Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Grekov Kafkayevski

Reklam
:D :D
Gizemli insanları sevmem. Ama insanlar bana her şeylerini anlatsınlar diye de paralanmam. Keyfi bilir. İsterse anlatır. Ağzını kapatan yok.
Padişahların sarayına en güç giren şey doğruluktur, onların tarafında bulunan kimseler doğruluğu kendilerinden bile saklarlar, çünkü bunlar hasr-ı inzâr ettikleri hükümet lezzeti içinde ve merkezinde yaşadıklarından ahalinin çektiği zahmet yine ahalinin tembelliklerinden zannederler

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
1870lerde ıspartada bulunan şeyhlere dair..
Beledî reisliğim zamanında Mağribî dedikleri bir şeyh-i meçhul-ül-ahvâl Isparta’nın cebel-i hâcâtı itikat olunan “Sidre” dağında çocuğu olmayan kadınlara çocuk nüshası ve ilacı dağıttığını işittiğimde herifi celp ve hârice tard ve sevk ettirirken; -Ben çıkacağım fakat bu memleket batacak demesiyle -Pekâlâ sen içinde bulunmayasın sana iyilik ediyorum cevabını verdim idi. Ve yine diğer birinin bir limon içinden üç altın çıkaracağını ve bu limonları birer liraya satacağını ilân ettiğinde herif hakikaten muvacehemize ortasından bana kestirdiği elindeki bir bütün limondan üç lira çıkmış idiyse de liraları evvelce nasıl ustalıkla yerleştirdiğini anlayarak bunu da memleketten çıkarırken hacıdan, hocadan bir çok muteberân ricada bulunduklarına ve daha pek çok emsaline tesadüf ettiğim olmuştur.
1870lerde ısparta bölgesinde açılan yeni okullara karşı takınılan tutum..
İşte bu zamanlarda sâbık-üz-zikr eski medrese hocaları resmi mekteplere giren Müslüman talebe gâvur olacak yahut yarım dinli kalacak ze’am-ı batılını halka evvelki kadar tesir ettiremez olmuşlar idiyse de asırlardan beri kütüb-ü İslâmiyenin ve peygamberin men ettiği Yahudi ve putperest müşrik hurâfelerini kadın, erkek bir çok basit fikirli, sâfü'l-kalp sade dillere levazım-ı diniyeden tanıttırarak kurşun dökücülük, fala ve talihe bakıcılık ve her derde deva ve her müşkile medâr-ı def’ ve şifa itikat ettirilen üfürükçülük, nüshacılık, remilcilik, şöhretini alanlar her mahalle ve karyede ve hattâ en ziyâde Pâyitahtta ve büyük şehirlerde tekkeler, zaviyeler, ziyaretgâhlar, ocaklar açıp bakla, boncuk, arpa, nohut saçmak ve atmak ve yıldız böceklerinin akışından, kuşların, kargaların ötüşünden ahkâm çıkarmak suretiyle halktan para kapmak ve siyah tavuk kanıyla mürd nüsha yazıp cinleri, şeytanları toplayarak sabi çocukları suya bakdırmak ve onlardan çare-i tedavi ve halâs sormak, velhasıl ananeye göre her şeye mahsus birer şekilde usûl ve ocak açmak yollarını takip edenler yine mevki-i revaç ve itibarda görünmekten hâlî olmuyorlar ve sanatlarının dolap ve desiselerini şekl-i dînîde bir dereceye kadar muhafazaya devam ve itina ediyorlar ve bir çok inandırabildiklerini aldatıyorlardı. Çünkü anane denilen şeyi kolayca ve tamamen kaldırabilmek hiçbir zaman kâbil olamamıştır.
Reklam
1860lı yıllarda
Medreselerde Kelâm-ı Kadîm yazan yazıcılar çok ise de çarşıda esnaf defteri yazacak ve hesaptan rakam ve kara cümle bilen birkaç ihtiyarla muharrir-i acizden başka kimse yok idi.
Ber-vechi muharrer mektepten şahâdetnâme ahzıyla kaleme girip de mutasarrıf paşaya ve bazı memurlara İstanbul’dan gelen gazeteleri ve mevkut risaleleri ve “1279” (1863) senesinde intişar eden Mecmua-i Fünûn’un ilk nüshalarını okudukça Avrupalıların mekteplerinde neler öğrendiklerini ve ne türlü sanayi ve terakkîyât vücuda getirdiklerini anlayabildiğim kadar anlayıp dedemin ve babamın meslekleri olan sanatkarlık ve tüccarlık sınıflarındaki erbâb-ı sana’ât ve ticaret cemiyetlerinde gazeteleri ve sâir matbu yeni eserleri okumak istedikçe bazen kerhî dinlerler ve bazen bunlar hep yalan ve gavur işidir, okuma derler, bunların yerlerine Battal Gazi ve Kan ve Hayber Kaleleri ve Gûl-i beyâbânî ve Binbir Gece ve Hamzanâme kitaplarıyla yazma destanları ve safsata-âmiz hikaye ve masallar okuttururlardı.
Çünkü bu zamana kadar iptidai huruf-ı hecâ ve ilm-i hâl-i ihtiyari ve oğlan-kız karışık olarak mahalle ve karye mekteplerinde beratlı, beratsız birer miktar okumak bilen mahalle ve köy hocalarına ezber okutturuluyor ve şekl-i huruf bir iki sene sonra yazı hocası bulunup da yazı meşk edildiği zamanda bellene biliyor ve ulûm-ı âliye denilen Arabî,
:D :D
giderken ardında 3 külot bırakmışsın ben onları giyemeyecek kadar şişmanım
Sayfa 129Kitabı okudu
Reklam
:D :D
"sonunda mükemmel kadın diye bir şey olmadığını kavradığında kadınların neden olduğu çılgınlığın tuzağına düşmeden oturup huzurlu bir biçimde bekleyebilirsin ölümü."
Sayfa 124Kitabı okudu
evet.. böyle tipler de var maalesef..
entelektüelleşti ki onun için entelektüelleşmek tarafımdan söylenen her şeye muhalefet etmekten ibaretti,
Sayfa 107Kitabı okudu
23,5bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.