Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

AYZIT

AYZIT
@K_amantes
24.07.2018 Ey kanıma çakıllar karıştıran isyan!
Bursa
967 okur puanı
Ocak 2020 tarihinde katıldı
Sabitlenmiş gönderi
gelin bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar! bana kötü bana terkettiğiniz düşünceleri verin o vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar onları verin, yakınmalarınızı artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar ben aştım onları dediğiniz ne varsa bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar boşa çıkmış çabalar, bozuk niyetleriniz içinizde kırık dökük, yoksul, yabansı verin bana verin taammüden işlediğiniz suçları da. bedelinde biliyorum size çek yazmam yakışık almaz bunca kaybolmuş talan parayla ölçülür mü ya?
Reklam
Gül hâra düşdi sîne-figâr oldı 'andelîb Bir hâra bakdı bir güle zâr oldı 'andelîb
Şeklerle güzâr eder leyâlim Artar yine mâtemim, melâlim Bir sadme-i inkılabdır bu, Bilmem ki yakın mıdır zevâlim?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Dem bu demdir bu demi hoş göre-gör ey ârif
Yakınmasan da olur artık kötülüğünden: Güllerde diken vardır, gümüş çeşmede çamur; Tutulur ay ve güneş, söner bulut yüzünden; En şirin tomurcukta iğrenç kurtlar bulunur.
Reklam
Ahlak değerleri kısıtlayıcıdır, ama yüzyıllardan beri birikmiş insan deneyiminin üzerine inşa edilmişlerdir. Bazı ahlak değerleri insanların fabrikalarda köle gibi çalışmalarını, kiliseye gitmelerini, devlete sadık kalmalarını savunur. Diğerleri ise sağ­ duyuya seslenir. Zehirli ve zehirsiz otların yetiştiği bir bahçe düşünün. Hangilerinin yeneceğini, hangilerinden uzak durmak gerektiğini öğrenmek zorundasın.
Kadınlar: elbiselerinin renklerini seviyordum; yürüyüşlerini seviyordum; kimilerinin yüzündeki acımasızlığı seviyordum; ender de olsa başka bir yüzdeki saf güzelliği, bütünüyle ve büyüleyici bi­çimdeki dişiliği seviyordum. Üstündüler bizden: planlama ve orga­nizasyonda bizden çok daha yetkindiler. Erkekler futbol seyreder, bira içip bowling oynarken onlar, kadınlar, bizim hakkımızda düşü­nüyor, bizi inceliyor, karar vermeye çalışıyorlardı -bizi bıraksalar mı, atsalar mı, değiştirseler mi, öldürseler mi, yoksa sadece terk mi etseler? Uzun vadede fark etmiyordu; ne yaparlarsa yapsınlar yal­nızlık ve delilikti sonumuz.
Kendimi suçluluk duygusunun bir tür hastalık olduğuna ikna et­meye çalıştım. Suçluluk duygusundan yoksun insanlar ilerleme kaydediyorlardı bu dünyada. Yalan söyleyebilen, kandırabilen, bü­tün kestirmeleri bilen insanlar.
… Böylece ilişki bittiğinde kendini gerçekten yalnız ve delirmek üzere hissetmenin ne olduğunu öğreniyor, sonun geldiğinde neyle yüz­leşeceğine dair fikir sahibi oluyordun. O kadar çok şey vardı ki beni duygulandıran; yatağın altında bir kadın ayakkabısı; etajerin üstünde unutulmuş saç tokası; "çişim gel­di… " deyişleri; saç kurdeleleri; öğlenin bir buçuğunda onlarla çıkı­lan bulvar yürüyüşleri; içki, sigara ve muhabbet dolu o uzun geceler; tartışmalar, intiharlar; birlikte yiyip kendini iyi hissetmek; ner­eden geldiğini anlamadığın şakalar ve kahkahalar; havadaki mucize duygusu; arabayı park edip içinde oturmak; sabahın üçünde eski sevgilileri kıyaslamak; horladığının söylenmesi, onun horladığını duymak; anneler, çocuklar, kediler, köpekler; bazen ölüm ve bazen boşanma, ama hep sürdürerek, halletmeye çalışarak; bir sandviç bü­fesinde tek başına gazete okurken onun şimdi zeka seviyesi 95 olan bir dişçiyle evli olduğunu düşünüp efkarlanmak; hipodromlar, park gezintileri, piknikler; kodesler bile; onun sıkıcı arkadaşları; senin içkin, onun dansı, senin onu boynuzlaman, onun seni boynuzlama­sı; onun hapları, senin aldatmaların, onun aldatmaları; birlikte uyu­mak...
Reklam
Barry," dedi Sara, "ziyaretçi kabul etmiyorum." Barry kapıyı çarpıp gitti. İlerde karşılaşacağımız sorunları göre­biliyordum. Bir münzevi olarak insan trafiğinden nefret ederim. Kıskançlıkla filan ilgisi yoktu, insanları sevmiyordum, kendi şiir dinletilerimi saymazsak kalabalığa tahammülüm yoktu. İnsanlar yoruyorlardı beni, ruhumun iliğini kurutuyorlardı. "İnsanlık, baştan kokuşmuştun zaten." Budur benim düsturum.
Solumdaki sokakta trafık yoğundu, arabalarında sabırla bekleyen insanları seyrettim. Hemen hepsinde önlerine ba­kan ve hiç konuşmayan bir erkekle bir kadın vardı. Herkes bir şe­kilde beklemek zorundaydı. Bekle, bekle -hastaneyi, doktoru, tesi­satçıyı, akıl hastanesini, kodesi, ölüm babayı. Önce kırmızı yandı, sonra yeşil. Dünyanın vatandaşları yemek yiyor, televizyon seyre­diyor, beklerken işlerinden ya da ahlak eksikliğinden kaygı duyu­yorlardı.
2.744 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.