Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

EndoplazmikGaripbirKulum

EndoplazmikGaripbirKulum
@EndoplazmikGaripbirKulum_
Sıkı Okur
Burası benim kitap dünyam! #30752856 #39389816 #40414103 (((Kitap kokusunu kim sevmez ki...))))
Bir okur; ama iyi okur :D
Satırları çizerek okuyanlardan.(Burası benim dijital ajandam) (Amigurimi oyuncaklar ve kitaplar benim tutkum)
Güneşin üşüdüğü yerdeyim.
1.593 kütüphaneci puanı
21066 okur puanı
Şubat 2018 tarihinde katıldı
130- "Ey cin ve insan topluluğu, size ayetlerimi anlatan, karşılaşacağınız bugün hakkında sizi uyaran, sizin aranızdan peygamberler gelmedi mi?" Dediler ki: "Biz kendi aleyhimize şahidiz." Onları dünya hayatı aldattı. Kafir oldukları konusunda kendi aleyhlerine şahitlik yaptılar. (En'âm Sûresi 130. Âyet)
Reklam
Şeytan, Hz. Adem'e (a.s) secde etmemesi, kibirlenmesi nedeniyle ebediyen Allah'ın rahmetinden uzak tutulmuş. Allah (c.c) birçok ayet-i kerimede bunu haber verir. Rahmetten uzak tutulması, yalnız Hz. Adem'e secde etmeyişinden değildir. Eğer böyle olmuş olsaydı günümüz insanları da, Müslümanlar da, ibadet etmemeleri nedeniyle aynı duruma düşmeleri gerekirdi. Şeytan diyor ya; ben bir defa secde etmedim. Siz ise günde beş defa secde etmiyorsunuz. Biz insanlar buna rağmen affedileceğimiz ümidindeyiz. Şeytan ise affedilmemiş. Çünkü şeytan, Secde etmeyişinin gerekçesini göstermiş. Demiş ki; "Sen onu topraktan yarattın, beni ise ateşten yarattın. Ben daha değerliyim" diyerek secde etmediğini ifade etmiştir.
Bir başka ayet-i kerimede Allah (c.c); "bir toplum kendisini değiştirmedikçe Allah o toplumu değiştirmez buyuruyor. (Ra'd 11) Yani bir toplum zulme meyletmedikçe Allah onların başına bir zalimi getirmez. Toplum zulmü sever, alkışlar hale gelince, Allah onların başına da bir zalimi musallat ediverir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Türkiye'de Kur'an ve sünneti fazla bilmeyen ama çok sevgisi olan insanımız vardır. Yani Kur'an ve sünnete çok fazla sevgisi olan, ama Kur'an ve sünneti hayatta öğrenmeyen insanlarımız vardır.
Reklam
79 syf.
7/10 puan verdi
·
23 saatte okudu
İslam'da İnsan Hakları
İslam'da İnsan HaklarıEbu'l A'lâ el-Mevdudi
7.8/10 · 32 okunma
Bu çalışma, İslam'ın 1400 yıl önce insanlara verdiği hakların kısa bir taslağını oluşturmaktadır. Aydınlanma ve ilerleme iddiasının bu kadar yüksek sesle haykırıldığı modern çağda bile dünyanın 1400 yıl önce indirilenden daha adil ve eşitlikçi kanunları üretememesi, İslam'a olan inancımızı tazelemekte ve güçlendirmektedir. Diğer taraftan, Müslümanların yine de Batı'yı sık sık kendilerine rehber olarak aramalarının farkında olmak üzüntü vericidir. Daha da acı veren husus, Müslüman olduğunu iddia eden yöneticilerin kendi hükümetlerinin prensip ve kurumlarında Allah ve Peygamber'e uymamalarının farkında olmaktır. Allah onlara merhamet etsin ve doğru yolu göstersin.
İnsanları doğruluk yoluna ikna etme ve kötülük yolundan uzaklaştırmaya çalışma zorunluluğu, tüm hakiki Müslümanlar üzerine yükümlülüktür. Vatandaşlarını bu haktan mahrum eden herhangi bir hükümet, ilahi emir ile çatışma içerisindedir. Bu tarz bir hükümet insanlarla değil Allah ile doğrudan çatışma içerisinde olur: Bu hükümet, Allah'ın insana sadece bir hak olarak değil aynı zamanda bir yükümlülük olarak verdiği bu hakkını gasp etmeye çalışmaktadır.
İslam'ın insanlara verdiği haklardan birisi de hükümetin tiranlığını protesto etme hakkıdır. Kur'an şöyle demektedir: "Allah çirkin söz söylenmesini sevmez; ancak zulme uğrayanlar hariç" (Nisa 148). Allah çirkin dili, sert sözlerle kınamayı kesin bir şekilde kabul etmemektedir, fakat zulüm (injustice) veya tiranlık mağduru olan insan güçlü bir şekilde kendisine yapılan haksızlığı protesto etme hakkına sahiptir.
Amerika'daki Afrikalı Zencilerin lideri Malcolm X, siyahi yurttaşların sivil haklarını kazanması için Amerika'daki beyaz insanlara karşı amansız bir mücadeleye başlamıştır. Fakat Haccını yerine getirmeye gittiği zaman Asya, Afrika, Avrupa, Amerika Müslümanlarının nasıl aynı elbiseyi giydiklerini, Kâbe'ye doğru koştuklarını ve namazı yerine getirirken nasıl aynı hizada durduklarını görmüştür. O renk ve ırk problemi sorununa çözümün İslam olacağını ve Amerika'da aramaya veya başarmaya çalıştığı şeyin çözüm olmayacağını anlamıştır. Bugün bir takım Müslüman olmayan düşünürler, başka bir din veya hayat yolunun bu problemi İslam'ın başardığı derecede çözemediğini kabul etmişlerdir.
Reklam
İslam zaten Arabistan'da var olan kölelik problemini, onların özgür bırakılmaları noktasında insanları cesaretlendirerek çözmeye çalışmıştır. Müslümanlara köleleri özgür bırakmanın kendi günahlarına kefaret anlamına geldiği anlatılmıştır. Bir Müslüman'ın köle bir mümini kendi hür iradesiyle özgür bırakmasının çok büyük bir fazilet olduğu
Amerika ve Batı Hindistan'ın işgalinden sonra köle ticareti trafiği 350 yıl devam etmiştir. Afrikalıların, iç kesimlerden getirilip gemilere bindirildiği Afrika limanları, Köle Sahili (Slave Coast) olarak ün salmışlardır. Sadece bir yüzyıl (1680'den 1786'a kadar) süresince, İngiliz Kolonileri için kaçırılan ve köleleştirilen özgür insanların toplam sayısı İngiliz yazarların tahminlerine göre 20 milyon kadardır. Bize söylendiğine göre 1790 yılında, 75 bin insan kaçırıldı ve bu insanlar kolonilerde işçi olarak çalıştırılmak üzere gönderildiler. Köleleri taşımak için kullanılan gemiler çok küçük ve kirliydi. Bu zavallı Afrikalılar bir sığır gibi sokuşturuldular ve bununla kalınmayıp birçoğu sadece 18 inçten oluşan ve zor bir şekilde hareket edebildikleri ahşap raflara zincirlenmiştiler. Onlara düzgün yiyecekler verilmiyor ve eğer hasta olurlar veya yaralanırlarsa medikal tedavi sağlama noktasında herhangi bir teşebbüste bulunulmuyordu. Batılı yazarların kendileri, kölelik veya zorla çalıştırmak için kaçırılan insanların toplamının en az yüzde 20'sinin Afrika'dan Amerika'ya taşıma sırasında can verdiğini ifade etmişlerdir. Köle ticaretinin altın çağlarını yaşadığı dönemde çeşitli Avrupalı uluslar tarafından kölelik için kaçırılan insanların toplamının, en azından 100 milyon olduğu tahmin edilmektedir. Bu rakamlar, kölelik kurumunu tanıdıkları için Müslümanları suçlayan insanların kendi kayıtlarıdır.
... Bu konuda Peygamber'in (s.a.v.) açık sözleri şu şekildedir: "Mahşer günü davacı olacağım üç sınıf insan vardır. Bunlar, özgür bir adamı köle yapan, sonra onu satan ve onun parasını yiyen kimsedir" (Buhari ve İbn Mace). Peygamber Hadisi'nin sözcükleri nitelendirilmemiş veya belirli bir ırkın veya ulusun veya belirli bir dinin mensupları ile sınırlandırılmamıştır. Avrupalılar, dünyadan köleliği kaldırdıkları iddiasıyla büyük bir gurur içerisindedirler, oysaki köleliği kaldırma anlayışına ancak 19. yüzyılın ortalarında sahip olabilmişlerdir. Bu tarihlerden önce Batılı güçler, çok büyük boyutlarda Afrika'ya saldırıyor, özgür erkekleri kaçırıyor, onları köleliğe katıyor ve yeni kolonilerine taşıyorlardı. Bu zavallı insanlara gösterilen muamele, hayvanlara verilenden daha kötüydü. Batı kitaplarındaki anlatılar bu gerçeklere ilişkin itiraflarla doludur.
Yaşam hakkı, insana bir bütün olarak sadece İslam tarafından verilmiştir. İnsan haklarına ilişkin birçok ülkedeki bildiri veya anayasaları incelediğinizde bu hakların sadece o ülkenin vatandaşlarına veya beyaz ırka verildiğini açık bir şekilde göreceksiniz. Örneğin Avustralya'da insanların arkalarına hayvanlar gibi düşülmüştür (hunt down) ve topraklar beyaz adam için Aborjin'lerden temizlenmiştir. Benzer şekilde, Amerika'nın yerli nüfusu sistematik bir şekilde yok edilmiş ve bir şekilde bu soykırımdan sağ kurtulan Kızılderililer, ayrılmış arazilerine hapsedilmişlerdir. Aynı zamanda Afrika'da insanlar, vahşi hayvanlar gibi ele geçirilmişlerdir. Bu taraflı insan hakları konseptine karşılık İslam, bu hakları tüm insanlar için tanımaktadır.
74,3bin öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.