Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hatice Çarkli

Biz yüzlerce yıl tek bir vücut halinde bedenlerimizin birbirine siper ettik.Çünkü bizi birbirimize İslam kardeşliği bağlıyor idi. Bu ülkenin evlatları asırlar boyu mektebe besmeleyle başladılar. Besmele kaldırılıp yerine “Türküm,doğruyum,çalışkanım!” denilince, öbür taraftan Kürt bir Müslüman evladı “Ya öyle mi?Ben de Kürdüm,daha doğruyum,daha çalışkanım!”demeye başladı.Ve böylece bu ülkenin insanları birbirlerine yabancılaştırıldı.Kendi milli ve dini değerlerimizi bırakıp inkarcı,ırkçı ve materyalist politikalara sapıldığı için ülkemiz onlarca yıl bir felaketin içine sürüklendi.Dil meselesi bunun en bariz örneğidir. Efendim Türkçe mi konuşulacak, Kürtçe mi? İnsanların kendi anane ve örflerine göre yaşaması en tabii insan hakkıdır.Ana dilini konuşur, ona göre çocuğuna öğretir.Bunları önlersiniz zalim olursunuz.
Sayfa 175
Reklam
Yani ilericilik ve çağdaşlık asıl İslam’ın bir sıfatıdır. Onsuz ileri gidilemez.O herkesi en ileriye götüren, en güçlü motordur.
Sayfa 47
İnanıyorsanız en üstünsünüz.Zafer ise elbette inananlarındır ve zafer yakındır!
Sayfa 37

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sen namazda 40 defa “Ya Rabbi beni sakın Yahudilerin ve Hristiyanların yoluna saptırma!” diyeceksin,ardından selam verdikten sonra gidip “Ben Türkiye’yi Avrupa Birliğine sokacağım.” diyeceksin ABD ve İsrail ile stratejik ortak olacaksın. 11 asır boyunca yeryüzünde hakkı ve adaleti temsil etmiş bir medeniyeti bırakıp Batı’nın peşinden koşacaksın.Yahu sen namazda Allah’a ne söz veriyorsan,selam verdikten sonra ne yapıyorsun?
Sayfa 34
Cenab-ı Hak,cüz’i iradeyi, insanı şereflendirmek için vermiştir.
Sayfa 23
Reklam
Sonsuz sevilme ve değerli olma arzusu, varoluşun özüne işlemiş, adeta varoluşun kendisi olmuştu. Sorun bunu istemek değil, yanlış yerde aramaktı. Yaratıcının verdiği sonsuz değere dudak büküp de mutlak sevilme ve değerli olma ihtiyacının karşılığını insanlarda bulma çabasına giren kişi, kaçınılmaz olarak hayatını cehenneme çevirir. Ve işte kâbus bu yolda harcanan çabada başlar. İşte o an insan, mükemmel olduğuna ve olması gerektiğine inandırır kendini. Hatalarını kabul etmek istemez. Kendine biçtiği bu mükemmellik kisvesini başkalarının da onaylamasını ister; beklediği ilgiyi ve sevgiyi göremeyince hırçınlaşır. Sürekli savunma halinde yaşamaya başlar. Alınganlaşır. Eleştiriye tahammül edemez hale gelir. İnsanlara öfke beslemeye başlar. Mutlak acziyetiyle yüzleşince kendisiyle de arası açılır. Bunlar insanın kendi içinde kurduğu cehennemin odunlarıdır. Odunlar biriktikçe birikir ve sonunda alev alır. İçini kavuran acı ruhunu sarınca da, "Beni niye yarattın?" diyerek öfkesini Yaratıcıya yöneltir.
“Ben insanın ihtiyacı olan şeyin çılgınca sevilmek bile değil, mutlak bir şekilde, eksiksiz, ebedi sevilmek olduğuna inanıyorum," dedi Dr. Mavi. Kırmızı'nın dikkatini çekmişti söyledikleri. "İnsanın sonsuz sevilme talebi bir ihtiyaçtır. Çünkü insan yokluktan yaratılmasıyla birlikte sonsuz bir yol alır ve bu onun sonsuz sevildiğinin, ona sonsuz değer verildiğinin bir göstergesidir. İnsanın tüm yaşam hikâyesi bunun üzerine kurulu. Sonsuz değerliliği bir kere tadan bir insan bunu bir daha asla ruhundan çıkaramıyor."
Aşktan umulan medet aşkın can düşmanıydı. Aşka yapılan en büyük ihanetti bu.
İnsanlar onlar tarafından sevilme çabanızı bir kere fark ettiklerinde, kendi ellerinde inanılmaz bir güç hissediyorlar.Varoluşumuzu onların aynalarında yansıttıkları şeyle özdeşleştirdiğimizi anladıklarında daha da cimrileşiyor, bizimle oynamaya başlıyorlar. Yani bağlılığımızdan yararlanabiliyorlar.
Ölümsüz aşk isteklerinin altında can çekişir ölümlü bedenler. Gümüşten hayal, gerçekle oksitlenip kararır er geç.
Reklam
… Bir ağızdan ant içtiler: - Gelecek yıl . . . kurtarılmış Kudüs'te.
Yahudi Paskalyası’nı çok eski bir gelenek düzenler. Paskalya her yiyeceğe simgesel bir anlam verilen Seder'le -aile yemeği başlar. … Aşağı yukarı iki bin yıl ön­ce, Tapınağın Titus tarafından yıkıldığı günden beri, bütün bir ulus dördüncü kadehi “Gelecek yıl Kudüs'te bu­luşmak” dileğiyle boşaltır.
İngilizlerin gitmek üzere oluşunun güçlerini tek kişi komutasında toplamalarının en zorunlu kıldığı an, Filis­tin Arapları ayrı ayrı çeteler sistemine dönmüşlerdi.
Bilir misin, neye benzersin? Devekuşuna. …. Bediüzzaman
…Muhammet Heykel. Bu genç ve ileri görüşlü gaze­teci Filistin'den geliyordu, haberlerinde Yahudileri hep yürekli ve örgütlenmiş düşmanlar olarak göstermekteydi. Nukraşi Paşa tarafından çağrılıp, kendisinden ulusun moralini bozan yazılarındaki havayı değiştirmesi sertçe rica edildi.
İngiltere'nin Kahire Büyük Elçisi Sir Ronald Campbell, Mısır savaşa girerse lngiltere'nin buna engel olmayacağını ve birliklerinin hareketine zorluk çıkarmayacağını Başbakana bildirdi. Hatta Süveyş Kanalı bölgesindeki askeri depolarını Mısır'lılara açmaya hazırdı bile.
65 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.