Bakır bir tel dolapta
saklı yüreğim
Çokça yıpranmış
Boş avuçlara şeker
Hâlâ kapı taşlar çocuklar
Hoşgör'de bir sokakta
O dut ağacının dallarındayım şimdi
Yaprakların ardına saklanmış
Neden?
Kelimeler eksik kalıyorsa yangın zamanlarında
Neden fırtınalar habercisiyse felaketin
Neden ?
Gözlerin iki noktadan fazlasıyla
Neden?
Ay gönülsüzse bu kadar
Yıldızlar saklambaç oynuyorsa
Neden?
Erkenden açıyorsa kepenklerini hüzün
Bir kadeh daha ver diyorsa şarkılar
Neden?
Damları bitişik camları ayrıysa evlerin
Bacalardan tütüyorsa yokluğun
Neden?
Ayağını değil yüreğini vuruyorsa ayakkabılar
Ve neden?
Adın bu kadar çoksa her yerde
Ve neden yoksan
Bu şehirde...
Kırdığım gönül
En fazla kalkar yerine yatar bir akşamda
Ayağında lastik çarık
Koynunda düşleri turuncu
Tarihe not düşer elem
Tüm yüzlerde infial
En fazla geceleri kırılır şairler
Çünkü bir başına artık ay
Pembe daha mı anlamlı sanki
O billur bakışlarında
Haylaz bir çocuk gizleniyor
Uykusuz akşamlarında
Ellerin yanağında
Zamanı durdurur gibi
Gözlerinde ihtişam
Muhteşem bir figür gibi
Ziyan bı akşamın
Hicran sabahı gibi ,sürekli içimde dönen adın
Öyle özel ki
İnsan adını görünce onu görmüş gibi oluyor bı müddet sonra
Ve anlamsız kalıyor bütün isimler.
Ellerim ceplerim de çok geçtim kapınızın önünden
senden habersiz
Ve sen çok ca ağladın silen olmadan
Dusunuyorumda
kaç kez aynı yolları yürüdük seninle
Yada kaç defa geçtik
Bi aralık düşüverdi dilime adın
Kanayarak geçerken şehrin yollarını
Umuttu fakirin ekmeği
Bense umut fakiri
Yarasalar bile görürken çaresizliğimi
Gülüşüne anlam katarken gece
Ve sıyrılırken günden bakışın
Ses ver yıkılsın zulmün saltanatı
Ses ver coştur yankınla tabiatı...
Çünkü kirpiklerin dünden eski nazarımda
Çünkü hep sen vardın yanımda...
Yalınayak hüzünbaz
Düşlerinde yaramaz
Fikri göklere sığmaz
Hercailik amacı
Yalanmış sevi masalı
Çok olmuş aşka küseli
Gece kinini kusalı
Gündüzde derin acı
Şarkılar seni söyler
Hüznüne hüzün eyler
Bittikçe dolan meyler
Yokluğunun ilacı
Kaçarken muhabbetten
Eser yok merhametten
Düştüğü o gafletten
Cümle alem davacı
Tebessümü can ezer
Her gün kurşuna dizer
Beden ruh gibi gezer
Akıl zaten kiracı
Yinede kızmam sana
Zeval gelmesin câna
Mısralar senden yana
Şiirler hep duâcı...
Hangi sevdanın vatanı bu toprak
Bu yok oluş
Bu kıymık zaman dilimi
Döngüsüne küs
Yazgısına barışık
Alayına isyan
Bir cân bir cân içinde
Yüreğim belirtisiz nesne katında
Gözlerin figan gözlerin duman
Bak bizi yargılamaya kalkıyor
Bu toplum bu yığın
Körsel sanatlar ustası onlar
Eteklerinden çamurlar akıyor
Sözün erdemdir sözün hoşçakal
Yüreğinle senkronize olamıyor
Oysa hünerdir çicek biriktirmek
Şiir kitaplarında
Ve ne acı ki kitaplar ekmek fırınlarında
Bir kere daha kapandı defter
Ağlarken güler biçimde
Ve elimde kaldı sümbüller
Bir cân bir cân içinde...
Ve geceyse
Zalımsa zaman
Bir cigara daha yaktırıyorsa tüten duman
Aldırmışsam fikrimi gözlerine
Çalan her şarkının noktalarına
Asmışsam umutları
Gayrı gelmesen de olur
Sende bilirsin ki nankördür insan
Herşeye alışır
Şiir yürekten çıkar
Şair yüreğe girmeye çalışır...
Bu yağmur
Bu nurdan birikinti
Bu hoş serinlik
ruhuma işliyor
Benim kadar kırılgan
Sen gibi ince
Bu yağmur
Bizi fişliyor
Saygıyla dallarını eğerken ağaçlar
Çözülürken zamanın dili
Bu yağmur ne kadar muazzam
Gözlerini düşlüyor...