İnsanoğlu böyleydi, bir köpek yavrusu öldüğünde herkes üzülürdü ama onu gömmeye cesaret edebilen pek olmazdı. Yaralandığı zaman herkes gözyaşı dökebilirdi ama kucağına alıp onu taşıyamazdı.
Çocukluğumu toprağın altına gömsem belki de ölü bir çiçek gibi yeniden büyürdü. Ona su verir ve hayata döndürürdüm. Bu defa Güneşe dönerdi yüzünü ve gülümserdi. Ama önce çocukluğumu kurtarıp toprağını beslemeliydim.
Bakışlarım yeniden kız kardeşimle buluştu. Ona baktığımda aynaya bakıyor gibi olurdum, birbirimizin tıpatıp aynısıydık ama birbirimizden bir o kadar farklıydık. O insanların hayatını aydınlatan, onlara ışık saçan gökyüzündeki ay gibiydi. Ben başlıbaşına geceydim. İnsanlarin suçlar işlediği, avlanmak için Güneş’in batmasını beklediği, en büyük günahlarin şahidi karanlık bir geceydim. Onun dokunduğu hayatlar çiçek açarken ben onun hayatında sadece kötülüğümle vardım.
Ne garip, hayatım boyunca onun gibilere öfke besleyip durmuştum beni kurtaramadığı için. Şimdi ise onu teselli ediyordum, yine beni kurtaramadığı için.
Süper kahramanları filmlerde hep çok güçlü gösterirler çünkü insanlığı kurtarmak için çok güçlü olunması gerekir ama bu nasıl büyük bir yanılgı...İnsanlığı kurtarmak için insan olunması gerekir sadece.