Seni affetmek mi? Sen hiçbir şey yapmadın ki. Sen bir enstrümansın-konuşan bir megafonsun. Megafonlar onlar aracılığıyla söylenenlerden sorumlu değildirler.
Taçlar, asalar, bozuk paralar, sahte mücevherler, köyde adının kötüye çıkması, dünya çapında şöhret-bunların hepsi aynıdır, hiçbir maddi değere sahip değildirler: ruhu memnun ederken değerlidirler, bunu başaramadıklarında değersizdirler.
G.A.: Ah, hadi ama! Birisinin parasına haset ettiği zaman-bu çok bariz bir şekilde maddi ve tiksindirici değil mi?
Y.A.: Hayır. Para sadece bir simgedir-görünür ve somut bir biçimde ruhsal arzu'yu temsil eder. İstediğin her hangi sözüm ona maddi şey sadece bir semboldür: O şeyi kendisi için değil, o an için ruhunu memnun edeceği için istersin.
Zihnin konudan konuya atlarken ilham verici bir konuya çarptığında, ağzını açıp o konu hakkında konuşmaya başla-veya kalemini al ve kullan. Bu, zihninin ilgisini çekip yoğunlaşmasını sağlayacaktır.
Ne eğilimini ortadan kaldırabilirsin ne de onun en ufak bir parçasını-sadece onu baskılayabilir ve onu sakin ve sessiz tutabilirsin. Sen öfkeli bir mizaca mı sahipsin?
G.A.: Evet.
Y.A.: Bundan asla kurtulamayacaksın fakat onu gözleyerek hemen hemen her zaman sakin tutabilirsin. ONUN VARLIĞI SENİN SINIRINDIR.
Şans eseri bir kitap ya da gazetede bir paragraf okumak, bir insana yeni bir yol açabilir ve onu eski ilişkilerini terk etmeye ve yeni idealine sempati ile yaklaşan yeni ilişkiler aramaya sevk edebilir: Ve sonuç, bu adamın yaşama biçimini bütünüyle değiştirebilir.
İnsan bir bukalemundur; doğasının yasası gereği, bulunduğu yerin rengini alır. Çevresindeki etkiler onun tercihlerini, kaçındığı şeyleri, politikasını, beğenilerini, ahlakını, dinini yaratır. Bunların hiçbirini kendisi için yaratmaz. Öyle yaptığını zanneder.
Vicdanımız başkalarına verilen acının hiç farkına varmaz, ta ki bize de acı verdiği bir noktaya ulaşanadek. istisnasız her olayda, bir başkasının acısına tamamen ilgisizizdir, ta ki onun çektiği acı bizi rahatsız edenedek.