Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

BeyzaK

Kendini yalnız hisseden insanlaraa
İnsanlar yalnızlıklarının nedenini hep eksikliklerinde aradı. Çirkinim diye mi yalnızım? Çok mu düşüncesizim? Çok mu ilgi istiyorum? Ben anlaşılamayacak bir insan mıyım? Diye diye aklından hep kötü özellikleri diye düşündüğü özellikler geçti. Ya tam tersiyse ya çevrene ben çok güçlüyüm imaji veriyorsan kendini her şekilde tamamlıyorsan ve karşındakide: "Bu kişinin bana ihtiyacı yok ben bunun yanında fazlalık gibi dururum."diyip senden uzaklaşıyorsa ya da kendini fazlalık gibi hissetmemek için sana bir adım atmıyorsa. Her şey bu eksikliklerinden (karşı taraf yüzünden düşündüğün eksiklikler) kaynaklanmayıp tamamen kendi güçlü yanların yüzündese de bu hissettiğin yalnızlık seni üzmeli mi? Bunu kabullenip diğer insanlara benim de bazı şeyler için yardıma ihtiyacım var mesajı verip yalnızlığını bozmalı mısın peki
Reklam
Gerçek mutluluk hangisidir?
İnsan tamamen kendine yetmeli midir mutlu olmak ya da hayatını sürdürmek için? Kafası esince sahil kenarına gidip oturmalı mutlu olmak için başkalarından değil kendine küçük sürprizler yapıp kendini değerli hissettirmeli midir? Böyle yaptıkça insan kendini başkalarından soyutlamaya mı başlar? "Ben kendime yetebiliyorum zaten hayatımda olan insanlar beni kısıtlıyor ya da beklenti mi karşılamıyor." diyip kendini mi yalnızlaştırıyor insan. Ya da tam tersi midir insan bazı şeyleri kendinde eksik mi bırakmalıdır, hayatında birileri olması için insanın eksik tarafları mı tamamlanmalıdır gerçek mutluluk öyle midir? bazı şeyleri kendi başına yapıp bazı özel şeyler içinde bir başkası mı beklenmelidir. O zaman da her insandan bir beklentisi olup karşılanmadığı zaman da üzülmeye mahküm mudur. Ortasını kabul etsek bir tarafı eksiklerle dolu insanın başka biri tarafından tamamlanmayınca kendi kendine yetmeye başlaması mıdır her şeyin çözümü?
İnsan
Bir gün insan “virgül”ü kaybetti, o zaman zor ve uzun cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleleri basitleşince, düşünceleri de basitleşti. Bir başka gün ise “ünlem” işaretini kaybetti. Alçak bir sesle ve ses tonunu değiştirmeden konuşmaya başladı. Artık ne bir şeye kızıyor, ne de bir şeye seviniyordu. Hiçbir şey onda en ufak bir heyecan uyandırmıyordu. Bir süre sonra da “soru işaretini” kaybetti ve artık soru sormaz oldu. Hiçbir şey ama hiçbir şey onu ilgilendirmiyordu. Ne kâinat, ne dünya ne kendisi umurundaydı. Birkaç sene sonra “iki nokta üst üste” işaretini kaybetti ve davranış nedenlerini başkalarına açıklamaktan vazgeçti. Ömrünün sonuna doğru elinde yalnız “tırnak işaretleri” kalmıştı. Kendine has tek düşüncesi yoktu. Yalnız başkalarının düşüncelerini tekrarlıyordu. Sıra “nokta”ya geldiğinde düşünmeyi ve okumayı unutmuş vaziyetteydi. A. Kanevsky

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Eflatuna sormuşlar : İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nelerdir? Eflatun sıralamış 1 Çocukluktan sıkılır ve büyümek için acele ederler ne varki büyüyünce çocukluklarını özlerler. 2 Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler ama sağlıklarını geri almak içinde para öderler. 3 Yarınlarından endişe ederken bugünü unuturlar, sonuçta ne bugünü ne yarını yaşarlar. 4 Hiç ölmeyecek gibi yaşarlar ancak hiç yaşamamış gibi ölürler. Bunun üzerine önerilerini de sıralamış 1 Kimseye kendinizi sevdirmeye kalkmayın! Yapılması gereken tek şey sadece kendinizi sevilmeye bırakmaktır. 2 Önemli olan, hayatta en çok şeye sahip olmak değil; en az şeye ihtiyaç duymaktır.
Sevilmek için her türlü şaklabanlığı yapanlar ve sevimsiz olmayı göze alarak takdir toplamaya çalışanlar... Bunlar iki ayrı insan türü gibi görünüyor. Oysaki ikisi de öz güven eksikliğini örtmeye çalışıyordur ya da sevgi açlığını gidermeye. Aferin budalası olmaya, kendini sevdirmek için olduğundan başka türlü davranmaya ne gerek var!
Reklam
İnsanoğlu, bir soyutlamayla üç ana dilime ayırmıştır zamanı: Geçmiş, yaşanılan,gelecek. Oysa ya geçmişte yaşarız ya gelecekte. Yaşanılan zaman diliminin dışındayızdır. Ayrımına bile varmayız bunun. Neill' inde dediği gibi yaşanılan da zaman,"araya giren bir oyundur." Geçmiş ve gelecek üzerine kurulmuştur bu oyun. Kurgusuna da akışına da onlar yön verir
Mark Twain, "Bağışlamak, menekşelerin onu ezen topuklarda bıraktığı hoş kokudur." der. Bağışlamak, ruhun ve kişisel cesaretin yüce bir göstergesidir. Bu, aynı zamanda yaşam kalitenizi yükseltmenin en iyi yollarından da biridir. Size kötülük yapan birini düşünmeye ayırdığınız her dakikanızın çok değerli bir arayışınızdan çalınmış zaman olduğunu keşfedin.
Zaman
"Zaman" dediğimiz ve yaşamı ölüme çengelleyen göbek bağı. İlk bakışta üç evreli gibi görünür. Dün, bugün ve yarın; ya da geçmiş, şimdiki ve gelecek zaman. Oysa "bugün", "şimdi" diye bir zaman dilimi yoktur. "Şimdi" sözcüğü daha ağzımızdan çıkarken geçmişe aittir. Ancak insanlar olmayan bir "şimdi" kavramını yaratarak yaşamak zorundadırlar ve "şimdi" diyince, çok yakın geçmişin belirlediği çok yakın geleceği düşünürler.
Geçmişinizin üzerinde durup düşündüğünüz her an geleceğinizden çalışıyorsunuz demektir. Dikkatinizi sorunlarınıza odaklayarak geçirdiğiniz her dakika, çözüm üretme sürenizi eksiltiyorsunuz. Dahası başınıza hiç gelmemiş olmasını arzuladığınız şeyleri düşünmek aslında yaşamınızda gerçekleşmesini arzuladığınız şeylerin önüne set çekmektir. Zamansızlık gerçeğinde bütün gün düşündüklerinize dönüşeceğiniz bilgisine dayanarak eğer yaşadığınızı ikinci kez yaşamak istemiyorsanız geçmişteki olaylar ya da hatalar için endişelenmenin hiçbir anlamı yoktur. Bunun yerine farkındalığın ve aydınlanmanın yeni bir boyutuna ulaşmak için geçmişinizden çıkardığınız dersleri kullanın.
Hayatın iniş ve çıkışları vardır. Çoğumuz bu oyuna kapılır gideriz. İşler yolundayken kendimizi mutlu hissederiz; bozulunca üzülürüz. Yaşama bu tür yaklaşım güçsüz bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımdaysan dalgalarla sürüklenen dal parçası gibisin demektir. Akıntıya göre gidersin. Şu anda bir yönde gidiyorsun, bir sonraki anda başka bir yönde. Ama eğer bilirsen başına gelen her şey güzeldir ve yaşadığın her şeyin yaşamına anlam katan bir yani vardır.
Reklam
İnsan, ihtiyaç duyulmaya ihtiyaç duyar. Bu, insan oğlunun en temel ihtiyaçlarından biridir. Kişi, kendisine önem verilmediğini biliyorsa ölmeye başlar. Kişi en azından birisi için önemli olduğunu hissetmezse onun tüm yaşamı önemsiz hala gelir. Bu yüzden sevgi var olan en büyük terapidir ve dünyanın terapiye ihtiyacı vardır. Çünkü dünya sevgiyi özlüyor uzun zamandır. Gerçekten de sevgi dolu bir dünyada terapiye hiç ihtiyaç kalmayacaktır.
insanoğlunun dün konusunda yapacak bir şeyi yoktur. Artık o, gerçek değildir. Yarın da çok güzel bir düştür. O da gerçek dışı bir hayaldir. Zamanınızı dünü ve yarını düşünmekle geçirirseniz kendinizde ve başkasında olanları göremezsiniz.
Her gün bir sürü şeyi boşveriyorum. Dünya da artık boşvermek zorunda olduğumuz şeylerle dolu. Gerçekten devam edebilmek için karanlığın içinde çok fazla debelenmemeyi öğrenmek gerekiyor. Hayatta her şey şahane olmak zorunda değil. Ama şunu da düşünmek lazım. Hayat bugüne kadar bana şahane şeyler verdi mi? Verdi. Çok mutlu günlerim oldu mu? Oldu. Çoskudan ve mutluluktan çatlayacak gibi hissettim mi? Hissettim. Hayat bana bir sürü güzel şey verdi mi? Verdi. Kötü şeylerde olacak. Her şeyin pırıl pırıl olduğu bir dönem olmaz. Bununda bir dengesi olacak. Hayatın kendisini kabullenişle ilgili bir şey bu benim için. Kötü bir şey geldiğinde biliyorum ki üç gün sonra iyisi gelecek.
Her başlangıç ilerleme göstermez bazı şeyler başladıkları gibi durur çünkü her başlangıç korkutucudur.
Zamanı gelmeden geleceğe kafa yorma ne zaman soluklanacağın belli olmaz. Yağmakta olan yağmurun altında koşturmak sadece seni ıslatacak olan yağmurla daha erken buluşmanı sağlar.
Başkasının parasını cebine sokmaktan daha zor olan şey kendi fikrini inanmadıkları halde başkasının kafasına sokmaya çalışmaktır.
Reklam
Bu yüzyılda saygı ağızlarda dolaşan ahlaktır. HBK