- Bir şey yap barış olsun. İnsanlar kin ve nefretten uzaklaşsın. Bombalar patlamasın, çocuklar ölmesin.
- ohooo, bana neredeyse dünyayı düzelt diyorsun…
- öyle.. hadi bir şey yap..
Hicret ve niyetin kimin için? Bir gece yarısı uyandığında yatağından kalk, şöyle yıldızlara bir bak. Düşün! Madem ki içinde bulunduğun yer, konuştuğun kimse sana feyiz vermiyor; terke mani olan ne?
Bu kitap, hem eleştirdiği noktalar açısından hem de üslubu ve içindeki hikayelerden biriyle bağlantısı açısından yazarın diğer kitabı olan ya tahammül ya sefere benziyor.
Bir şeyhin bir tarikatın başına geçişi üzerinden başlayıp devam eden bir hikaye. Sonra şeyh, toplumun yozlaşmasından rahatsız olup sırra kadem basıyor ve onu arayanların hikayesi… burada eleştirilen noktalar bana Ömer seyfettinin “acaba ne idi” hikayesini anımsattı. Eleştirilen konular birbiri ile ve günümüzle o kadar benzerlik gösteriyor ki…
Efendiyi aramanın gerekliliği ve önemi şahıslar üzerinden anlatılırken içkiden tevbe eden kişinin ve akademisyenin kendi iç dünyalarında yaşadıkları dikkat çekiciydi. Özellikle Akademisyenin hikayesinde Osman Turan ve köprülü hocadan bahsetmesiyle bu iki değerli bilim adamını da tanımış oluyoruz.
Kitabın sonunda şeyh tekrar karşımıza çıkıyor. Orada bahsedilen üç çocuk üzerinden verilmek istenen mesajı anlamak için defalarca okudum son bölümü. Ancak hala Tam olarak anladım diyemem.
Biraz esrarengiz, biraz sırlı; anlaşılması zor, ancak bol samimiyet ve edebiyat dolu bir eser…