Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

E.

E.
@Elfy_
20 okur puanı
Ocak 2020 tarihinde katıldı
Antisemitizm, siyonizmin hedeflerine varması için çok lüzumludur. Theodor Herzl bu konuyu şöyle açıklıyor: "Yahudiler diğer milletlere uymayacak tek ulustur. Ancak uzun bir dönem içinde güvenlik altında yaşadıklarına inanırlarsa herhangi bir toplumun içinde eriyebilirler. Bu gerçek hiçbir zaman bize yarar sağlamayacaktır."
Reklam
Tarihin siyonistler tarafından bu derece tahrif edilmesinin derin siyasi sebepleri vardır: Bu "ayrıcalıkla" varılmak istenen hedef İsrail'i dünya uluslarının teşkil ettiği bütünlükten ayırmak, diğer ülkelerle karşılıklı anlayış, ortak çıkarlar ve aynı barışçı ve yaratıcı amaca doğru birlikte yol alma değil fakat özel suçluluk ilişkileri içine itmektir. Her türlü tarihi gerçeğin dışında "holokost" efsanesi İsrail'e yeniden ve aralıksız cinayetler işleme izni vermekte, intikam duygusunun canlı kalmasına yol açmakta ve eski cinayetlerin hesabını sormasına imkan tanımaktadır.
Her dönem mağduru oynayan ağlak, korkak, ezik bir kavim...
"Holokost"tan bahsetmek Yahudileri bir kere daha diğer uluslardan ayırmak ve yeryüzünde altmış milyondan fazla erkek ve kadının hayatına mal olan bir savaşın içinde, Hitler'in işlediği diğer cinayetleri gözlerden uzak tutmaktır. Özellikle sivil halkın arasında yahudi dahi olmayan üç milyon Polonyalı ve savaşçı olmayan altı milyon Slav bu savaşta hayatını kaybetmiştir. Hitler faşizmi yüzünden ıstırap çeken ve ona karşı savaşan büyük kütleden ayrı düşmek yahudileri yüceltiyor mu?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Eğer bu siyonist devletin kurulması vaktiyle tek çare olarak görüldüyse, neden nazilerin zulmünden kaçabilenler için bizzat "Alman toprağında" bir vatan aranmadı? Tam anlamıyla bağımsız olacak bu devlet, Yahudilere karşı bunca cinayet işleyen Avrupalıların zararına kurulabilirdi... (...) Bu suçun ceremesini, olayın tamamen dışında kalmış olan Araplara yüklemek tam anlamıyla ve başlıbaşına sömürgeci bir harekettir.
Bayan Golda Meir 15 Haziran 1969 tarihinde Sunday Times gazetesine verdiği demeçte şunları söylemiştir: "Filistinliler yoktur. Yani Filistin'de kendilerini Filistinli sayan ve bizim gelerek onları kapı dışarı edip ülkelerini ellerinden alacağımız bir Filistin halkı yoktur." Bu insanlar "yok" ama direniyorlar... Garip bir iş...
Reklam
Hırsız pislik teröristler!
Siyasi siyonizmin kesinlikle formüle bağlandığı çağ olan Theodor Herzl'in Yahudi Devleti isimli kitabının yayımlanışından bu yana, bir Filistin halkının varlığı, bütünüyle inkar edilmektedir. Bu varlık ne Herzl'in kitabında ne de dünya siyonist hareketinin kurucu toplantılarında söz konusu olmamıştır.Filistin halkının mevcut olmayışı inancı siyonizmin temel dayanaklarından biridir.
kemalizmin müritlerine çağrısı
1931 başında Kubilay hadisesi vesilesiyle Meclis'te söz alan Ahmet Ağaoğlu, inkılabı (daha Kemalizm kavramıyla karşılanması yaygınlık kazanmamıştır) şöyle anlatacaktır: "Efendiler, Cumhuriyet, inkılap baştan başa bir dindir, bir imandır. (Ona şüphe yok sesleri). Bu dinin, bu imanın bir kitabı olacaktı, bir ibadeti olacaktı, dahileri olacaktı, müminleri olacaktı, Cumhuriyetin faziletlerini, fikirlerini cemaat arasında geceli gündüzlü çalışarak neşrü tamim edecek [yayacak], bu cahil cemaati yürütecek adamlar olacaktı . . . Cumhuriyet ve layıklık imanına karşı her münevver kendi üzerine terettüp eden vazifeyi ifa ederse Mazhar Müfit Beye derim ki o gencin, o yüksek adamın kanı hedere gitmemiştir."
bağımsızlık bunun neresinde?
Artık Kurtuluş Savaşı bile, Batı'ya karşı kazanılan bir zaferden ziyade, Batıcılığın zaferi olarak değerlendirilir olmuştur. Daha 1925'te Türk Ocakları'nı "yeni medeniyetin naşiri, hadimi ve rehberi", "garplılığın mümessilleri"diye tanımlayan Hamdullah Suphi'nin 1930'da Türk Ocağı Merkez Binası açılışında dediği gibi: "Biz yenilseydik Avrupalılık mağlup olacaktı. Biz kazandık, Avrupalılara karşı Şarkta garp fikirlerini, garp esaslarını muzaffer kıldık."
Ezikler.
Artık ilerlemek için Batılılaşmanın bile ötesine geçilmiştir. Batılılaşmak (veya Doğu'dan uzaklaşmak) için Batılılaşılır. İsmet lnönü'nün anlatımıyla: Harf inkilabı bir okuma yazma kolaylığına bağlanamaz. Okuma yazma kolaylığı Enver Paşa'yı tahrik eden sebeptir. Ama, harf inkilabının bizde tesiri ve büyük faydası, kültür değişmesini kolaylaştırmasıdır. İster istemez Arap kültüründen koptuk.
Bir ideoloji anlamında 1929 ortasındaki icadından sonra Kemalizm, 1931 Kurultayı'nda kabul edilen 6 okun 1935 Kurultayı'nda "Kamalizm prensipleri" olarak tanımlanmasıyla ve 1937'de anayasaya dahil edilmesiyle kemaline ulaşır. Konumuz açısından önemli olan husus ise, Kemalizmin sadece doğuşu sırasında değil sonrasında da devamlı ve tutarlı bir biçimde bir din olarak tasvir edilmiş oluşudur. Birkaç tanesini hatırlatmakta fayda var: Daha önce Kemalizmden mezhep olarak bahseden Yakup Kadri, bu sefer 1931 tarihli bir yazısında "Kemalizm tarikatı" ifadesini kullanır. Ona göre bu tarikatın, "ateşini en kör gönüllere aşılamak kudretine" sahip olunmalıdır.15 Falih Rıfkı ise 1933'te Kemalizmin vahiy olduğunu ima eder.
Reklam
Ee hani kadının hür iradesi, kendi bedeni kendi kararı falan deniyordu sanki...
Grace Ellison da 1928 yılında kaleme aldığı kitapta, kendi katıldığı baloda (başbakanlığın verdiği ilk balodur) hala örtüsünü çıkarmayan birkaç kadının örtüsünün bizzat Mustafa Kemal tarafından çıkarıldığını, muhataplarının ise bundan onur duyduklarını aktarır.
Aa bize tam tersini söylüyorlar bir yanlışınız olmasın (!)
Taha Parla Kemalizmi şöyle tanımlar: Tek doğru olmak... ebediyen geçerli olmak vb. iddiasındadır... şefci, paternalist, elitist ve vesayetçidir. Çoğulcu, hoşgörülü, uzlaşmacı değildir; tek particidir, muhalefete izin vermez; özde çok-partililiğe karşıdır. Siyasal tartışmaya ve katılıma açık değildir. Otoriter, yer yer de totaliterdir.
Daha 1928'de Grace Ellison, Türklerin taklit eden değil, taklit edilen oldukları noktasındaki hassasiyetlerini şöyle aktarır: Avrupa Basını ne zaman Mustafa Kemal'den "Türkiye'nin Mussolinisi" diye bahsetse ki bunu sık sık yapar, Türkler son derece sinirleniyorlar. Onlara göre doğrusu Mussolini'yi "Avrupa'nın Mustafa Kemal'i" olarak tanımlamaktır.
İnsani değerleri reddeden her nesil, değerleri reddettiği günkü noktasında kalmamış, yok oluncaya kadar sürekli olarak düşüş/alçalış kaydedip durmuştur.
111 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.