Mistik bir hava içinde her türlü duyguyu iliklerinize kadar hissedebileceğiniz, şairin kendini perdeler arasında gizlediği muhteşem bir eser. Bazı yerlerde ürperten, bazı yerlerde hayran bırakan üslubuyla kelimelere hükmeden bir yapısı var.
....
ben bu sularda sensiz de yüzerim yüzmesine amma
turkuaz denizlerin dibinde yaşanmamış anılar
akıntıya kapılır
bir deli balık misali
ağzım oltanın iğnesine kendisi takılır...
070313
bir gün beni anlayacaksın sevgili
dizlerinin üzerinde bir battaniye ile
denizi seyrederken pencerenden
ve sırtında örgü bir şal olacak
ki
mavi
aklına halil cibran düşecek
ağlama kadın
bu topraklar
güzel kalplilerin yanaklarından sızan
tuzlu suları tatmaya bayılır
yapma
elini uzat
bütün kelebekler serbest kalsın
sakın korkma
bedduam var kadın
seni mutlu edemeyen coğrafyanın
yağmurları göğe doğru aksın...
konuşmayı sevmezdi
kelimeleri gözlerinden dökülen bir kadındı
yıllar önce o bakarken kırılan
ve yedi yıldır cebimde taşıdığım ayna parçasında
yüzünün yarısı hapis kalmıştı
parmaklarında kuşlar taşırdı
ve uçamasınlar diye parmaklarına
ağır taşlı yüzükler takardı
sonbahar
ve düşmek kelimelerinin
aynı sesle anlatıldığı dillerde
adının anlamı
hokkasına koyduğu suya rengini verirdi
ve adımın geçtiği şiirler yazmadan önce
kalemini başının üzerine kaldırırdı
henüz vakti gelmemişti ama
parmakları yüzüklerden kurtulup uçtuğu gün
yüzünün yarısıyla bileklerime
hikayeler anlatacaktı…
gözleri çiçek kokardı
ve her zaman soğuk tenine
dokunan ürperirdi
o ilk kez
çiçeğin bir duygu
mavinin bir koku
ve hüznün buz gibi metal olduğunu bildiğim için
beni sevmişti
kelimelerinin bir yarısını içine
diğer yarısını suya dökerdi
ve bu suyla beslediği çiçeklerin
ağladığını görenler olduğu rivayet edilirdi
tertemizdi
çok incinmişti
140814