendisinde bir kadınlık erdemi olarak gördüğü vazgeçme gücünü iyi biliyor.
Annesi, arada bir, “Hayatla romanları ayırt edemeyeceğini bilseydim, zamanında ‘Oku kızım, oku kızım,’ diye başının etini yemezdim,” diye uyarırdı.
Hayatla karıştırılmayacaksa romanlar neden okunsundu ki?