“ Ne kadar kazarsan kaz
Kendi çemberinde bi' noktadasın
Sonbahar ya da yaz
Geçecek biliyosun
Her adı konulmuş beklenen gibi ilerliyo ve yine dardasın
Kendinin ücrasında, aralık sevdasında
Sanki bi tabanca var kalbinde
Duyduğunu gizleme oyununda
Bilerek kullanmıyosun”
Sözcüklerim varmıyor uzaklarına
Birer birer düşüyor bütün öpmelerim
Ağır yenilgiler alarak,
Adresinde yokluğunu kıyamet bilerek
Sadece susarak özlüyorum, özlüyorum seni
Hiç tanımadan ne garip,
Sense uzak, çok uzakta
Bir deniz gibisin resimlerde
Sıkılmadık mı artık aynı şeyleri düşünmekten? Neden yaratıcı düşüncenin sınırlarını zorlamıyoruz? Niçin düşünsel yaşamımıza acılarla ve ızdıraplarla dolu yeni şeyler eklemiyoruz? Korkuyor muyuz? Zihinsel işkenceye maruz bırakalım kendimizi. Ki yarının ülkesinde yapılacak olan fiziksel işkenceye hazır olalım.
“Düşmesin bizimle yola:
evinde ağlayanların gözyaşlarını
boynunda ağır bir zincir gibi taşıyanlar!
Bıraksın peşimizi kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!
İşte:
şu güneşten düşen ateşte
milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!
Sen de çıkar göğsünün kafesinden yüreğini;
şu güneşten düşen ateşe fırlat;
yüreğini yüreklerimizin yanına at! “
Akın var akın güneşe akın!
Güneşi zaptedeceğiz, güneşin zaptı yakın!
“Yabancılaşma” yabana atılacak bir problem değil. Özellikle şu dönem ve önümüzdeki dönemler için büyük problem. Bu kabulleniş iyi bir şey değil. Elimizden kalan son şeyleri de alacaklar yakında.
“Eğer intihardan birisi suçlanacaksa, suçlanması gereken geride kalan insanlardır. Çünkü bu güruh arasında intihar eden insan için uğruna hayatta kalmayı hak edecek bir kişi bile yoktur.”
-Marx
“Bu nasıl bir toplum, insan milyonların ortasında en derin yalnızlığı yaşıyor; hiç kimse farkına varmadan dayanılmaz kendini öldürme arzusuyla kahrolabiliyor?
Bu toplum, toplum değildir... vahşi hayvanların yaşadığı bir çöldür.”
Rousseau
“ paris’in göklerinden uzanıp bir yıldız kopardım
kırmızı bir karanfilmiş gibi yıldızı saçlarına taktım
on beş dakika sonra bordeux’ya bir tren kalkacak
garın merdivenlerinde benim için ağlayacaksın
ellerim yağmura açılmış sakallarım ıslak
ben ki cehennemde bir allah gibi yalnızım”